Cumartesi, 21 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Küçük Etnik Grupların Önemsenmesi, Laik Yöneticiler Tarafından Kullanılan Ucuz Bir Araçtır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Küçük Etnik Grupların Önemsenmesi, Laik Yöneticiler Tarafından Kullanılan Ucuz Bir Araçtır!

Haber:

Eski ABD Başkanı Donald Trump, Bangladeş’te azınlıklara yönelik şiddeti şiddetle kınarken, rakibi Joe Biden ve Kamala Harris'in yönetimini de kendisine yönelik mesajından dolayı eleştirdi; Trump X platformunda şunları yazdı: “Tam bir kaos içinde olan Bangladeş’te çetelerin saldırısına uğrayan ve yağmalanan Hindulara, Hıristiyanlara ve diğer azınlıklara yönelik barbarca şiddeti şiddetle kınıyorum.” Ve şöyle ekledi: “Benim dönemimde asla böyle bir şey olmazdı.” (Dakka Tribune)

Yorum:

Donald Trump’ın Bangladeş hakkındaki açıklamaları, ülkenin bir yönetim sistemi olarak yetersizliği kesin olarak kanıtlanmış olan çıkar odaklı seküler politikalardan kaynaklanan ciddi ekonomik ve siyasi gerilemelerle karşı karşıya olduğu bir zamanda ve ABD, İngiltere ve Hindistan’ın Bangladeş’in ganimetleri için jeopolitik bir mücadeleye girmesinin gölgesinde geldi. Ancak bu bağlamda mülahaza edilmesi gereken birkaç nokta vardır:

Birincisi: Bangladeş’te Hinduların, Hıristiyanların ve diğer küçük etnik grupların Müslüman çeteler tarafından saldırıya uğradığı ve yağmalandığı iddiası gerçeklerin çarpıtılmasıdır; zira bu konuda bildirilen bazı vakalar olmuştur; ancak tüm bu olaylar, devrilen Hasina hükümetinin yaklaşık yirmi yıllık baskı ve kötü yönetiminden faydalananlara karşı olup bu olayların çok azı bu etnik gruplara yönelik olmuştur.

İkincisi: Bu gözlem, Hindu Hindistan’ın Bangladeş’teki ajan hükümetinin 5 Ağustos 2024’te devrilmesinin ardından ve Bangladeş’te İslam’ın yükselme ihtimalinin güçlü olması nedeniyle başlattığı sistematik propagandanın bir parçasıdır.

Üçüncüsü: Trump’ın “Benim dönemimde asla böyle bir şey olmazdı.” şeklindeki sözü ise,hiçbir kanıta dayanmayan içi boş bir söylemdir. Trump ve Amerikan başkanları sanki dünyadaki mazlum halkların koruyucularıymış gibi davranıyorlar; oysa durum tam tersi olup bu dünyadaki tüm bozgunculuğun sebebi bizzat onlardır. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ * أَلا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَـكِن لاَّ يَشْعُرُونَOnlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, anacak anlamazlar.” [Bakara 11-12]

Her ne kadar Hindu Hindistan 5 Ağustos’tan sonra Bangladeş’teki küçük etnik gruplar hakkında tehlikeli ve yalan alarmlar verse de gerçek şu ki bu, hain Hasina’yı kurtarmak için oynadıkları kirli bir oyundur. Zira Hasina’nın ani düşüşüyle birlikte Hindistan, Bangladeş’teki hükümet, bürokrasi ve aydınlar içindeki ajanlarının şiddetli sarsıntısı ve yerinden edilmesi nedeniyle Bangladeş’teki kontrolünü kaybetmenin eşiğine gelmiştir.Küçük etnik grupların Hindistan’da laik yöneticiler altında hiçbir zaman güvende olmadıkları açıktır: (Hindistan’da Modi’nin yönetimi altındaki Müslümanların, marjinalleştirilmiş azınlık olması gibi). Ayrıca Dalitler gibi alt kasttaki Hindular, Hindistan’da uzun süredir zulme maruz kalmaktadırlar. Peki Dalitlerin hayatı değersiz mi? (Hindistan’da genç bir kızın öldürülmesi gibi). Aynı durum, Müslüman karşıtı ayrımcılık oranlarının 2022’den bu yana yüzde 56 arttığı Amerika için de geçerlidir. Aslında laik kapitalist siyasette küçük etnik grupları önemsemek,ulusal seçimler ya da jeopolitik burjuvazi gibi ara sıra ihtiyaç duydukları durumlarda bu kozu kullanan yöneticiler için ucuz bir manipülasyon aracıdır.

Tüm tebaasının canının, mallarının ve namuslarının korunmasını sağlayacak olana sadece Hilafet Devleti’dir. Zira Hilafetin 1.300 yıllık tarihi buna yönelik örnekler ve kanıtlarla doludur. Açıkça ifade etmek gerekirse, Hilafet Devleti’nde çoğunluk ve azınlık mefhumu yoktur; aksine onun tabiiyetini taşıyan herkes tebaa olarak kabul edilir ve eşit haklara sahiptir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur:يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُونُوا قَوَّامِينَ لِلَّهِ شُهَدَاءَ بِالْقِسْطِ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُوا اللهَ إِنَّ اللهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَEy iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi âdil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan (bir davranış) tır. Allah'a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” [Maide 8] Gayrimüslim olan tebaalar, zimmet ehli olarak kabul edilirler ve koruma açısından özel ayrıcalıklara sahiptirler. Zira sevgili Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ قَذَفَ ذِمِّيّاً حُدَّ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِسِياطٍ مِنْ نَارٍ، فَقُلْتُ لِمَكْحُولٍ: مَا أَشَدُّ مَا يُقَالُ، قَالَ: يُقَالُ لَهُ: يَا ابْنَ الْكَافِرBir zimmiye iftirada bulunan kimseye, kıyamet günü ateşten bir sopayla had vurulacaktır. Mekhule dedim ki: En sert söylenen şey nedir; o da ona şöyle denmesidir dedi: Ey kafirin oğlu.” [Tirmizi ve Buhari tarafından farklı lafızlarla rivayet edilmiştir] Dolayısıyla tüm dinler için adaleti sağlayacak ve Modi, Trump ve benzerlerinin ırk kartını kendi şerli çıkarları için kullanma girişimlerini engelleyecek olan sadece Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafettir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Reşad Ahmed - Bangladeş

Devamını oku...

El-Vakiye TV: Yayında Halaka Programı; İslam Nizamı Kitabı (45.) Bölüm - İslam ve İnsan Yapımı Ekoller Arasında Bireyin ve Toplumun Yüksek Hedefleri

  • Kategori El Vakiye TV
  •   |  
El-Vakiye Televizyonu
“Yayında Halaka” Programı
 
“İslam Nizamı Kitabı (45.) Bölüm”
[İslam ve İnsan Yapımı Ekoller Arasında Bireyin ve Toplumun Yüksek Hedefleri]
 
Sunan: Üstad Ahmet El KASAS
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti Üyesi
H. 17 Zilkâde 1439 El-Muvafık M. 30 Temmuz 2018

El Vakiye sitesindeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ
Websitemizdeki diğer bölümler için TIKLAYINIZ

Devamını oku...

Düşman Amerika’nın Askeri Tatbikatlarına Katılmak, Silahlı Kuvvetlerimize Hakaret ve Gazze Halkımıza İhanettir

Savunma Bakanlığı, 1 Kasım 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, “Tunus’un, 4-15 Kasım tarihleri arasında Afrika’daki Amerikan Komutanlığı ile iş birliği içinde çok uluslu PHOENIX EXPRESS 24 deniz tatbikatına ev sahipliği yapacağını duyurdu. Tatbikata ev sahibi Tunus’un yanı sıra Cezayir, Libya, Fas, Moritanya, Senegal, Türkiye, İtalya, Malta, Belçika, Gürcistan ve Amerika Birleşik Devletleri’ni temsilen yaklaşık 1100 askeri personel ve gözlemci katılacağını” bildirdi.

Tunus Silahlı Kuvvetler Komutanlığının, bir İslam ülkesi olan Tunus’un askeri güçlerini utanmadan düşman ordularının emrine verdiğini açıkladığı bu bildiri karşısında, Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti Medya Bürosu olarak biz, aşağıdaki noktaları vurgulamak istiyoruz:

- Amerika, Gazze’deki halkımıza karşı yürütülen soykırım savaşına önderlik için gerçekten düşman bir devlettir. Amerika, Yahudi varlığına yardım etmekte, para ve sağlamakta, Müslümanları öldürmesi ve onlara işkence etmesi için onu her türlü yaşam kaynakları ile desteklemektedir.

- Gazze’deki mazlum halkımızın kanı değersiz görüldü, yakın ve uzak düşmanlar kuduz köpekler gibi üzerlerine saldırdılar, bu düşmana karşı kendilerini savunacak ve düşmanı geri püskürtecek birilerini bekliyorlar. Tunus, Cezayir, Fas, Libya, Moritanya ve Türkiye’deki yöneticiler ve ordu komutanlarının, Müslüman ordularını düşmanla omuz omuza, utanç verici ve aşağılayıcı bir ittifak içinde askeri tatbikata sevk etmeleri, gerçek anlamda bir yüz karasıdır, düşmana destek, kardeşlerine ve halklarına ihanettir.

- Bu askeri tatbikatlar, Amerika’nın bölgede uygulamaya koyduğu planın bir parçasıdır; Öncelikle plan, Müslüman ordularını etkisiz hale getirmeyi hedeflenmektedir ki Yahudi varlığıyla savaşmasınlar, aksine onu ve çetelerini koruyan bir caydırıcı güç haline gelsinler. Ve böylece Tunus, Amerika’nın bölgesel ve küresel çıkarlarına hizmet etmek için bölgedeki orduları kullanabileceği bir operasyon üssüne dönüşsün. Ülkemizdeki yönetici kılığındaki kişiler, Amerika’ya önce küçük bir hareket alanı sağladılar, ancak bu alan AFRICOM’un her yıl düzenlediği askeri tatbikatlar ile giderek genişlemektedir.

- Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada, Amerika’nın Afrika Komutanlığı ile iş birliği yaptığını iddia etmektedir, peki, savaş zamanında düşmana yardım etmek caiz midir? Egemenlik iddiasında bulunan bir ülke, askeri güçlerini nasıl olur da askeri ve güvenlik tatbikatları bahanesiyle halkının düşmanlarının emri altına verebilir?

Ey Müslümanlar! Ey onurlu ve özgür komutanlar! Bölge yöneticileri, savaş zamanında düşmanla ittifak kurdular. Ordularını Filistin’e gönderip halkını katliam ve kıyımdan kurtarmak yerine düşmanın emri altına verdiler. Yahudiler, Amerika ve Avrupa’nın silahlarıyla kardeşlerimizi, çocuklarımızı ve kadınlarımızı katlederken, bölgedeki yöneticiler ordularımızı ve subaylarımızı Yahudi varlığını ve Batı çıkarlarını korumak için kullanmaktadırlar! Peki, Müslüman ordular bu Ruveybida yöneticilerin komutası altındayken Yahudi varlığı neyden korkacak ki?

Ey Müslüman orduları! Kardeşleriniz Gazze’de katledilirken, katilleriyle işbirliği mi yapıyorsunuz? Sizi dininizin, ümmetinizin ve yurdunuzun düşmanlarına hizmet etmek için kullananlara göz mü yumuyorsunuz? Bu rejimin, güvenliğinizin temeli olan güç merkezlerini düşmana teslim etmesine nasıl göz yumuyorsunuz ve onu sorgulamıyorsunuz? Bu haince ittifakta yer almayı nasıl içinize sindirebiliyorsunuz?

Ey Müslüman orduları! Bugün iki seçenekle karşı karşıyasınız: Ya sessiz kalıp olup bitene razı olacak, dünyada yok olup gidecek ve ahirette pişmanlık duyacaksınız ya da harekete geçip bu oyunbozanlara engel olacak, ülkeyi uçuruma sürüklemelerini önleyecek, Gazze’deki halkınızı desteklemek ve Yahudi varlığını kökten yok etmek için acilen ve kararlı bir şekilde harekete geçeceksiniz.

وَلَيَنصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ “Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” [Hac 40]

Devamını oku...

Amerikan Özel Elçisi, Yalan ve Manipülasyonla Gerçekleri Saptırıyor ve Savaşın Esasen Amerika ile İngiltere Arasında Bir Çatışma Olduğunu Ortaya Koyuyor

4 Kasım 2024 Pazartesi günü Uganda’nın başkenti Kampala’da Sudan Tribune gazetesi ile yaptığı bir röportajda, ABD’nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello, Sudan’a silah ve yabancı savaşçı akışının tehlikelerine dikkat çekti. Ayrıca savaşın yol açtığı korkunç ihlallerden ve bu ihlallerin sorumlularının hesap vermesi için belgelenip doğrulanması gerektiğini belirtti. Silah akışının ülkedeki durum için çok ağır ve yıkıcı sonuçlar doğuracağını kaydetti.

Perriello, ABD’nin Üçlü Grup ile ve Birleşik Krallık’ın Güvenlik Konseyi’ndeki mevcut rolü bağlamında yakın iş birliği içinde çalıştığını ifade etti. “Birleşik Krallık adına konuşmuyorum, ancak Sudan’ın bu yeni hükümet için bir öncelik olduğu konusunda son derece açık olduklarını ve Birleşmiş Milletler’i daha büyük bir liderliğe teşvik etmek istediklerini düşünüyorum.” diye ekledi.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, Sudan’da yaşananların Amerika ile İngiltere arasında bir nüfuz mücadelesi olduğunu defalarca belirttik. Amerika’nın, Hızlı Destek Kuvvetleri liderleri ve ordunun bazı komutanları aracılığıyla savaşı körükleyen ve uzatan ana aktör olduğunu vurguladık; çünkü Amerika, Özgürlük ve Değişim Hareketi’nde (şu anda Koordinasyon Komitesi) bulunan İngiltere’nin sivil işbirlikçilerini ortadan kaldırmada başarısız olmuştur.

Amerika, Sudan’daki savaşın seyrini belirleyip müzakere platformunu kontrol etmeye ve diğer ülkelerin Sudan’a müdahale etmesini engellemeye devam etmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken bunu defalarca dile getirdi.

Amerika’nın silah ve yabancı müdahale konusundaki uyarıları tam bir ikiyüzlülüktür, aldatmacadan ibarettir. Çünkü Sudan’ın işlerine en kirli ve en tehlikeli şekilde müdahale eden Amerika’nın kendisidir. Amerika, Sudan halkı için en büyük tehlikedir. İşbirlikçileri aracılığıyla ülkeye silah sokarak savaşı körükleyen de odur. El-Faşir’e Amerikan silahlarının girdiğine dair haberler bulunmaktadır. Cenevre Anlaşması’ndan sonra Adrî geçiş noktasını da açarak, burayı insani yardım kisvesi altında Hızlı Destek Kuvvetleri’ne erzak, ekipman ve silah tedarik ikmal hattına dönüştüren yine Amerika’dır. Perriello’nun İngiltere hakkındaki ve Sudan’ın yeni İngiliz hükümeti için öncelikli konular arasında yer aldığına dair açıklamaları, Amerika ve İngiltere’nin Sudan üzerindeki sömürge mücadelesini teyit etmektedir ve Perriello bu çatışmayı sinsi bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Amerika, özel elçileri ve işbirlikçileri bilsinler ki Sudan halkı aptal değildir fakat başlarına sömürgeci kâfirlerin gündemini uygulayan değersiz işbirlikçi liderler musallat olmuştur. Zayıflığın, güvenlik ve adaletin sağlanamamasının asıl sebebi işte budur. Ebu Hurayra RadıyAllahu Anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

سَيَأْتِي عَلَى النَّاسِ سَنَوَاتٌ خَدَّاعَاتُ يُصَدَّقُ فِيهَا الْكَاذِبُ وَيُكَذَّبُ فِيهَا الصَّادِقُ وَيُؤْتَمَنُ فِيهَا الْخَائِنُ وَيُخَوَّنُ فِيهَا الْأَمِينُ وَيَنْطِقُ فِيهَا الرُّوَيْبِضَةُ“İnsanlar üzerine öyle hayırsız yıllar gelir ki o zamanda yalancı doğrulanır, doğru yalanlanır, haine güvenilir, emin kimseye güvenilmez! O zamanda Ruveybida konuşur’ buyurdu. Denildi ki: Ruveybida nedir? Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Sefih kimse genelin işi hakkında konuşur” buyurdu.[İbn Mace, Ahmed]

Amerika’nın Sudan ve tüm Müslüman ülkelere karşı işlediği zulüm ve suçları durduracak tek güç, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletidir. Amerika, bir yandan barış ve savaşı durdurmaktan bahsederken diğer yandan Gazze’yi yok etmek ve halkını katletmek için Yahudilere silah sağlamaktadır. Bu gidişatı, ancak dini ikame eden, şeriatı uygulayan ve mazlum müminlerin yardımına koşan bir Raşidi Halife durdurabilir. Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur:

وَإِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” [Buhari]

Devamını oku...

Türk Devletleri Teşkilatı Kimin Çıkarına Hizmet Ediyor?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Türk Devletleri Teşkilatı Kimin Çıkarına Hizmet Ediyor?

Haber:

Türk Devletleri Teşkilatı'nın 11’inci zirvesi 6 Kasım’da Kırgızistan’da düzenlendi.Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre zirve şu başlık altında gerçekleştirildi: “Ekonomik Entegrasyon, Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes için Güvenlik.”Zirve çerçevesinde teşkilata üye devletlerin başkanları güncel konularda kararlar almanın yanı sıra zirve sonuç bildirgesi de dahil olmak üzere çok taraflı birçok belgeye imza attıldı.Zirveye Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın yanı sıra teşkilatın gözlemci ülkelerinin yöneticileri de katıldı.

Türk Devletleri Teşkilatı 2009 yılında kurulmuş olup, Macaristan 2018 yılından bu yana, Türkmenistan ise 2021 yılından bu yana teşkilata gözlemciler sıfatıyla katılmaktadır.

Yorum:

Türk Devletleri Teşkilatı’nın ana hedefi, Türk halklarını birleştirmek yoluyla Orta Asya ülkelerini Rusya ve Çin’in nüfuzundan uzak tutmaktır.Bu politika, bu örgüte Amerika’nın çıkarı için liderlik eden Türkiye tarafından uygulanmaktadır. Erdoğan bu örgüt aracılığıyla iç politikada milliyetçi duyguları harekete geçirmeye ve Türk halkının desteğini kazanmaya çalışıyor.Bunun sonucunda Amerika’nın dış politikada Orta Asya’daki nüfuzu giderek artacaktır. Nitekim Ukrayna’daki savaştan sonra Orta Asya bölgesinin stratejik önemi artmıştır.Bu nedenle bölge ülkeleri, çok yönlü bir politika bahanesiyle Batı ile işbirliklerini aşamalı olarak güçlendirmeye çalışmaktadır.Özellikle Orta Asya ülkeleri, Rusya’ya karşı dayatılan yaptırımlardan kaçınmak için alternatif ticaret yolları ararken, aynı zamanda Türkiye üzerinden Batı ile işbirliği yapmakla ilgileniyorlar.

Ancak tüm sömürgecilerin hedefi aynıdır; zira onlar, zayıf ülkeleri sömürgeleştirmek, zenginliklerini yağmalamak ve halklarını ucuz işgücü olarak kullanmak istiyorlar.Öte yandan Türk Devletleri Teşkilatı Müslümanları hiç önemsemediği gibi onları korumak gibi bir niyeti de yoktur;zira o, Çin tarafından zulme maruz kalan Müslüman Uygur Türklerini bile koruyamamıştır.Bu teşkilata üye devletler, oybirliğiyle Çin'in Uygur kardeşlerimize yönelik baskıcı politikasının Çin'in iç meselesi olduğunu ilan etmişlerdir!Ayrıca Filistin meselesinde de içi boş sloganların ve suçlayıcı açıklamaların ötesine geçemediler!

Dolayısıyla Müslümanların gerçekleri görmeleri ve bunlara yönelik fikirleri de akidelerinin zaviyesinden değerlendirmeleri gerekir. Başka bir ifadeyle Müslümanların birleşmesi, İslam şeriatı tarafından haram kılınan milliyetçilik ve Türkçülük temelinde değil de, tüm insanlığı bir tarağın dişleri gibi eşit gören İslam temelinde olmalıdır.

Bu nedenle Müslümanların, bugün uluslararası arenadaki hiçbir örgütü tanımamaları gerekir;çünkü onların hepsi, yukarıda bahsi geçen sömürgeci ülkelerin çıkarları için kurulmuştur.Aksine bize düşen, bu örgütlerin yerine tüm insanlığı sömürgeciliğin karanlığından çıkarıp İslam’ın aydınlığına kavuşturacak İslam Devleti'ni kurmak için çalışmaktır.Zira bu devletin İslam ülkeleri arasındaki sınır engelleri gibi bir sorunu olmayacak,aksine tüm İslam ülkeleri, adil bir Emir’in sancağı altında her türlü tehdide karşı tek bir vücut olarak savaşacaktır!Ayrıca bu devlet, parlak sözlere, milliyetçiliğe ya da başka değerlere dayalı olmayacaktır.Tam aksine Allah’ın şeriatına dayalı olacak ve tüm hükümlerini derhal uygulamaya başlayacaktır; işte o zaman Müslüman ülkeleri yağmalayan ve onların kanlarını döken kafirler “nereye kaçabiliriz?” diyeceklerdir. Bu nedenle Müslümanların, kafirlerin hilelerine ve kirli milliyetçi fikirlere aldanmamaları, aksine Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmaları gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mümtaz Maveraünnehrî

Devamını oku...

Harris mi Trump mı… “Kötünün İyisi” Hangisi?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber - Yorum

Harris mi Trump mı… “Kötünün İyisi” Hangisi?

Haber:

Müslümanlar, ehveni şerreyn (iki şerden en hafif olanı) anlamında Trump’ın mı yoksa Harris’in mi seçilmesi arasında ikiye bölünmüşlerdir.

Yorum:

Ümmetinin işlerine önem veren bir Müslüman, “iki şerden en hafif olan (kötünün iyisi)” anlamında Harris ya da Trump’ın seçilmesi için bazı evlatlarının birbirlerini yönlendirme durumunda olmasına üzülüyor! Nitekim bir grup, Gazze ve Lübnan’daki savaşı durdurma sözü verdiği ve eşcinselliği ve kürtajı reddeden kültürleriyle uyumlu olduğu için Trump’ı destekliyor. Bir grup da Harris'i destekliyor; çünkü onu, Yahudi varlığına verdiği desteğe rağmen, Yahudilere istediklerinden daha fazlasını veren ve verecek olan Trump'tan daha az şerli olarak görüyorlar! Her iki grup da İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olan ve dünyaya küfür, ahlaksızlık ve isyanla hükmeden harbi kafirleri desteklediklerinden dolayı büyük bir günah işlemektedirler.

Bir Müslüman dünyanın neresinde olursa olsun fiillerinde şerî hükümle mukayyettir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًاHayır, Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65]Bu da -haberin konusu olan- özellikle Amerika'daki Müslümanların, herhangi bir başkan adayını seçmekten ve buna çağrıda bulunmaktan kaçınmalarını gerektirmektedir; çünkü kâfirleri yönetim için seçmek haramdır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَEy iman edenler! Allah’a itaat edin. Rasul’e itaat edin.” [Nisa 59]Çünkü Allah'ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek için iktidara ulaşan birini seçmek, Müslüman olsa bile haramdır:وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerdir.” [Maide 44]Ayrıca İslam'a ve Müslümanlara karşı savaşanlara ve ekinlerini ve nesillerini yok edenlere destek olmak, haramdır: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْEy iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da, onlardandır.” [Maide:51] Ve benzerleri, Müslümanların ABD başkanlığı için bir adayı destekleyerek işledikleri haramlardan bazılarıdır.

Harris ya da Trump'ı seçmenin, ehveni şerreyn veya iki zarardan en hafif olan kaidesinin uygulanması olduğu şeklinde söz ise, batıl olan bir sözdür; çünkü bu kaide, gerek Amerika’daki durum gerekse bir ülkenin başkanlığı için iki Müslüman aday arasında seçimler olduğunda Müslüman ülkelerdeki durumlar için geçerli değildir.

Nitekim Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta, 29/08/2010 tarihinde yayınlanan soru cevapta bu kaide hakkında şöyle diyor: (Bu, bir takım fakihlere göre şerî bir kaidedir ve bunu benimseyen alimlere göre de bu tek bir anlam ifade etmektedir ki o da; haram olan iki fiilden birinin öne alınmasının ve mükellefin, iki haramdan birini işlemekten başka bir şeye gücü yetmemesi ve her ikisini birden terk etmesinin de imkansız olması durumunda bu ikisinden daha az haram olanı yapmasının caiz olmasıdır; çünkü her yönden bunun dışındaki herhangi bir şeye güç yetirmesi imkansızdır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لَا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْساً إِلَّا وُسْعَهَاAllah hiç kimseye taşıyabileceğinden daha fazlasını yüklemez.” [Bakara 286] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: فَاتَّقُوا اللَّهَ مَا اسْتَطَعْتُمْGücünüz yettiğince Allah’tan sakının!” [Teğabun 16]

Yani bu kaideyi söyleyenlere göre bu kaide, iki haramdan kaçınmak imkânsız olunca uygulanır. Şöyle ki; iki haramı birlikte terk etmenin imkânsız olması, aksi taktirde daha büyük bir haramın meydana gelmesi durumunda, o zaman iki zarardan en hafif olanı alınır. Ayrıca bu alimler, iki zarardan en hafif olanı, hevaya göre değil, şerî hükümlere göre belirlemişlerdir. Örneğin; iki canı muhafaza etmek, bir canı muhafaza etmekten, üç canı muhafaza etmek daha azını muhafaza etmekten daha önemlidir. Canı muhafaza etmek, parayı muhafaza etmekten daha üstündür. İslam yurdunu muhafaza etmek, dini muhafaza etme kapsamında olduğu için canı ve malı muhafaza etmekten daha önemlidir. Aynı şekilde cihat ve büyük imamet, dini muhafaza etme kapsamında oldukları için en öncelikli zaruretlerdendir…

Zira onlar hapsedilmekten veya işlerinden kovulmaktan korktuklarından dolayı eylemlerini haklı çıkarmak için şu haram olmaksızın bu haramı işlemek için kaideyi kullanıyorlar.

Aynı şekilde bütün yönetim makamlarını fasıklara bırakmayalım diye haram olmakla birlikte küfür yönetimine katılıyoruz, çünkü yönetimi onlara terk etmek daha büyük haramdır diyorlar… Bu, kaidenin uygulamalarından değildir. Bilakis bu, kafirin birahane açıp para kazanması yerine meyhane açıyoruz ve ondan para kazanıyoruz denmesi gibidir…

Kişiye, haram olan iki şeyin sunulması ve her ikisinden de uzak durma imkânı olduğu halde en hafif olanını yapması, kaidenin uygulamalarından değildir. Tıpkı kafir veya fasık da olsa falan kişiyi seçin veya filancayı destekleyin ve diğerini desteklemeyin şeklinde söylenmesi gibi; çünkü birincisi bize yardım ediyor ve ikincisi bize yardım etmiyor ya da buna benzer bir şey. Ama burada şöyle söylenmelidir: Bize sunulan iki şey de haramdır. Dolayısıyla laik birini seçmek caiz olmadığı gibi Müslümanın görüşünü temsil etmesi için onun vekil veya temsilci tayin edilmesi de caiz değildir. Çünkü İslam’a bağlı kalmadığı gibi haram olan amelleri işlemektedir. Çünkü müvekkilin, yasama ve haram olan projeleri onaylaması, haramları talep etmesi, bunları kabul etmesi ve takip etmesi gibi şeyleri yapması caiz değildir. Genel olarak marufu yasaklıyor ve münkeri emrediyor; bu nedenle onlardan herhangi birini seçmek caiz değildir; çünkü bunu veya onu seçmek haramdır. Zira bunun ve şunun seçilmesini terk etmek, imkan dahilindedir.

Bir Müslümanın iki haramla karşı karşıya kaldığında her ikisinden de sakınma imkanı olduğu halde, iki haramdan sakınmanın zor olduğunu iddia ederek kendi hevasına göre en hafif olanı seçmeyi kastetmesi “iki zarardan en hafif olanının” uygulamalarından değildir! Bilakis şerî hükümlere göre güç yetirdiği sürece bütün haramlardan uzak durması gerekir.)

Allahu Teala’dan, her bir yerdeki Müslümanları korumasını ve onları, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet ile izzetlendirmesini niyaz ediyorum.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulaziz Munîs - Kuveyt

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER