Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tiran Hasina Devrildi, Ancak Hindistan’a Sadık Yardakçıları Hala Mevcut ve Hizb-ut-Tahrir’e Karşı İftira Atmaya Devam Ediyorlar

Zalim Hasina devrildi, ancak Hindistan yanlısı yardakçıları hâlâ kontrolü elinde tutuyorlar. Hasina’nın bu İslam karşıtı ajanları, halkın egemenliğine karşıdır ve bu nedenle yalan ve iftiralarla gerçek siyasi parti Hizb-ut Tahrir’i halktan koparmak için entrika kuruyorlar. Ancak bu çabaları başarısız olmaya mahkûm, zira Hizb ut Tahrir, halk arasında her düzeyde güçlü bir tabana sahip sistematik ve entelektüel bir politik partidir. Halk, Hizb-ut Tahrir’in Bangladeş’te 2009 yılında Hasina ve Hindistan tarafından planlanan acımasız Pilkhana katliamı gerçeklerini korkusuzca ve özverili bir şekilde ifşa eden tek parti olduğunu biliyor. Katil Hasina hükümeti, Hizb-ut Tahrir ile siyasi yollardan baş edemeyince, sadece bir basın notu ile faaliyetlerine yasa dışı ve haksız kısıtlamalar getirerek, bu gerçek ve ödünsüz sesi bastırmaya çalıştı. Buna rağmen Hizb-ut Tahrir, Hasina hükümetinin tutuklamalarına, zorla kaybetmelerine, cinayetlerine, askeri subayların görevden alınmasına ve anti-İslami faaliyetlerine karşı tavizsiz bir şekilde siyasi mücadelesini sürdürdü. Bu bağlamda, zalim Hasina hukuku hiçe sayarak 2013 yılında yürütme kararıyla Hizb-ut Tahrir’i Terörle Mücadele Yasası kapsamına aldı. Ve devrik Hasina’nın kılık değiştirmiş yardakçıları, sahte propagandalarla Müşrik Hindistan devletinin gündemini hâlâ aktif bir şekilde uygulamaya devam ediyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ “Ve Allah, münafıkların kesinlikle yalancı olduklarını bilmektedir.” [Münafikün 1]

Açıkça ifade etmek istiyoruz ki, Hizb-ut Tahrir’in amacı, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurarak İslam ümmetini diriltmektir. İslam ümmetini Batılı emperyalist devletlerin pençesinden kurtararak İslami hayatı yeniden başlatmak istiyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ  “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” [Ali İmran 104] Hilafetin kurulmasıyla ancak yeni Bangladeş adalet temelli lider bir devlet haline gelecektir. Allah’ın izniyle Hilafetin kurulmasının sadece bir zaman meselesi olduğunun kesinlikle farkındasınız. Yaklaşan Hilafet, Hasina ile birlikte bu ajanları da adalete teslim edecektir.

Bangladeş Polisi Başmüfettişi Sayın M. Mainul İslam’a, nesnel gerçeğe bağlı kalmayı gerektiren bir sorumluluk makamında bulunduğunuzu vurgulamak isteriz. Ülkemiz insanları, Hasina’nın otoriter yönetimi sırasında kolluk kuvvetlerinin yaptığı gibi, sizden de bariz yalanlar beklemektedir. Hizb-ut Tahrir, toplumun tüm kesimleri arasında önemli bir popülariteye sahip halk yanlısı bir partidir, nasıl olur da böyle bir partiyi ‘militan’ olarak nitelendirebilirsiniz? Hizb-ut Tahrir gibi halk yanlısı İslami bir siyasi gücün bu şekilde yanlış kategorize edilmesi, Müşrik Hindistan ve Batılı emperyalistlerin siyasi İslam’la mücadele etmek ve Raşidi Hilafet’in dönüşünü geciktirmek için kullandıkları iğrenç bir ajandadır. Ayrıca, Hizb ut Tahrir’in, 5 Eylül 2024 tarihinde Bangladeş İçişleri Bakanlığı’na, devrik Hasina hükümeti tarafından kendisine uygulanan yasadışı yasağı kaldırmak için bir dilekçe sunduğunu ve bakanlığın bu dilekçeyi incelemek üzere kabul ettiğini artık bilmeniz gerekir. Bu nedenle, emniyet teşkilatının en üst düzey yetkilisinden gelen böylesi sorumsuzca bir yorum, dilekçenin tarafsız bir şekilde incelenmesine ve adil bir yargılamaya engel teşkil edecektir. Bu nedenle, sizi Bangladeş halkının ve İslam’ın yanında durmaya ve daima halkın savunucusu olacak olan Hizb-ut Tahrir gibi güçlerin yanında yer almaya çağırıyoruz. Şimdi, Hindistan’ın devlet karşıtı komplolarına düşmek yerine, kendinizi dürüst, halk yanlısı ve İslam’ı seven biri olarak göstermek için en iyi zamandır. Hindistan komplolarının karanlık yollarında yürüyen Bangladeş’teki çeşitli polis teşkilatlarının önceki başkanlarına bir bakın. Ayrıca, bir Müslüman olarak, bu topraklarda İslami yaşam biçiminin yeniden tesis edilmesine yardımcı olmak görevinizdir. İslam davetine sahip çıkmalı ve bu davetin taşıyıcılarını korumalısınız. Hasina’nın önceki polis şefleri gibi Hindistan’ın sözcüsü olursanız Bangladeş halkı size asla affetmeyecektir.

Bu nedenle ülkenin tüm samimi ve etkili insanlarını, Hindistan destekli Hasina yanlılarına karşı direniş göstermeye, Hizb-ut Tahrir’e destek olmaya ve ülkenin tüm sorunlarının yegâne çözümü olan Hilafeti geri getirmek için onun yanında durmaya çağırıyoruz.

Devamını oku...

Hindistan Su Kaynaklarımızı Tehdit Ederken Pakistan Yöneticileri Saldırganla İlişkileri Normalleştirmek İçin Çalışıyorlar!

Aradan günler geçmesine rağmen Pakistan yöneticileri, Dünya Bankası arabuluculuğunda 1960 yılında imzalanan İndus Suları Anlaşması’na ilişkin Hindistan’ın tehlikeli hamlesine henüz etkili bir yanıt vermiş değiller. Hindistan, 18 Eylül 2024 tarihinde demografik değişiklikler, çevresel zorluklar gibi faktörleri öne sürerek, Pakistan’a anlaşmanın yeniden değerlendirilmesini talep eden resmi bir bildirim gönderdi. Hindistan’ın Ocak 2023’ten bu yana gözden geçirme talebiyle dört mektup gönderdiği bildirildi.

Hindistan yönetimi Pakistan ile su konusunda ilk kez ihtilafa düşmüyor. 1 Nisan 1948’de Hindistan, Radcliffe Hattı boyunca önemli kanallara su akışını kesti. Hindistan, defalarca Pakistan’ın su kaynaklarını tehdit etti. Hindistan’ın Pakistan’a yönelik düşmanlığının yanı sıra, Bangladeşli Müslümanlara karşı yürüttüğü su saldırıları da herkesçe iyi bilinmektedir. Ağustos 2024’te Hindistan, siyasi baskı oluşturmak için Bangladeş’e karşı benzeri görülmemiş bir su saldırganlığı başlattı. Hindistan, aniden ve uyarı vermeden Dumboor Barajı’nın kapaklarını açarak sel ve can kaybına neden oldu.

Amerika’nın bölgesel himayesi altındaki Hindistan, İslam ümmetinin en güçlü askeri gücü olan Pakistan’ı zayıflatmayı hedefliyor. Hindistan’ın bu planları, Güney Asya’da Hindistan’ın hegemonyasının önündeki engelleri kaldırmak isteyen Washington’un tam desteğini sahip. Hindistan, sahte bahaneler öne sürerek Pakistan’dan İndus Suları Anlaşması’nı (IWT) yeniden müzakere etmeyi talep ediyor, ancak bu anlaşmadan çekilmeyi veya işlevsiz hale getirmeyi amaçlamış olması da siyasi bir olasılık. Böylece Hindistan, Pakistan’ın su kaynaklarını ve gıda güvenliğini tehdit etmek için nehirler üzerinde barajlar ve diğer altyapılar inşa etmeye devam edecek.

Hint alt kıtasının 1947 yılında sömürgeciler tarafından bölünmesi, geniş su kanalı ağının baş yapılarının Hindistan’da kalmasına neden oldu. Bu bölünme, Hindistan’ın Indus havzasında üst havza ülkesi, Pakistan’ın ise alt havza ülkesi olmasına yol açtı. Ayrıca Dünya Bankası, Indus Su Anlaşması (IWT) aracılığıyla Hindistan’a daha fazla hakimiyet verdi. Hindistan’a sadece üç doğu nehri olan Ravi, Sutlej ve Beas üzerinde kontrol verilmekle kalmadı, aynı zamanda Hindistan’a Pakistan’ın kontrolündeki üç batı nehri olan Jhelum, Chenab ve İndus üzerinde hidroelektrik projeleri inşa etme hakkı da tanındı. Bu nehirlerin tamamı Hindistan İşgali Altındaki Keşmir’den geçmektedir. Ağustos 2019’da İşgal Altındaki Keşmir’i Hindistan’a peşkeş çektikten şimdi de yöneticiler, Amerika’nın himayesi ve talimatıyla Hindistan ile müzakerelerle meşguller.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki samimi subaylar! Bir vücut için kan neyse, bir ülke için su da böyledir. Ancak Pakistan yöneticileri, Hindistan ve Amerika adına Pakistan’ın boynuna bıçak dayamış durumdalar. Amerika, Pakistan’ı Bhutan ve Nepal gibi ülkelerin seviyesine indirgeyerek Hindistan’a boyun eğdirmeye karar vermiştir. Bu, Washington’un Orta Doğu’da uyguladığı ve Yahudi varlığını direnen Müslümanların üzerine saldığı stratejinin aynısıdır. İslamofobik Hindular su kaynaklarını kontrol ederek artan nüfusumuzu tehdit edebilirler. Ancak, Nübüvvet metodu Hilafeti kurmak için atacağınız kararlı adımlar, bu tabloyu tersine çevirebilir. Hilafet, Hindistan tarafından suyun Müslümanlara karşı bir silah olarak kullanılmasını engelleyecektir. Hilafet, Müslümanların güvenliğine yönelik her türlü sömürgeci müdahaleyi reddedecektir. Dünya Bankası gibi sömürgeci kurumlarla bağlarını koparacaktır. Hilafet işgal altındaki Keşmir’i kurtarmak ve üç Batı nehri üzerinde tam kontrolü yeniden sağlamak için ümmeti ve ordularını birleştirecektir.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki samimi subaylar! Bugünün Raja Dahir’i Modi, her yolu kullanarak İslam ve Müslümanlara karşı savaş yürütüyor. Yöneticileriniz ise, Mir Sadık ve Mir Cafer’in hain yolunda yürüyorlar. Düşmana kolaylık sağlıyorlar ve Müslümanlara zarar veriyorlar. Muhammed bin Kasım’ın torunları! Dininiz, İslami bir otoritenin kurulması için nusret veren şanlı Ensar’ın yolundan yürümeyi size farz kılıyor. Ensar ve liderleri Sad bin Mu’az’ın yolundan yürüyün. Sad ibn Mu’az’ın ölümüyle Rahman’ın Arş’ı sallandı. Çünkü Allah’ın dinine nusret vermek ve İslam devletinin kurulmasında rol oynamak, büyük bir şeref ve muazzam bir iyiliktir. Buhari’nin Cabir’den rivayet ettiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

اهْتَزَّ عَرْشُ الرَّحْمَنِ لِمَوْتِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذٍ  “Sad b. Muaz’ın ölümünden dolayı Rahman’ın arşı sallandı.” Sad, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e nusret verdiği ve Allah yolunda cihat ettiği için ölümüyle Rahman’ın arşı sallanmıştır. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir, sizi Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için nusret vermeye çağırıyor, hadi yanıt verin!

Devamını oku...

Suriye Sürekli Olarak İhlal Ediliyor ve Rejim Hâlâ Cevap Hakkından Bahsediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Suriye Sürekli Olarak İhlal Ediliyor ve Rejim Hâlâ Cevap Hakkından Bahsediyor!

Haber:

Rejimin Dışişleri Bakanlığı, 1 Ekim 2024 Salı günü Yahudilerin başkent Şam'ı hedef alan hava saldırılarının akabinde yaptığı açıklamada, topraklarını ve halkını savunma ve uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınan tüm yollarla suçlara direnme konusundaki meşru hakkını teyit ettiğini açıkladı.

Bakanlık yaptığı açıklamada dünyaya, tüm bölgeyi alevlendiren, bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden ve tüm uluslararası yasa ve normları hiçe sayan “İsrail’in” pervasızlığına son verilmesi” çağrısında bulunurken gerçeklik bunun tam aksini kanıtlamaktadır; zira rejimin savaş makinesi uzun yıllardır hâlâ saldırılara cevap verme hakkını saklı tutuyor ve Suriye halkına yönelik ihlallerini sürdürüyor.

Yorum:

Bu saldırı ilk değil ve kesinlikle son da olmayacaktır; aynı şekilde bu cevap verme meselesine gelince; bu zayıf ve kırılgan varlık 2007’de Deyrizor’u vurduğundan beri geçen on yıllar boyunca, rejimin uygun zamanda cevap verme hakkını saklı tutması alışık olduğumuz bir şeydir. Nitekim devrim sırasında rejime yönelik onlarca, hatta yüzlerce saldırılara tanık olduk ve insanların buna yönelik hazır cevabı şu oldu: “Yarın cevap hakkımızı saklı tutacağımızı söyleyecekler!” Zira rejim, mırıldanmaktan ve konuşmaktan başka bir şeye sahip olmayan ve harekete geçmekten aciz olan suçlu bir rejimdir. Tepkilerini kontrol etmeyi benimseyen diğer rejimler gibi rejimin tepkileri de insanlara yönelik olmuştur; zira Yahudiler ne zaman rejimin bölgelerini bombalasa, rejim ve milisleri kurtarılmış bölgelere yönelerek karşılık veriyorlar, hafif ve ağır olmak üzere her türlü silahı kullanıyorlar! Nitekim insanlar artık rejime ve tepkilerine alıştılar ve hepsi, rejimin insanlara karşı aslan kesildiğini ve saldırganlara karşı ise korkak bir devekuşu gibi davrandığını biliyor.

Bu ajan rejimler, Yahudilerin defalarca yaptıkları saldırılarına cevap vermeyecekler ve hatta olup bitenlerden huzursuz olup gözlerini dahi kaldırmayacaklardır; asıl görevi bu gaspçı cüce varlığı korumak iken bu nasıl olabilir ki?!

Bu varlığı dizginleyecek ve şayet yerinde kalırsa elini koparacak olan tek kişi, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’dir. Zira cevap kararı, bir ajan veya görevli biriyle bağlantısı olmayan bağımsız bir devletin olmasını gerektirir. Bu özelliklere sahip olan tek devlet ise Raşidi Hilafet Devleti’dir. Bugün bizler, özellikle tüm rejimler ifşa olup ayıpları ortaya çıktıktan sonra büyük bir yol ayrımındayız; dolayısıyla bu, karar ve otoritemizi yeniden elde etmemiz ve bizleri akidemize göre yönetecek gerçek bir devletin gerçek bir liderini atamamız için kitleler olarak harekete geçmemiz için bir fırsattır. Zira bu devlet, düşman kendisine karşı harekete geçmeyi düşünür düşünmez ona bir daha asla toparlanamayacağı ölümcül bir darbe vuracak ve Allah’ın izniyle bu çok yakında olacaktır. Bizler bunu kendi gözlerimizle görebiliyoruz; zira olaylar ve aynı zamanda gerçeklikler sevindiricidir. O halde çalışmalarımızı artıralım, gecemizi gündüzümüze katalım ve kollarımızı sıvayalım. Çünkü zaman çalışma zamanıdır ve fırsat da altın bir fırsattır. Haydi o zaman Allah’a tevekkül edelim ve O’nun yardımına ve vaadine güvenenlerden olalım.

Bu rejimlere gelince; sizin hakkınız yok olmaktır, siz ve amelleriniz boşa gidecektir. Allah’tan bir an önce sizi değiştirmesini niyaz ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdu ed-Della - Suriye

Devamını oku...

Gazze’deki Soykırım Savaşının Gölgesinde 902 Aile Tamamen Yok Oldu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze’deki Soykırım Savaşının Gölgesinde 902 Aile Tamamen Yok Oldu!

Haber:

2/10/2024 Çarşamba günü Gazze'deki Hükümet Medya Ofisi yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: “işgal ordusunun, ABD'nin tam gözetimi altında yürüttüğü soykırım suçunun devam etmesi bağlamında, Gazze Şeridi'nde bir yıl süren soykırım sırasında 902 Filistinli aileyi yok edildi ve tüm fertleri öldürülerek nüfus kayıtlarından silindi.” Ayrıca 1.364 Filistinli aile yok edilip tüm fertleri öldürülerek bir ailede yalnızca bir fert kalmasının yanı sıra 3.472 Filistinli aile üzerinde yapılan bir araştırmada tüm fertlerin öldürüldüğü ve her bir ailede sadece iki kişinin kaldığı eklemesinde bulundu. (El-Arabi El-Cedid, 02/10/2024)

Yorum:

Gazze’de insanları, taşları ve ağaçları etkileyen vahşi soykırım savaşının üzerinden bir yıl geçti; nitekim bu savaş sırasında on binlerce kişi şehit ve yaralı düştü, yüzlerce aile yok edildi, altyapı tahrip edildi, evler, okullar, üniversiteler ve camiler yıkıldı, hastaneler ve sağlık merkezleri bazıları hizmet dışı kalana kadar hedef alındı ve vahşet Gazze'yi yaşanmaz bir yer haline getirdi.

Tamamen yok edilen bu hane ve aileler, mümin hakkında hiçbir ahit ve anlaşma gözetmeyen Yahudi varlığının suç ve vahşetine tanık oldular; bakın işte bugün aileler Melik-i Muktedir’e (güçlü ve yüce Allah’a), Müslümanların başındaki yöneticilerin ihanetini, onların Yahudilerin güvenliğini koruduklarını, kendilerine yardım etmek isteyen ümmetin ve ordularının herhangi bir hareketini bastırdıklarını ve sebze, meyve, su, giysi ve yakıt tedarikini şikayet ediyorlar; bu arada onlar ve çocukları, açlığın, soğuğun, hastalıkların, yerinden edilmenin ve vahşi suç ve katliamların dehşetinin acısı çekiyorlar ve Allah’a, İslam ümmetinin bu hain yöneticilere karşı sessiz kalmasını ve onları ortadan kaldırmak için harekete geçmemesini şikayet ediyorlar. Ümmetin evlatlarının içindeki güç ve kuvvet ehlinden muktedir olanların kendilerine yardım etmek için harekete geçmediklerini, defalarca yaptıkları nidalara ve yardım çağrılarına icabet etmediklerini ve bu hain yöneticilerin prangalarından kurtulup dinlerinin ve ümmetlerinin saflarında yer almadıklarını şikayet ediyorlar.

Ümmet ve onun içindeki güçlü ve kuvvet ehli kardeşlerine yardım etmek ve Peygamberleri Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in İsra’sını kurtarmak için harekete geçmeyerek İslam ümmeti Gazze’de, Batı Şeria’da, Lübnan’da ve dünyanın geri kalanında bu kadar ağır bedeller ödemeye daha ne zamana kadar devam edecek?! Ey Rabbim bizlere, kendileriyle dinin izzetlendiği ve onlar sayesinde mustazaflara yardım edildiği Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Ensarları gibi Ensarlar ikram et.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
O gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Beraa Mûnasıra

Devamını oku...

Humeydan Sahada Kaybediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Humeydan Sahada Kaybediyor!

Haber:

9 askerin ölmesinin ve onlarcasının yaralanmasının ardından Yahudi ordusu, Lübnan’a yönelik ilk kara harekâtı girişiminde geri çekildi.(El Arabiya)

Yorum:

Her ne zaman gasp ettikleri korunaklarının dışına çıksalar zayıflıkları daha çok ortaya çıkıyor; bunlar, yöneticilerimizin haklarında bize korku aşıladığı ve onları yenilmesi ve galip gelinmesi imkansız olarak nitelendirdikleri Yahudilerdir. İlk olarak onların zayıflıkları, maddi gücü onların güçleriyle kıyaslandığında neredeyse kayda değer bir gücü olmayan bir grup tarafından ortaya çıkarıldı. Şimdi de karadan Lübnan’ın birkaç metre içerisine girdiklerinde kesin olan şey teyit edildi ve ajan yöneticilerimizin hakkında bizi korkuttuğu bu hayaletin sahte olduğu ortaya çıktı. Nasıl olmasın ki; zira gruplar, her karadan girdiklerinde Yahudilere acı kayıplar yaşattılar. Gazze’de askerlerin ölümü ve çeşitli türlerdeki araçların havaya uçurulmasıyla yüreklerimizi ısıtacak şekilde tekrarlanan sahnelerden İran’ın partisinin savaşçılarının onlara kurdukları pusuda öldürdükleri kişilerin sahnesine kadar bunların hepsi, dış koruma olmadan Yahudilerin zayıf olduklarını söylüyor.

Yahudilerin üstünlüğü sadece hava gücünü ve füzeleri uzaktan barbarca kullandıklarında ortaya çıkıyor; ama sahada onlar kaybedenlerden oluyorlar. Dolayısıyla herhangi bir kara saldırısında, güç dengesinde en güçlü olanın ve galip gelenin akide gücü olduğu ortaya çıkıyor; peki sizler bu dengenin neresindesiniz ey Müslüman ordular?! Sizler, maymun ve domuzların kardeşleriyle olan sahadaki savaşın neresindesiniz?! Sizler, Allah’ın izniyle kesin bir zaferle sonuçlanacak olan savaşların neresindesiniz?! Vallahi içinizde hâlâ bir hayır var ve umutlar hâlâ size bağlıdır; o halde umutlarımızı boşa çıkarmayın, Gazze ve Lübnan’daki kardeşlerinize yardım etmek için harekete geçin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suzan el-Mücerrat – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Yahudi Varlığı, Ümmetin Kaldırıp Attığı, Rejimlerin İse Koruyup Gözettiği Şeytani Bir Bitkidir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığı, Ümmetin Kaldırıp Attığı, Rejimlerin İse Koruyup Gözettiği Şeytani Bir Bitkidir!

Haber:

Ortadoğu’da sıcak gelişmeler... (2 Ekim 2024)

Yorum:

Gaspçı Yahudi varlığı, özellikle İran’ın Lübnan’daki partisinin liderlerine suikast düzenledikten sonra delirip çılgına dönmüş, Netanyahu gururlanmaya ve sağa sola tehdit savurmaya başlamış ve “İran ya da Ortadoğu’da “İsrail’in” uzun kolunun ulaşamayacağı hiçbir yer olmadığını” ve Ortadoğu haritasını değiştirmek istediğini vurgulamıştır. Bakın işte Gazze katliamlarının üzerinden neredeyse bir yıl geçtiği halde vahşi bir hava bombardımanının ardından Lübnan’ı işgal etmeyi planlıyor. Ancak Yahudi varlığı başarılarının kutlamasını daha tamamlamamıştı ki İran tarafından onlarca füze yağmuruna tutulmuş ve aynı gece el-Halil’den iki genç 7 Yahudi’nin öldüğü ve bazıları ağır olmak üzere 16’sının yaralandığı cihadi bir operasyon gerçekleştirmiş ve ekimin ilk gecesi kapkaranlık bir gece olmuştur.

İran’ın bombalamalarının hedeflerine yönelik siyasi bakış açısı ne olursa olsun genel olarak olaylar, Amerika ve Batı’nın onlarca yıldır kasıtlı olarak örtbas ettiği ve çarpıttığı bir gerçeği açıkça teyit etmektedir ki o da; Yahudi varlığının bölgede yabancı bir bitki olduğu ve Müslümanların onunla asla birlikte yaşamayı kabul etmeyeceği gerçeğidir. Bakın işte bu varlığın yeniden ortaya çıktığına tanık oluyormuşuz gibi meselenin başa döndüğünü görüyorsunuz; Haganah çeteleri, arbede, katliamlar, Batı desteği, şehadet operasyonları, direniş ve benzerleri gibi…

Öte yandan Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimler, onlar hakkındaki zannımızı boşa çıkarmadılar:

Zira CNN’in dün Ürdünlü bir yetkiliden aktardığı habere göre Ürdün rejimi “aktif olarak İran füzelerinin düşürülmesine katıldı.”

Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, birkaç gün önce İslam beldelerindeki 57 ülkenin rejimleri adına yaptığı konuşmada, tüm konuşmacıların sözünü keserek şöyle şöyle yapması halinde gaspçı varlığın güvenliğini sağlamaya hazır olduklarını söyledi.

Bölgenin tüm ülkelerinin, Beyrut Girişimi olarak adlandırılan ve tam anlamıyla normalleşmeden ibaret olan şeye bağlı kaldıklarını da hatırlatalım.

Böylece gerçek gözlerimizin önüne serilmiş oluyor; genel olarak Amerika ve Batı’nın koruduğu ve ümmetin reddedip nefret ettiği iğrenç Yahudi varlığı ve tabii ki Amerika ile birlikte rejimler, hâlâ normalleşmeye bağlı kalıyorlar ya da ona doğru ilerleyip bunu arzuluyorlar.

Bu denklemin kökten değişmesi gerekiyor ki böylece İslam ümmeti, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayı gerçekleşecek olan Raşid bir Halife’nin olduğu muhlis bir liderlik altında gaspçı varlıkla yüzleşebilsin: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ İmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” İşte bu sistem, milliyetçi değil şerî bir sistemdir, tağuti uluslararası kanuna değil Allah’ın şeriatına bağlı olan bir sistemdir, İslam akidesi ile küfür akidesinin karşı karşıya gelmesini sağlayacak olan bir sistemdir ve وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُواYemin olsun ki, sen onları ve müşrikleri yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun.” [Bakara 96] ayetine mukabil إِنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَAllah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler, ölürler.” [Tevbe 11] ayetiyle karşı karşıya getirecek olan bir sitemdir. İşte o zaman Allahu Teala’nın izniyle Allah Azze ve Celle’nin şu kavlinin doğruluğunu göreceğiz: وَإِن يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ ثُمَّ لَا يُنصَرُونَSizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” [Al-i İmran 111]

Peki İslam ümmeti Sebe kavminin eliyle dağıtılıp asıl olarak savaş istemeyen bir yönetimin altıyken cemaatin (يُقَاتِلُوكُمْ “Sizinle savaşacaklar”) hitabını gerçekleştirmesi nasıl düşünülebilir?

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
M. Usame Es-Suveynî – Kuveyt

Devamını oku...

Raşidi Hilafetin Kurulmasının ve Filistin’in Kurtuluşunun Önündeki Engel, Müslümanların Başındaki Yöneticilerdir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Raşidi Hilafetin Kurulmasının ve Filistin’in Kurtuluşunun Önündeki Engel, Müslümanların Başındaki Yöneticilerdir!

Haber:

Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif Cuma günü yaptığı açıklamada “İsrail’in” Gazze Şeridi'nde devam eden askeri saldırısına derhal son verilmesi çağrısında bulunarak bunu “sistematik bir katliam” ve “kan dökme” olarak nitelendirdi.Dünyanın iki devletli bir çözüm yoluyla Filistin için kalıcı bir barış için çalışması gerektiğini vurguladı.(El Fecr Pakistan)

Yorum:

İki devletli çözüm, ABD’nin Filistin’in büyük bir kısmını Yahudilere teslim etme ve onların varlıklarını kalıcı olarak meşrulaştırma projesidir. Pakistan’ın yöneticileri Müslümanları zulümden zulme sürüklemekten başka bir şey yapmıyorlar. İki devletli bir çözüm ise acı ve aşağılanmaya giden başka bir yoldur. Nitekim Müslümanların başındaki yöneticiler, bir yıl boyunca Filistin’in kurtarılmasını engellediler; bu da Yahudi varlığını Gazze, Batı Şeria, Yemen, İran ve Lübnan’a saldırmaya teşvik etti. Şimdi de yöneticiler Yahudi varlığını tanımak için çalışıyorlar; böylece ümmet, yöneticilerin elleriyle daha fazla zulme maruz kalıyor.

Müslümanların başındaki yöneticilerin tutumunun zayıf olması nedeniyle Yahudi varlığı, Müslümanları öldürme kampanyasını Filistin’den Lübnan'a kadar genişletti. Nitekim son günlerde Lübnan'da iletişim cihazlarının patlatılması ve sivilleri hedef alan hava saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli saldırılar sonucunda yüzlerce Müslüman şehit oldu ve binlercesi yaralandı. Bu olaylar dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar arasında güçlü duygular uyandırmıştır. Aynı zamanda Amerikan dünya düzenine ve sömürgeci kâfirlere itaatleri nedeniyle Müslümanların başındaki yöneticiler ordularımızı kışlalara hapsediyorlar ya da onları Müslüman kardeşlerine karşı kullanıyorlar ve ümmet içinde fitne tohumları ekiyorlar. Ayrıca bu yöneticiler, orduyu ümmetin hareketlerinden ayırıyorlar, İslami hayatın yeniden başlamasını engellemek için onları bastırıyorlar, umutsuzluğu yayarak bir umudun olmadığı inancını pekiştiriyorlar. Yahudi varlığı ile Amerika’nın ittifakını yenilmez göstererek Müslümanları çaresiz bırakıyorlar ve sömürgeci dünya düzeninde üçüncü sınıf tebaa olarak Müslümanlara yapılan baskıları kabul etmeye zorluyorlar.

Ey Pakistan’daki Müslümanlar: Bu ajan yöneticiler bizleri, Amerika’dan, Batı’dan ve Yahudilerden korkutmaya çalışıyorlar; oysa onlar, bebek bezi giyecek kadar mücahitlerden korkuyorlar, depresyon ve yaygın intiharlarla boğuşuyorlar ve onlar, hayatı seven ve ölümden korkan kimselerdir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَتَجِدَنَّهُمْ أَحْرَصَ النَّاسِ عَلَى حَيَاةٍ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍYemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın.” [Bakara 96]Buna karşılık Müslümanlar gözlerini cennete ve Allah’ın rızasına dikmişlerdir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:إِنَّ اللهَ اشْتَرَى مِنَ الْمُؤْمِنِينَ أَنفُسَهُمْ وَأَمْوَالَهُم بِأَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَAllah müminlerden, mallarını ve canlarını, kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın almıştır.” [Tevbe 111]Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in tabiileri olarak tarihimiz imkânsızlığımıza rağmen güçlü düşmanlara karşı kazandığımız zaferlerle doluyken ve işlerimizde Allah Subhanehu ve Teala’ya tevekkül ediyorken nasıl olur da kâfirlerin sayılarından ve teçhizatlarından korkabiliriz?Bedir, Hendek, Yermük, Kadisiye, Mute ve diğer gazvelerde İslam sancağını, Allah Azze ve Celle’ye olan bu tevekkülle yükseltmedik mi?Bu hain yöneticiler ve kafirler nefislerimize umutsuzluk yayıyorlar ancak bizler, gevşemeyeceğiz ve üzülmeyeceğiz.

Ey Pakistan silahlı kuvvetler içindeki Müslümanlar: İslam ümmetinin kalkınmasının önündeki en büyük engel, Amerikan dünya düzeni ve ona itaatkâr köleler gibi hizmet eden Müslümanların başındaki hain yöneticilerdir. Dolayısıyla onlar iktidarda kaldıkları sürece ümmet kalkınmasını gerçekleştiremeyecek ve mazlumları koruyamayacaktır.Hizb-ut Tahrir ordu içindeki muhlislere, şerefin sadece İslam’da olduğunu ve bu yöneticilerin ise size ve İslam ümmetine zilletten başka bir şey sunmadığını hatırlatmaktadır. Bu nedenle Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak için çalışan Hizb-ut Tahrir’e nusret verin ki Halife prangalarınızı kırsın ve böylece mübarek Mescid-i Aksa’ya yardım etmek ve onu kurtarmak için harekete geçebilesiniz. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللهِ يَنصُرُ مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُO gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zekeriya İmran – Pakistan

Devamını oku...

Atı Alan Üsküdar’ı Geçti!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Atı Alan Üsküdar’ı Geçti!

Haber:

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Amerikalı ve Avrupalıların, Yahudi varlığının Hamas’ın siyasi büro şefi İsmail Haniye’yi öldürmesine karşılık vermemesi halinde Tahran’a Gazze’de ateşkes sözü verdiklerini ve bu sözü yerine getirmediklerini söyledi. Pezeşkiyan bu açıklamayı, Pazar günkü kabine toplantısında yaptı.(Ajanslar)

Yorum:

Bölgenin en güçlü ülkelerinden sayılan bir ülkenin cumhurbaşkanının bu sözleri söylemesi uygun değildir; çünkü şayet onun sözüne güvensek dahi neden o zaman bir zaman sınırı koymadı, yani savaşı durdurması yoksa tepkinin kaçınılmaz olması için neden bir tarih vermedi?!

Bu bir yöndendi; diğer yönden olana gelince; şayet İran Cumhurbaşkanı samimi olsaydı, Yahudilere ve Batı'ya, (tepki anlaşmasının bir parçası olarak değil) ülkenin prestijini yeniden tesis edecek caydırıcı saldırılarla karşılık verirdi; ancak bizler (Yahudiler ve Batı’nın), kendileri için İsmail Haniye’den daha önemli olan, hatta Lübnan’da ve bizzat İran’da büyük bir sembol olarak kabul edilen birine suikast düzenleyecek kadar ileri gittiklerine şahit oluyoruz.

Düşman ne kadar güçlü olursa olsun devletler prestijinden asla taviz vermemelidir; bu siyasette malum olduğu gibi bir devletin prestijini korumak için ordularını seferber ettiği ve prestijini düşmanlarının önünde değil de halkının önünde korumak için nasıl karşılık vermesi gerektiği konusunda prestijini aşağılayan biriyle anlaşma yapmayacağı da bilinmektedir!

Yahudi varlığının Gazze’deki manevi yenilgisinin ardından bunu Lübnan’da kazanmaya ve itibarını kurtarmaya çalıştığını görmekteyiz; maalesef onlar bu eylemleriyle dikkatleri Gazze’den uzaklaştırıyorlar ve Yahudi varlığının hâlâ gücünün olduğuna dair sesler yükseliyor; aksine bu gücü savaşan gruplar üzerinde değil de ülkeler üzerinde göstermeye başlamıştır. Böylece hem bir nebze olsun iç durumu düzeltiyor hem de normalleşen, ülkenin yeteneklerini satan ve başta Amerika olmak üzere Batı’nın bölgedeki planlarını uygulayan hain yöneticilerden kazanımlar elde etme yoluna gidiyor.

İslam’ın uluslararası arenaya dönüşünü engellemek için İslam’a ve Müslümanlara saldırıyorlar ve hain yöneticilerimiz tarafından korunan bu mutant varlığı büyütüyorlar; bu nedenle onları koltuklarından kaldırıp atmalı ve Amerika’nın maşası olan Yahudi varlığıyla bölgeye yönelik bu şiddetli saldırıları karşısında tek bir adam gibi durmalıyız. Sakın onun büyüklüğüne aldanmayın; zira o, örümcek ağından daha zayıftır. Ancak bizim, Allah’a sadık bir şekilde duruş sergilemeye ve İslami hayatı yeniden başlatmak ve bizden olan orduları bizim için harekete geçirmek amacıyla çalışmaya ihtiyacımız vardır. O halde ey Müslüman ordular; bu vahşi saldırıya karşı halkımıza ve ümmetimize yardım etmek için harekete geçin. Zafer, yalnızca Allah katındandır.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ   “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Allah’ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dareyn Eş-Şanti

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER