Çarşamba, 30 Safer 1446 | 2024/09/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Rusya, İslam’ın ve Müslümanların Düşmanıydı ve Hâlâ da Düşmanıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rusya, İslam’ın ve Müslümanların Düşmanıydı ve Hâlâ da Düşmanıdır!

Haber:

Kommersant Gazetesi 29/06/2024’te, “Rusya Soruşturma Komitesi Başkanı Alexander Bastrykin’in Petersburg kentindeki Dünya Genç Avukatlar Forumu öncesinde bir konuşma yaptığını" ve son dönemde Rusya topraklarındaki meydana gelen terör saldırılarının "İslamcılar" tarafından düzenlendiği bahanesiyle “acilen” peçenin yasaklanması önerisinde bulunduğunu bildirdi.

Yorum:

Peçenin yasaklanması konusunda aleni bir şekilde yapılan tartışmalar, aylarlardır sadece güvenlik güçleri temsilcileri tarafından değil, aynı zamanda peçe takmanın köktenciliğin artmasına yol açtığını haykıran Cumhurbaşkanlığı İnsan Hakları Konseyi başkanı Valeria Fadeeva tarafından da yasaklanması çağrısının ardından başladı. Bunun ardından medya organlarında, peçe takılmasına para cezası verilmesi olasılığına ilişkin yasa tasarısının yer almasıyla birlikte bu yasağın dini nedenlerle değil de peçe takması engellenen kişiyi tanıma ihtiyacından kaynaklandığı vurgulandı!

Dolayısıyla Başsavcı Bastrykin'in açıklaması, sanıkların bu konuyla hiçbir ilgisi olmayan erkekler ve Müslüman kadınlardan olmasına rağmen kaçınılmaz olarak peçe ile güvenlik güçlerine yönelik saldırıların arasında bir ilişki kuruyor; böylece Müslüman kadınların kıyafetlerine, yani İslam’a karşı bir savaş çağrısında bulunuyor.

Bastrykin’in açık sözlülüğü, daha önce peçenin yasaklanması çağrısında bulunan ve insanları devletin İslam’la savaşmadığına, aksine sadece peçeyle savaştığına ikna etmeye çalışanları bile utandırdı. Zira Çeçenistan Cumhurbaşkanı Kadirov, başsavcının açıklamalarında daha dikkatli olması gerektiğini ve Alexander Bastrykin’in gelecekte İslam ile terörizm arasında bir bağlantı kurmamasını ümit ettiğini açıkladı. Nitekim Kadirov, kısa süre önce güvenlik servislerine yönelik bir saldırının gerçekleştiği ve Bastrykin’in de işaret ettiği konuda Dağıstan Devlet Başkanı Melikov’u destekledi. Zira Melikov şöyle dedi: “Bizi aşırıcılıkla suçluyorlar, suçlular ile tüm inananların arasını karıştırıyorlar, peçede terörizm işaretleri görüyorlar ve aleni olarak dengesiz, hatta tehlikeli diyebileceğim açıklamalarda bulunuyorlar.”

Yani Moskova tarafından Müslüman bölgeleri yönetmekle görevlendirilen ve geçmişte peçe yasağını destekleyenler,bu bölgeleri yönetmenin İslam’a karşı savaştaki rollerini gizlemelerini gerektirdiği bir dönemde Bastrykin’in devletin Müslümanlara yönelik düşmanlığını ve peçe ile İslamcılar arasında açık bir bağ kurmayı gizlememesinden hoşnut olmadılar.

Ayrıca Bastrykin bu forumda idam cezası yasağının kaldırılmasından yana olduğunu ekledi ve konuşma İslamcılar etrafında dönüyordu; zira parlamentoyu göçmen karşıtı yasaları yavaş yavaş kabul etmekle suçlayarak bunu “devletin aptallığı” olarak nitelendirdi ve göçmenlerden bahsederken şöyle dedi: “Onlar kendi kültürlerinin mekanları olan namaz mekanları oluşturuyorlar. Yani onlar, fikri olarak değil de belirli projeler aracılığıyla bölgelerimizi, hissedilir bir şekilde fiziksel olarak işgal ediyorlar.”

Bugün bu şekilde Rusya, Müslüman ülkeleri özelde ABD’nin genelde ise Batı’nın karşısında durmaya hazırlıyor. Hatta dış politika güncellemesinde İslam medeniyetini dost olarak gördüğünü ifade etmişti. Ayrıca Rus siyasetçiler sık sık ülkelerinde dinler ve etnik gruplar arası bir ortaklık ilan ediyorlar. Hatta Putin'in halkla ilişkiler servisi,kendisine hediye edilen Kur’an-ı Kerim’i göğsünde tutarak camilerden birine yaptığı ziyaretin kliplerini dağıtabiliyor!

Ancak gerçek şu ki Rusya İslam'ın düşmanıydı ve hâlâ da düşmanıdır. Zira Moskova, imparatorluğunu Müslümanların kanı üzerine inşa etmiş ve Kafkasya, Orta Asya, Kırım ve Volga bölgesi gibi işgal altındaki topraklarda demir yumrukla kalmıştır. Daha sonra ateizmi yaymış olup bugün Müslüman göçmenlere ve genel olarak da İslam’a karşı tarihsel nefretini gizlemiyor.Çeçenistan ve Suriye’deki suçlarından bahsetmiyorum bile...Aynı şekilde o, İslam davetini taşıyanları hapishanelerinden çıkarmaya yanaşmıyor, dahası onların mahkumiyetlerini iki katına çıkarmak için yeni ceza davaları uyduruyor.

Moskova ile ilişkilerde bir faydanın olduğunu gören Müslüman ülkelerin temsilcileri utansınlar; dahası onlar, Rusya ile herhangi bir ilişkiye girmeden önce Allah’tan ve Müslümanlardan utansınlar. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” [Maide 51]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Ali Ebu Eyyub

Devamını oku...

Mısır’da Yeni Hükümet, Anayasa Yemini Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Mısır’da Yeni Hükümet, Anayasa Yemini Ediyor!

Haber:

Mısır’da yeni hükümet, ülkenin bocalayan bir ekonomiyle ve komşu ülkelerde şiddetlenen çatışmalarla karşı karşıya olduğu bir dönemde Çarşamba günü Kahire’de anayasa yemini etti. Daha önceki yüzlerin çoğu hükümette kalırken Maliye, Savunma ve Dışişleri Bakanlarının yüzleri değişti. (Euronews Arabic, 03/07/2024)

Yorum:

Mısır'ın içinde veya dışında neredeyse hiç kimseye, Mısır’daki hükümetin değiştirilmesinin bir faydası yoktur; dolayısıyla ABD ajanı Sisi’nin liderliğindeki devlet, sanki seçimler gerçekmiş gibi özellikle Sisi’nin yeniden Mısır Cumhurbaşkanı seçilmesi tiyatrosundan sonra, Mısır’da değişikliklerin olduğu ve yeni bir yönetimin kurulduğu izlenimini vermek istiyor!Sanki rekabet gerçek bir rekabetmiş gibi! Nitekim Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Sisi’nin “meşruiyetini” tazeleyeceği konusunda herkes hemfikir olup başka bir adayın kazanması da pek olası değildi; zira bu, Özbekistan Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki seçim kampanyası sırasında Kerimov’un rakibi bile onun için çağrıda bulunduğu zaman işittiğimize benzer bir seçimdir!

Birinci olarak, Mısır’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde saçıp savrulan paralar tasarruf edilmeli ve seçim tiyatrolarına rağmen gerçeklikte olduğu gibi bizzat Sisi’nin Mısır’da yönetimi gasp eden bir yönetici olarak ilan edilmeliydi.

Bunun ardından yeni olarak adlandırılan bir hükümet geliyor; bunun üzerine devlet yönetimindeki ciddi başarısızlıklar bu eski yüzlere bağlanıyor ve insanlardan, bazıları henüz insanlara yansımamış olan bu yeni yüzlere umut bağlamaları isteniyor; yıllar sonra ortaya çıktıklarında, on yıllardır sonu gelmeyen bir oyunun içindeki bu yüzlerin yerini başka yüzler alıyor.

Bugün Mısır halkı, aşırı sıcak koşullarında yaşanan elektrik kesintisi krizi gibi şiddetli bir krizle kasıp kavruluyor; Mısır’da birbirini izleyen hükümetler Avrupa’ya gaz satarken elektrik temin etmekten aciz kalıyorsa ve sadece rejimin yandaşlarına fayda sağlayan saçma sapan ticari sözleşmeler oyunuyla Yahudi varlığından gaz ithal etmenin insafına kalmışsa, o zaman Mısır’daki ajan siyasi rejimin karanlık tarihi göz önüne alındığında bu hükümetin veya rejim içindeki herhangi başka bir hükümetin başarısı imkansız görülüyor. Şayet durum böyleyse, o zaman 100 milyonluk bir ülke, Gazze’deki savaş, Amerika'nın Süveyş Kanalı'na yönelik ölümcül politikaları gibi büyük sorunlarla nasıl başa çıkacak ki?!

Dolayısıyla insanlar ciddi bir şekilde kolları sıvayıncaya, onlarca yıllık komediye bir son verinceye, tüm siyasi rejimi derin bir uçuruma sürükleyinceye ve Mısır’ı yeniden İslami hayatı yeniden başlatmak ve Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafet Devleti’ni kurmak için tüm Müslümanlara liderlik edecek bir konuma getirinceye kadar Mısır'daki durum bu şekilde kalmaya devam edecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

Yeni Vergi Paketi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yeni Vergi Paketi!

Haber:

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından gelirleri artırarak bütçe açıklarını kapatmak amacıyla yeni bir vergi paketi hazırlandı.

Yorum:

Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik krizler, uygulanan yanlış ve popülist ekonomi politikaları, yöneticilerin yolsuzlukları ve lüks harcamaları sonrasında iyice kötüleşen ekonomi ve bütçe açıklarının faturası yeni vergi paketiyle yine halka kesilecek.

Bütçe açıklarının kapatılması ya da en azından %5 seviyesinde tutulmasını sağlamaya yönelik yeni gelir artışları içeren vergi paketi ile hükümet, vergiyi tabana yaymayı ve kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almayı hedefliyor.

Paket her zamanki gibi sermayeyi koruma, fakirden alıp zengine verme üzerine hazırlanmış.

Zaten bu acımasız kapitalist serbest piyasa düzeninde başka türlüsü düşünülemez.

Yeni vergi paketinde neler yok ki!

Kurumlar vergisi ile gelir vergisinde asgari vergi sınırlamasına gidilmesi, bu kazancı olmasa bile her kişi ve kurumdan asgari bir oranda vergi alınması demek.

Belirli ürünlere uygulanan katma değer vergisi istisnasının kaldırılması.

Kira stopajlarından vergi alınması.

Engellilerin kullandığı araçlara yönelik uygulanan özel tüketim vergisi istisnasının revize edilmesi.

Moto-kuryelerin gelirlerinin ve garsonların aldığı bahşişlerin vergilendirilmesi.

Yurt dışına çıkış harcının 150 liradan 3000 liraya yükseltilmesi, bu 20 kat artış demek.

Pakette bunlar gibi daha pek çok vergi düzenlemesi yer alıyor.

Vergi paketinin kanunlaşarak yürürlüğe girmesiyle birlikte beklenen ilave gelirin 500 milyar lira (15 milyar dolar) ile 1 triyon lira (30 milyar dolar) arasında olması bekleniyor.

Vergi paketinden beklenen gelir aslında her yıl bütçe açıklarını kapatmak amacıyla yapılan iç borçlanma faiz giderlerine denk. Hazinenin iç borçlanma yoluyla sermaye sahipleri ve bankalardan aldığı borçların her yıl bütçeye oluşturduğu faiz yükü de yaklaşık 30 milyar dolar civarında.

Her yıl sermaye sahipleri ve bankalara ödenen bu iç borçlanma faiz ödemeleri bütçe açığının oluşmasındaki önemli etkenlerden biri. Eğer bu faiz ödemeleri olmasaydı yeni vergi paketine gerek olmayacaktı.

Başka bir deyişle yeni vergi paketinden elde edilecek gelir iç borçlanma faiz gideri olarak sermaye sahipleri ile bankalara aktarılacak. Yani fakir halktan alınıp zenginlere verilecek.

Kapitalist serbest piyasa ekonomisini işleyişi bunu gerektiriyor.

Zira bu düzende sermayenin egemenliği, sermayenin korunması ve çoğaltılması esasi bir zorunluluk.

Yeni vergi paketi ile vergiyi tabana yaymak, kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almaya çalışmak, kazancı olmayan ya da düşük gelirli, geliri ile kendi ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan geniş halk kitlelerinde daha fazla açlığa, sefalete ve yoksulluğa yol açmak anlamına geliyor.

Gelir dağılımındaki adaletsizliğin, fakir halk ile sermaye sahipleri arasındaki gelir uçurumunun daha da derinleşeceği anlamına geliyor.

Mehmet Şimşek ise bu acımasız sömürü düzeni tarafından kendisine verilen görevi yerine getiren, halkı değil düzeni kurtarmak için çalışan bir görevli.

Esas olan halkın refahı değil, düzenin sürdürülebilirliği.

Bu bozguncu düzende halkı düşünerek hareket eden bir yönetici bulmak neredeyse imkânsız.

Bu bozuk düzende halk, iktidar olmak için sadece seçim zamanlarında hatırlanan ve manipüle edilen yığınlardan ibaret.

Ancak halkın öfkesini sisteme değil de sistemin işletmecilerine yöneltmesi ise üzerinde durulması gereken önemli bir konu.

Halk hem bu acımasız sistemi destekleyip, ondan vazgeçmemenin, hem de sistemin ürettiği can yakıcı zorluk ve sıkıntıların sonucunda sorunu kişilerde görmenin çelişkisiyle ne yapacağını bilememenin şaşkınlığını yaşıyor.

Halkın görmesi gereken şey, bu kapitalist düzen var oldukça sömürü, açlık, sefalet, gelir dağılımında adaletsizlik asla sona ermeyecek, yöneticileri değiştirmek işe yaramayacak, düzen sermayenin lehine, fakirin aleyhine sürüp gidecektir.

Bu acımasız sömürü düzeninin yegâne ve doğru alternatifi ise adil olan, hükmedenlerin en hayırlısı olan Alemlerin Rabbinin hükümleridir.

İslam Nizamının tatbik edilmesidir.

Halkımız özlediği adalet ve refaha ancak Allah’ın hükümleri ile ulaşabilecektir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Remzi Özer

Devamını oku...

ABD, Eli Kolu Bağlı Yöneticiler Listesine İran’ı da Ekliyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

ABD, Eli Kolu Bağlı Yöneticiler Listesine İran’ı da Ekliyor!

Haber:

Utanmadan... İran Devrim Muhafızları şöyle diyor: Elimiz kolumuz bağlı ve “İsrail’e” karşı herhangi bir eylemde bulunma durumunda değiliz. (Mareb Press, 4 Temmuz 2024)

Yorum:

Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacizade İran’a gelen Gazze mağdurlarının bazı ailelerinin huzurunda şunları söyledi: “Elimiz kolumuz bağlı ve “İsrail’e” karşı herhangi bir eylemde bulunma durumunda değiliz.”

Peki Yahudi varlığını koruması ve desteklemesi dışında İran’ın Yahudi varlığına karşı herhangi bir eylemde bulunması konusunda elini kolunu bağlayan şey nedir? Şüphesiz İran’ın politikasını ve füzelerinin yönünü kontrol eden bizzat Amerika’dır!

Peki İran, ordusunu ve füzelerini kim için hazırlıyor? Düşmana karşı değil mi? Peki Yahudi varlığının dışında düşman kimdir ve onun arkasında kim vardır? Yoksa sizin başka bir düşmanınız var da Amerika sizin efendiniz olup onun emirlerine karşı gelemiyor musunuz?! Aksine Körfez’den Ürdün’e, Mısır’a ve Türkiye’ye kadar bölgenin diğer yöneticileri gibi sizin elinizi kolunuzu bağlayan Amerika mıdır?!

Mesele, basiret sahibi olan herkes için apaçık ortadadır; zira bu yöneticiler sadece ülkelerimizdeki kâfir Batı'nın çıkarlarına hizmet ediyorlar, bizim davalarımızı benimsemiyorlar ve ülkelerimizi savunmuyorlar. Aksine insanlar kendilerine ait olmayan savaşlarda açlıktan ölürlerken kanlarımızın dökülmesi, ülkemizin servetlerinin yağmalanması ve sömürgeci kâfirin nüfuzunun ve servetinin pekiştirilmesi, dahası yerli ucuz askerlerle sömürgeci kâfirin planlarının uygulanması için komplo kuruyorlar. Bu arada Amerika umursamaz bir şekilde kollarını bağlamış yöneticilerin kendisine olan sadakatini ve emirlerine olan itaatlerini kanıtlamak için daha fazla fedakarlık istiyor; bakın işte İran da kendisinin listede yer aldığını açıklıyor!!

Ey Müslümanlar: Gazze’nin ve tüm Filistin'in kurtuluşu şüphesiz gerçekleşecektir -ki bu yazılı bir vaattir- ancak bu, bu yöneticilerin ümmetin yolundan uzaklaştırılması yoluyla gerçekleşecektir.

Nitekim ümmete, zafer, egemenlik ve iktidar gibi sadık bir vaat, vaat edilmiştir ve bunda hiçbir şüphe yoktur. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur 55] Ve Aleyhi Efdalu’s Salatu ve’s Selam şöyle buyurmuştur: ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere (Raşidi) Hilafet olacaktır.” [Ahmed rivayet etti.] Ancak zafere, egemenliğe ve iktidara giden yol, bu yöneticileri ümmetin yolundan uzaklaştırmakla, Amerika’yı ve nüfuzunu İslam beldelerinden kovmakla, Filistin’i ve diğer Müslüman beldeleri Batı’nın baskı ve zulmünden kurtarmakla başlar ve bu, mümkün ve ulaşılabilir bir durumdur; zira ümmet Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışan ideolojik bir partinin etrafında toplanacak ve ümmetin doğal güçlerinden olan nusret ehli de, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in geri dönüşünü müjdelediği Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni kurarak Allah’ın şeriatını tatbik etmek amacıyla ümmetle birlikte çalışmak için nusret verecektir.

Bugün bir Müslümanın, Amerika’nın ellerini kollarını bağladığı Ruvaybida yöneticileri desteklemesi veya onaylaması için hiçbir mazeret yoktur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah El-Hadramî – Yemen

Devamını oku...

Özbekistan'da Camileri Yıkma Çabaları Yeniden Başladı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Özbekistan'da Camileri Yıkma Çabaları Yeniden Başladı!

Haber:

26 Haziran’da “ozodlik.org” sitesinde şu başlık altında bir haber yayınlandı: “Başbakan Aripov, kayıt dışı camilerin yıkılmasını veya bir iş adamına devredilmesini emretti.” Haberde şöyle geçti: Başbakan Abdulla Aripov başkanlığındaki hükümet toplantısında, bölge sakinleri tarafından inşa edilen ancak Adalet Bakanlığı’na kayıtlı olmayan 400’den fazla caminin “yıkılması” ve bir kısmının üretim tesisine dönüştürülmesi emri çıkarıldı.Bu toplantıya İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının başkanlarının da katıldığı söyleniyor.

Yorum:

Turan ya da Türkistan adı verilen bu topraklar, bir asır önce Çarlık Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş ve buradaki cami ve okulların neredeyse tamamı yıkılmıştı. Geri kalanları ise iş yeri, ahır ve benzeri yerlere dönüştürülmüş ve insanlarla sürekli olarak hayrı paylaşan din alimleri ve zenginler idam edilmiş ya da Uzakdoğu’ya sürülmüştü...

İnsanlar ateizm sistemi altında yaşayıp bu temelde yetiştirilmelerine rağmen ülkenin “bağımsızlığını” kazanmasının ve laik sistemin engellerinin ortadan kalkmasının ardından hızla İslam’ı öğrenmişler ve eski kapalı camileri restore edip açmışlar ve buralarda namaz kılmaya başlamışlardır. Ülkenin farklı şehir ve köylerinde cami bulunmayan yerlerde bir araya gelerek, مَنْ بنَى للهِ مسجِداً، بنَى اللهُ لَهُ بيتاً في الجنَّةِKim Allah`ın rızasını talep ederek bir mescit inşa ederse, Allah ona cennette bir ev inşa eder” ümidiyle kendi aralarında para toplayarak cami inşa etmeye başlamışlardır. Bazı insanlar cami inşası için bağışta bulunmuşlar, bazıları da terk edilmiş araziye cami yaptırıp namaz kılmaya başlamışlardır.

Camilerin kayıtlı olmasıyla ilgili hususa gelince; komünist eğilimli yöneticiler mümkün olduğu kadar belgelerde kusur bulmak yoluyla cami yapımını engellemeye çalışıyorlar ki bu birçok kez kanıtlanmıştır.

Belgeleri hazır olmayan ve kayıtlı olmayan camilerin kapatılması kararına gelince; bu durum, Rusya Devlet Başkanı Putin’in ülkeye gelişinin ardından daha da kötüleşmiştir. Nitekim camileri kapatıp başka işyerlerine dönüştürmekle sınırlı kalmamışlar, bilakis aynı şekilde yaz tatili aylarında çocuklarına Kur'an-ı Kerim ve dini konular öğretenlere de para cezası kesmektedirler. Genel olarak dini öğretme ihtimali olanlar kişiler de zulme maruz kalmıştır.

Bu da insanların, hükümetin öncelikle Kur’an ve din eğitimi almak için gerekli şartları hazırlamadan bu şekilde davranmasından dolayı üzülmelerine neden olmuştur.

Ancak sorumluluk ve para cezaları, bir çocuğun dini eğitim sürecine kanuna aykırı olarak ebeveynleri veya onların temsilcileri tarafından katılımı nedeniyle belirlenmektedir.

Ayrıca Başbakan, konunun hassasiyetinden ve insanların üzülmesi olasılığından kaçınmak için insanlar arasında bilinçlendirme faaliyetlerinin yürütülmesi yönünde özel bir emir yayınladı.

Bu tür bir deneyim, Özbekistan’da yeni değildir. Zira kayıt dışı camilerin fabrikatörlere, iş adamlarına ve benzerlerine verilmesi yönünde de bir emir vardır. Böylece camiler, insanların dükkânları ve meskenleri haline gelmektedir. Hatta çoğu iş adamlarına verilen bu camiler, sevap ümidiyle insanların paralarıyla inşa edilmiştir…

Ancak Özbekistan’ın büyük şehirlerinde Müslümanlar, yer darlığı nedeniyle cuma ve bayram namazlarını caddelerde kılıyorlar.

Özbekistan Müslümanlar Dini İdaresine göre Ocak 2023 itibarıyla 34 milyon nüfuslu ülkede 2.118 cami faaliyet göstermektedir.

Bu durumu Kazakistan'daki cami sayısıyla karşılaştıracak olursak Kasım 2022 itibarıyla 13,3 milyon Müslümanın yaşadığı Kazakistan’da bu sayı 2788 camiye ulaşmıştır.

Mirziyoyev’in iktidara gelmesinin ardından ülkede ilk etapta namaz ve diğer ritüellere izin veriliyordu ancak son dönemde bu işlerin kapsamının daralmaya başladığı gözlemlenmektedir. Bunun sonucunda Özbekistan’da bazı camilerde hoparlörler yoluyla okunan ezan sesinin kısıldığına ve dindar kimselere ait olan ve sarhoş edici içkilerin satılmadığı dükkan veya lokantaların kapatılacağına dair haberler yaygınlaşmıştır.

يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez.” [Tevbe 32]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Murat Özbeki (Ebu Musab)

Devamını oku...

Türk Rejiminin, “Muhalefetin” Suriye Rejimiyle Bütünleşik Hale Gelmesi Gerektiğine Dair Açıklamaları, Uysal Muhalefet ile Suriye Rejimi Arasında Normalleşmenin ve Uzlaşının Dibacesidir ve Devrimi Diri Diri Gömmeye Yönelik Art Niyetli Umutsuz Bir Komp

Türk Rejiminin, “Muhalefetin” Suriye Rejimiyle Bütünleşik Hale Gelmesi Gerektiğine Dair Açıklamaları, Uysal Muhalefet ile Suriye Rejimi Arasında Normalleşmenin ve Uzlaşının Dibacesidir ve Devrimi Diri Diri Gömmeye Yönelik Art Niyetli Umutsuz Bir Komplodur

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Haber Türk’e yaptığı açıklamada, “Evet. Ruslarla bizim özellikle liderler düzeyinde Sayın Cumhurbaşkanımızla Sayın Putin arasında varılan mutabakat, daha sonra işletilen süreçler o dönemden itibaren, sonra Astana süreçleri, sonra başka formatlar şu anda bunu mümkün kılıyor belki en büyük kazanım bu. Tabii biz isterdik ki bu çatışmasızlık dönemini, sessizlik dönemini, Suriye rejimi akıllıca değerlendirsin, anayasal sorunlarını gidermede, kendi muhalifleriyle barışmada, yurt dışına kaçmış, gitmiş, göçmüş milyonlarca insanı tekrar ülkesine geri getirmede ve ülkeyi yeniden yapıp ekonomisini canlandırmada bir fırsat olarak kullansın bunca yılı... Biraz daha istikrara kavuşmuş, iktidarıyla, muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye’nin, özellikle PKK terörüyle mücadelede daha etkin bir aktör olacağını düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Birkaç gün önce de Putin yaptığı açıklamada, Rusya’nın “Türkiye’nin Suriye’deki çözüme, terörle mücadeleye ve Türkiye’nin Suriye rejimiyle ilişkilerinin normalleşmesine verdiği katkıyı takdirle karşıladığını” dedi.

Türkiye’nin bu açıklamaları, Türk yetkililer ile cani Suriye rejimi yetkililerinin Lazkiye’deki Rus Hmeymim üssünde yaptıkları görüşmenin ve Türkiye ile Suriye rejimi arasında normalleşme adımlarının sürdürülmesi amacıyla Irak rejiminin himayesinde Bağdat’ta görüşmeler yapılması konusunda anlaşmaya varıldığına dair basında yer alan haberlerin ardından geldi.

Yine Türk tarafının bu açıklamaları, ülkelerin Suriyeli mültecilere yönelik benimsedikleri kısıtlama politikalarının ve bazı ülkelerin mültecileri ülkelerine geri gönderme yönünde niyetlerinin ve bizatihi eyleme geçmelerinin ardından geldi.

Keza bu açıklamalar, arkasına gizlendikleri tüm maskeler düşen sömürgeci kâfir uydusu aşağılık ve alçak rejimlerin, zorba Esed rejimini uluslararası topluma pazarlama ışığında geliyor.

Ey Şam diyarındaki Müslümanlar! Türk Dışişleri Bakanı’nın, “İktidarıyla, muhalefetiyle bütünleşik bir hale gelmiş Suriye’nin, özellikle PKK terörüyle mücadelede daha etkin bir aktör olacağını düşünüyoruz.” sözleri, Türk rejiminin muhalefeti PKK ile savaşta kullanmak amacıyla muhalefetin Suriye rejimi ile uzlaşmasını sizin çıkarlarınız pahasına kendi çıkarları için kullanmaya çalıştığını gösteriyor.

Türk rejimi her zaman Suriye’yi suçlu Esed yönetimi ve kontrolü altında bütünleştirme arzusunu dile getirmiştir. Bütünleştirme açıklamaları, sözde muhalefeti rejimle uzlaştırmaya yönelik küstah çağrılarının sadece bir devamı ve tamamlayıcısıdır. Türk rejiminin bu kurnazlık ve ahlaksızlığı buzdağının sadece görünen kısmı. Bu, hiç şaşırtıcı değil. Zira Türk rejimi, Amerikan ajanlarının mızrak başıdır. Devrimin eklemlerine sızdı, hizip sistemi liderlerini ve dışarıdan üretilen “uysal muhalefetin” kararını çaldı. Şimdi de devrimi diri diri gömmek, Suriyelilerin fedakarlıklarını yok etmek ve onları celladın giyotinine geri göndermek için çalışıyor. Suriye’de kurulan sözde hükümetler, insanların sefaletini, mutsuzluğunu ve geçim sıkıntısını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır.

Evet, on üç yıldır Türk rejimi, ABD’nin desteğiyle Şam halkına baskı yapmak, güç kaynaklarını ellerinden almak ve işlerini yandaşlara, araçlara ve zanaatkârlara emanet etmek için elinden gelen çabayı gösteriyor. Uluslararası görünümlü siyasi isimler altında öldürücü teslimiyetçi çözümleri dayatmayı amaçlıyor. BM’nin 2254 sayılı kararı, devrimcilerin fedakarlıklarını tehdit eden en riskli şeylerden yalnızca biri. Çünkü bu karar, baskıcı kurumları ve askeri aygıtları ile suç rejimini perçinlemekte ve rejime karşı devrime kalkışan herkesle mücadele etmektedir.

Türkiye’nin Esed rejimiyle normalleşme adımları, ABD’nin eğilimidir ve devrim kuluçkasını siyasi çözüm adı altında Şam tiranıyla uzlaşıyı kabule zorlamayı hedefliyor. ABD’nin siyasi çözümü, Şam devrimini sona erdirecek, cani rejimi devirme ve İslami yönetimi kurma umutlarını yok edecektir.

İşte tüm bunlardan dolayı devrimci halkımız, hak üzerinde sebat etmeli, düşmanların hedeflerine ulaşmasını engelleyen asıl engelin bizatihi kendileri olduğunun farkına varmalıdır. Bunun yanı sıra kurulan komplolara karşı uyanık olmak zorundalar. Fidan ve korosunun yaptığı açıklamalar, düşmanların bu komploları karanlık odalarda devrim ve devrim halkına karşı hazırladıklarının bir göstergesi. İşte bu yüzden devrimciler, düşmanlarımızın sinsilikleri doğrultusunda Türk rejiminin yurdumuzdaki maşaları ve uşaklarının atacakları her türlü haince adıma karşı tek birlik olmalıdır.

Devrimin ikinci dalgası olarak ümmetin son aylardaki hareketliliği, otoritesini ve kararını memur hükümetlerden ve Allah’a büyüklüğü yakıştırmayan ve sadece efendilerini memnun etmekle ilgilenen bağlantılı liderlerden geri alma çabasının ve ciddiyetinin büyük ve iyi bir göstergesidir. Bu kutlu hareketi güçlendirmek için uyanıklık, teyakkuz ve koordinasyon şarttır. Komplolara karşı uyanık, tuzaklara düşülmesine karşı dikkatli olmalıyız. Kurtuluş projesi ve açıkça tanımlanmış bir yol haritası sunan uyanık ve samimi siyasi liderlik ile koordinasyon halinde olmalıyız ve ciddi çalışma yapmalıyız. Bu uyanık siyasi liderlik, Şam devriminin ilkelerine bağlı kalacak, suç rejimini devirmek için yürüyüşe devam edecek ve inanan kavmin kalbine şifa verecek şekilde fedakarlıkları taçlandıracaktır. Fedakarlıkların taçlandırılması, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet altında Allah’ın indirdikleriyle hükmetmektir, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözlerinin gerçekleşmesidir:

عُقْرُدَارِالْإِسْلَامِالشَّامُ“İslam yurdunun kalbi Şam’dır”

Devamını oku...

Kenya’da Bir Davet Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

إِنَّا للهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

“Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” [Bakara 156]

Hizb-ut Tahrir / Kenya, Allah’ın kazasına ve kaderine sarsılmaz bir şekilde iman etmekle ve teslim olmakla birlikte genel olarak İslam ümmeti ve özel olarak Kenya halkına taziye dileklerini iletiyor.

Seyf Omari Mwarwa (Allah rahmet etsin)

28 Haziran 2024 Cuma günü vefat etti.

Üstat Seyf, ilerlemiş yaşına rağmen Hizb ut-Tahrir’e katıldı. Hizb ut-Tahrir, ideolojik evrensel bir İslam Partisidir. Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak gibi asil bir davet taşımaktadır. Hastalığı sırasında bile üstat Seyf farzlarını ve görevlerini yerine getirmeye devam etti. Ölüm kalım mesele olan Hilafet konusunda yaşıtlarıyla etkileşime girdi. Biz Allah’a karşı kimseyi tezkiye etmeyiz.

Babamız ve kardeşimizi kaybetmiş olmamızdan dolayı kalplerimiz hüzünlü, gözlerimiz yaşlı. Allah’ım ona merhamet et, onu bağışla, meskenini şereflendir ve girişini genişlet.

Son olarak, ailesine en derin ve en içten başsağlığı dileklerimizi iletiyor, Yüce Allah’tan onları en güzel mükâfatla mükafatlandırmasını, onlara sabır ve teselli ihsan etmesini niyaz ediyoruz. Yüce Allah’tan ona evinden daha hayırlı bir ev, ailesinden daha hayırlı bir aile bahşetmesini ve kıyamet günü bizi ve onu Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sancağı altında toplamasını diliyoruz.

Şaban Muallim
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Kenya
Medya Temsilcisi

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER