Cumartesi, 18 Recep 1446 | 2025/01/18
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

- Basın Açıklaması - Şeyha Hasina Hükümeti Ümmetin Sesini Bastırmak için Partisinin Ayaktakımını Kullanmaktadır

Avami Partisi Lideri ve askeri poliste eski sorumlu olan Dr. İkbal, partisinin ayaktakımı ile birlikte dün Banana Mescidi önünde arabasına bindiği sırada Hizb-ut Tahrir üyesi Muhammed Nevaz'ın üzerine saldırdılar ve sonra da onu polis merkezine götürdüler. Muhammed Nevaz, prestijli özel üniversitelerin birinde okuyan zeki öğrencilerden biri olup sivil kurumlarda genel yardımcı olarak çalışan birinin oğludur. Ona saldırmalarının nedeni ise Hizb-ut Tahrir tarafından yayınlanan ve Şeyha Hasina hükümetini kaldırıp atarak Hilafet Devleti'ni ikame etme çağrısında bulunan; "Şeyha Hasina ile Sınır Muhafızlarının Katliamı Hususunda Hindistan ile Komplolar Kuran Anglo-Amerikan Anlaşmalı Hükümetini Kaldırıp Atarak Alemlerin Rabbinin Farz Kıldığı Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz" başlıklı beyanı dağıtmasıdır. Beyanın içerisinde, Şeyha Hasine hükümeti, Bangladeş ordusu ve sınır muhafızları kuvvetlerini zayıflatmak üzere şubat 2009'da Hindistan'daki müşrik hükümetle birlikte komplo kurmuştur ifadeleri geçmektedir.

Diğer bir olayda ise Avami Birlik Partisinin ayak takımlarından 20 küsur kişi, Muhammedbor Mescidi'nin önünde beyan dağıttığı bir sırada Hizb-ut Tahrir'in ikinci bir üyesinin üzerine saldırmak için bir araya geldiler. Musallilerden büyük bir kalabalık, ayak takımına meydan okuyup şabı savunmalarına rağmen ayak takımı, şabı polis merkezine götürmek üzere zorla almayı başardı.

Bir başka olayda ise Avami Birlik Partisinin ayak takımı, Mirpur şehrindeki bir mescidin çıkışında Hizb-ut Tahrir'in başka bir üyesinin üzerine saldırmalarının yanı sıra polis ve Acil Müdahale Güçleri de insanların şebabı savunmasına ve onlara yardım etmelerine rağmen diğer mescitlerin birçoğunda Hizb-ut Tahrir'in üyelerinden yedisini tutukladılar.

Selhet şehrinde ve Şah Celal Mescidi'nin çıkışında insanlar, Acil Müdahale Güçlerinin Hizb-ut Tahrir'in aktivistlerini tutuklamak için gelmesini protesto edip karşı çıktılar. Zira insanlar onlara, haktan başka bir şey dağıtmayan ve sadece doğruları söyleyen şebabı sık boğaz etmelerinin sebebini sordular!.

Hükümetin tutuklamayı ve takibatı sürdürmesi ve partisinin ayak takımını Hizb-ut Tahrir şebabına karşı kullanmaya devam etmesi ümmetin sesini bastırmak için her türlü üslubu kullanmaya hazır olduğunu göstermektedir. Zira Şeyha Hasina ve hükümeti, hıyanetini ve emperyalistlere yönelik bağlılığını ifşa edenlere karşı çok hızlı adımlar atmaktadırlar.

Burada kayda değerdir ki hükümet, sınır muhafızları katliamı hususunda yaptığı gizli anlaşmasını ifşa etmesinden dolayı geçen sene Hizb-ut Tahrir'den onlarcasını tutuklamanın yanı sıra hükümet, katliam hususunda hükümetin gizli anlaşmasını protesto eden subaylardan pek çoğunu da azletmişti.

Buna karşılık hükümet, Hintli müşriklerin saldırılarını püskürten Müslümanları savunma yönünde hiçbir adım atmamıştır. Mesela daha iki gün önce Hintli kuvvetler, sınır muhafız askerlerinin üzerine ateş açarak subaylardan birini yaralayıp Hint sınırlarının içerisine aldıkları halde Şeyha Hasina ve hükümeti, Hint hükümetine dönük meydan okuma hususunda ağzını açıp tek bir kelime dahi etmemiş ve parmağını bile oynatmamıştır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Hizb-ut Tahrir, Müslümanlardan Yöneticilerin Alçaltıcı Barış Anlaşması Gerekçesiyle Keşmir'den Vazgeçmelerine İzin Vermemelerini Talep Etmek için Keşmir Günü Münasebetiyle Çeşitli Şehirlerde Gösteriler Düzenledi

Mevcut yöneticiler, selefleri Pervez Müşerref gibi barış gerekçesi adı altında bir kez daha Keşmir'den vazgeçmeye hazırlanmaktadırlar. Zira daha birkaç yıl önce ateşkes ilan edildiğinde iki ülke arasındaki sınır boyu savunmasını güçlendirmek için Hindistan'a altın bir fırsat verilmişti. Bunun ardından Müşerref, önceki takipçilerine Keşmir'deki Müslümanlar arasında Pakistan'daki insanların, artık işgal altındaki Keşmir'in geri alınmasını veya Pakistan'ın bir parçası olarak görülmesini istemedikleri söylentilerini yaymaları ve insanların müşrik Hintlilerle balayı eğiliminde oldukları izlenimi vermeleri imasında bulunmuştur.

Aynı şekilde bugün de Pakistan-Hindistan müzakerelerinin arkasındaki gerçek neden, Cammu-Keşmir'i de kapsayan küçük bir devletçik kurmayı hedefleyen Amerika'nın Keşmir ile alakalı planını uygulamaktır. Nitekim geçenlerde hükümetin, Geljt-Belucistan bölgesine yarı-otonom vermesi bu planı hayata geçirme yönünde ilerlediğine dair bir emareden başka bir şey değildir. Böylece Amerika, Çin'e karşı Hindistan-Pakistan arasında güçlü bir ittifak oluşturabilmek için Keşmir meselesini çözmek yerine onu bitirmeyi istemektedir. Çünkü ortada Keşmir ve Sıchen meselesi gibi iki ülke arasında tartışmalı meseleler olduğu sürece bu gibi bir ittifakı oluşturması imkansızdır. Bu nedenle Amerika, Pakistan'daki mevcut hükümetin demokrat veya diktatör yapılarına bakmaksızın bunun gerçekleşmesi için Pakistan'daki Müslümanların kanlarıyla ve mallarıyla oynamaya devam edecektir.

Ancak Pakistan'daki yöneticilere bildirmek isteriz ki; Hizb-ut Tahrir var olduğu sürece, ne pahasına olursa olsun yöneticilerin Keşmir meselesinden vazgeçmelerine asla izin vermeyecektir.

Müslümanlara düşen ise Keşmir'i Hindistan işgalinden kurtarmaktır. Bunu gerçekleştirmenin tek yolu düzenli cihat etmekten geçer, düzenli cihat etmenin yolu ordudan geçer ve Pakistan ordusu ise bunu gerçekleştirmeye ehildir. Ancak tek eksik olan husus siyasi irade ve yöneticilerin cesaretidir. Bunun içindir ki artık orduları harekete geçirmek için bu yöneticileri köklerinden sökerek Hilafet'i ikame etmek için çalışmak vacip hale gelmiştir. Hilafet kurulduğunda ise hızlı bir şekilde Pakistan'dan Orta Asya'ya doğru uzanacak ve işte o vakit Allah'ın izniyle Keşmir'deki Müslümanların kurtulmasının yanı sıra Hindistan'da yaşayan milyonlarca Müslüman'ın kurtulması hiç de zor olmayacaktır.

Hizb-ut Tahrir bugün, Keşmir günü münasebetiyle Lahor, İslamabad ve Peşaver şehirlerinde yürüyüşler düzenlemiştir. Bu yürüyüşlerden maksat insanlara özellikle de Pakistan ordusuna Keşmir'i kurtarma hususundaki vecibelerinin yanı sıra Keşmir'deki Müslümanların sebatlarını desteklemeleri gerektiğini hatırlatmaktır. Göstericiler, bunları talep eden pankartlar ve afişler taşımışlardır. Konuşmacılar ise Keşmir de dahil Pakistan'ın kurtuluşu için Müslümanlara gerekli olanın Hilafet'i ikame ederek cihat ilan etmek olduğunu vurgulamışlardır.

Nâvid Butt
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcüsü
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلا أَن يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ "Sırf Aziz ve Hamid olan Allah'a iman ettiklerinden dolayı onlardan intikam aldılar." [Burûc 8]

    Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti Resmi Sözcüsü Sayın Yılmaz Çelik, 05 Mart 2010 günü Cuma salatı sonrasında Ankara Emniyet Birimine bağlı Terörle Mücadele Şube ekipleri tarafından göz altına alınmıştır. Emniyetteki incelemenin ardından Ankara Adliyesi'ne getirilen Çelik özel yetkili Cumhuriyet Savcısı tarafından ''Hizb-ut Tahrir terör örgütüne üye olmak ve propagandasını‎ yapmak'' suçlarından tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmiş ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir.

Bu bağlamda aşağıdaki hususları Türkiye kamuoyu ile paylaşmak isteriz:

1. AKP hükümetinin zalim emniyet birimleri yüzünden başta Sayın Yılmaz Çelik olmak üzere Hizb-ut Tahrir şebabı sırf Rabbimiz Allah dedikleri için artık hapishane hücrelerini yurt edinmişlerdir.

2. Hilafet'in yıkılış yıl dönümü olan 3 Mart 2010 günü bütün Müslümanların gözü önünde İslam'ın şiarı olan çarşafı parçalayıp ayakları altında çiğneyen laik zihniyetli sefih CHP'lilere karşı hiç bir harekete geçilmezken kendisini İslam davasına adayan Yılmaz Çelik gibi seçkin bir şahsiyeti hapishaneye almaları, AKP hükümetinin İslam dışı bir zihniyete sahip olduğunu açık seçik ortaya koymaktadır. قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ "Allah onları katletsin nasıl da döndürülüyorlar." [Munafikun 4]

3. Bizler biliyoruz ki Yılmaz Çelik'in tutuklanmasının tek bir sebebi vardır o da AKP hükümetinin gece gündüz hayata geçirmeye çalıştığı politikalarının birer Amerikan politikası olduğunu ümmete ifşa etmesidir. Yılmaz Çelik değil bir defa bin defa dahi tutuklansa da kokuşmuş küfür nizamlarını tatbik eden ve kafirlere uşaklık yapan AKP zümresi bir gün mutlaka hesap vereceklerdir.

4. Hizb-ut Tahrir Yılmaz Çelik gibi nice erlere sahiptir. Allah'ın izni ve yardımıyla dini ikame edecek ve Müslümanları birleştirecek olan Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak İslami ümmeti kendine yaraşan mevkie getirme yönünde yolunu yarmaya devam edecektir.

5. Yılmaz Çelik'i cezaevine atmakla Hizb-ut Tahrir'in hak sözü söylemesini engelleyeceklerini sanmakla büyük bir gaflet içerisindedirler. Zira artık Hizb-ut Tahrir hedefini gerçekleştirmek için günleri saatleri hatta dakikaları saymaktadır. İşte o zaman Raşidi Hilafet Devleti, ümmetin düşmanı sömürgeci kafirleri ve onları dost edinen zalim yöneticileri uslandıracaktır.

وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ Zulmedenler yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir.[Şuarâ 227]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmî Sözcü Yardımcısı
Türkiye Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ne Zamana Kadar Ey Müslümanlar, 3 Günden Fazla Geçmesi Haram İken Bir Halife Nasbedilmeden 31.410 Gün Geçti

    Bugün, başta İngiltere olmak üzere sömürgeci kafirler tarafından Hicri 28 Recep 1342 el-muvafık Miladi 3 Mart 1924 günü Hilafet'in elim yıkılışının miladi 86. yıldönümüdür.

İşte o gün, alemlerin Rabbi olan Allah'ın dini İslam'ın hayat, devlet ve toplum sahasında tatbik ve infaz mevkiinden uzaklaştırılarak yerine kokuşmuş küfür kanunlarının getirildiği, hakkın gözlerden kaybolup batılın gün yüzüne çıktığı gündür.

İşte o gün, tek bir vücut olan İslam ümmetinin yetim kaldığı, farzların tacı olan kalkanlarını kaybettiği, bölük pörçük olduğu, hallaç pamuğu gibi dört bir tarafa savrulduğu, çil yavrusu gibi dağıldığı, sersefil olup izzetini ve şerefini kaybettiği gündür.

İşte o gün, tek bir bütün olan İslam beldelerinin elli küsur kartoncuk devlete parçalandığı, her birine daha önce duyulmamış garip garip isimlerin verildiği, bir daha birleşmemeleri için aralarına suni sınırların ve tel örgülerin çekildiği hatta mayınların döşendiği, her birinin başına sömürgeci kafirlerin uşakları olan ruveybida ve sefih yöneticilerin atandığı gündür.

İşte o gün, Türkiye'deki Müslüman halkın bir gecede dininden uzaklaştırıldığı, dilinin değiştirildiği, sağdan sola yazarken soldan sağa yazmaya başladığı, özgün kültürü ve şanlı tarihi ile olan bağlarının koparıldığı, İslami adetlerinden, geleneklerinden, örflerinden uzaklaştırıldığı gündür.

İşte o gün, hayrın ve nurun öncüsü, gecenin ayı, gündüzün güneşi olan Hilafet'in yok olmasıyla insanlığın cehalete, krizlere, karanlığa gömüldüğü, bir uçurumdan diğer uçuruma düştüğü, dalalet kapılarının açıldığı, verimsiz senelerin başladığı, tarihin kara sayfalara büründüğü gündür. İşte o gün... İşte o gün... İşte o gün...

Ey Müslümanlar!

İşte tüm bu gerçekleri ve şu an içerisinde yaşadığınız bozuk vakıayı görmenizden sonra; İslam'ı hayat, devlet ve toplum sahasında tekrar tatbik mevkiine getirecek, sizleri tek vücut yapacak, suni sınırları kaldırarak İslam beldelerini birleştirecek, yaşadığınız mevcut toplumu İslami bir topluma dönüştürecek, insanlığı gark olduğu zulümattan ve dalaletten çıkararak hidayete ve nura taşıyacak ve sizleri geçmişte olduğu gibi bugün de insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet haline getirecek olan Hilafet'i yeniden kurmak için daha kaç üç gün geçmesi gerekiyor?

إنما الإمام جُـنَّـةٌ يقاتل من ورائه ويتقى به "İmam [Halife] ancak bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur."

 

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Hizb-ut Tahrir, Şeyha Hasina ve Hükümetini Kaldırıp Atarak Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz Çağrısı Yapan Beyandan 100.000'in Üzerinde Dağıtmıştır

 

     Hizb-ut Tahrir bugün, Şeyha Hasina ile hükümetini kaldırıp atarak Hilafet Devleti'ni ikame etme çağrısı yapan bir beyan yayınladı. Beyanın başlığı, "Şeyha Hasina ve Hindistan'la Birlikte Sınır Muhafızları Katliamı Komplosunu Kuran Anglo-Amerikan Anlaşmalı Hükümetini Kaldırıp Atarak Alemlerin Rabbinin Farz Kıldığı Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz" şeklindeydi. Hizb-ut Tahrir üyeleri, Başkent Dakka da dahil Bangladeş'in muhtelif büyük şehirlerinde bu beyanın 100.000'in üzerinde kopyasını dağıttılar. Beyanın içerisinde şu ifadeler geçmekteydi: "Şeyha Hasina hükümeti, Bangladeş ordusu ve sınır muhafızları kuvvetlerini zayıflatmak üzere şubat 2009'da Hindistan'daki müşrik hükümetle birlikte komplo kurmuştur. Hükümet, otoriteyi teslim alır almaz sömürgecileri razı etmek için bu hıyaneti işlemesinin yanı sıra seçim kampanyasında insanlara verdiği vaatleri de yerine getirmemiştir. Bu olayın üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen hükümet, cürümün soruşturulması ve canilerin mahkemeye sevk edilmesi yönünde hiçbir adım atmamıştır." Hizb beyanda şöyle demiştir: "Hükümet, kendisini iktidara getiren efendilerine verdiği vaatlerini yerine getirmek için var gücüyle çalışmaktadır. Zira bir taraftan haçlı Amerikalılara hizmet ederken Şeyha Hasina, son Hindistan ziyaretinde Hindistan ile teslimiyet görüntüsü veren anlamda pek çok anlaşmalar imzalamıştır... Liderlerinizin sloganlarını yükselttiği kafir demokratik rejimin sizlere hiçbir hayrı dokunmayacaktır. Zira Avami Partisi ile koalisyon ortağı Ulusal Bangladeş Partisi'nin her ikisi de siyasi programlar çizebilmek için efendilerinin emirlerini beklemektedirler. Gerçek şu ki Bangladeş, kendisine muhakeme olduğunuz bu kafir demokratik rejimin gölgesi altında dünyadaki yirmi başarısız en kötü devletten biri haline gelmiştir! Kafir ve müşrik emperyalistlere meydan okumaya ehil uyanık ve güçlü liderler çıkarmaya muktedir olan sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet, şunları yapacaktır:

Hizb-ut Tahrir beyanda, güç ve kuvvet ehline bir nidada bulunmuş ve onlara şöyle bir ana hat çizmiştir:

 

Ey Halid İbnu Velîd, Muhammed İbn-ul Kasım ve Bahtiyar Halıcı'nın torunları:

Hizb-ut Tahrir, 28 Şubat 2009'da bu hükümetin sınır muhafızları katliamında Hindistan ile gizli anlaşmasını ifşa eden bir beyan yayınlamış ve mücrim hükümet, bu beyan üzerine hizbin üyeleri ve destekçilerinden pek çoğunu tutuklamakla karşılık vermiş ve bunun akabinde de emperyalist efendilerinin önerisiyle hizbi yasaklamıştır. Şimdi sizleri, bu günlerde bu ülkenin kuruluşundan bu yana kendinden önce iktidarda bulunan yöneticilerin çizgisinde yürüyen Şeyha Hasina'nın hıyaneti sayesinde bu ülkedeki en üst el olan sömürgeci kafirin eli haline gelmiş açgözlü emperyalistlerin çıkmazından İslami ümmeti kurtarmak için sunduğumuz bu beyana yönlendiriyoruz:

1- İngiltere, Amerika ve Hindistan, Müslümanların düşmanıdır. Sakın onların tatlı sözlerine ve sahte vaatlerine aldanmayınız.

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ "Ne ehli kitaptan kâfirler, ne de müşrikler Rabbinizden size bir hayır indirilmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Şüphesiz Allah, azim fazilet sahibidir." [el-Bakara 105]

2- Hükümetin takındığı sadakat ve bağılık tutumu İslam'a ve Müslümanlara karşı bir cürümdür. Zira onlar, Azze ve Celle'nin Kur'an'da vasıflandırdığı münafıkların ta kendileridir. Zira o, şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için elîm bir azâp olduğunu müjdele! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

3. Mevcut hükümeti kaldırıp atması ve Hilafet Devleti'ni ikame etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz ki Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret vererek küfrü Medine-i Münevvere'den kaldıran ve İslami Devleti ikame eden ensarın efendisi Sa'd İbn-u Muaz misali adamlar gibi örneklikler ortaya koyasınız. Sa'd İbn-u Muaz [Radıyallahu anhu]'nun ölümünden ders çıkarınız. Zira Cabir, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

اهْتَزَّ عَرْشُ الرَّحْمَنِ لِمَوْتِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذ "Sa'd İbn-u Muaz'ın ölümünden dolayı Rahman'ın arşı titremiştir."

 

Devamını oku...

Şeyha Hasina ve Hindistan'la Birlikte Sınır Muhafızları Katliamı Komplosunu Kuran Anglo-Amerikan Anlaşmalı Hükümetini Kaldırıp Atarak Alemlerin Rabbinin Farz Kıldığı Hilafet Devleti'ni İkame Ediniz

  • Kategori Bangladeş
  •   |  

İnsanlar, geçen yılın bu ayında Şeyha Hasina hükümetinin, Bangladeş ordusu ve sınır muhafızları kuvvetlerini zayıflatmak üzere Hindistan'daki müşrik hükümetle birlikte komplo kurarak gerçekleştirdiği sınır muhafızları katliamındaki cesur subayların katliam faciasını hatırlıyorlar. Bizler, 25 Şubat 2009'da başlayıp 27 şubata kadar üç gün boyunca subaylara karşı işlenen bu iğrenç katliamı hatırladığımız gibi bu cürümle birlikte silahsız subaylara nasıl işkence edildiğini, aralarında hamilelerin de olduğu subayların hanımlarının nasıl katledilip tecavüz edildiğini, sonra da hükümetin kurbanların cesetlerini ve uzuvlarını gözlerden uzak vahşi bir şekilde nasıl defnettiğini de hatırlıyoruz.

Hükümetin "isyancılara" cürümlerini tamamlamaları için yeterli zaman kazandıracak şekilde siyasi çözüme ulaşma gerekçesi altında bu cürümü durdurmak için ordunun müdahalesini nasıl engellediğini de unutmadık. Hükümetin, subayların ve ailelerinin akıbetlerini öğrenmeden önce "isyancılara" tam bir dokunulmazlık vermek için nasıl acele ettiğini de hatırlıyoruz. Bakanlar ve yetkililer sanki karargahta olanları önceden biliyorlarmış gibi bu sıcak duruma rağmen hiçbir zarara maruz kalmaksızın sınır muhafızlarının karargahına defalarca girip çıkmışlar ardında da sakinleri bölgeden tahliye edip orayı kapatarak "isyancıların" kaçmalarına izin vermişlerdir. Hükümet, cürümünü gizlemek ve suça bulaşması hususunda insanları saptırmak için uydurma hikayeler icat etmeye başlamış ve Şeyha Hasina'nın kıdemli danışmanının, el-Cezire kanalına verdiği bir röportajda, isyancılar geçerli bir mazerete sahiptirler açıklaması yaranın üzerine tuz basmıştır! Hükümet, otoriteyi teslim alır almaz sömürgecileri razı etmek için bu hıyaneti işlemesinin yanı sıra seçim kampanyasında insanlara verdiği vaatleri de yerine getirmemiştir. Bu olayın üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen hükümet, cürümün soruşturulması ve canilerin mahkemeye sevk edilmesi yönünde hiçbir adım atmamıştır.

Ey Müslümanlar!

Hükümet, otoriteyi teslim almasının üzerinden tam bir yıl geçmesine rağmen insanlara verdiği vaatlerden hiç birisini hayata geçirmediği gibi temel emtia fiyatlarının düşürülmesine ilişkin vaatlerini de hayata geçirmemiştir. Bunun yanı sıra hükümet, Kur'an ve sünnete aykırı hiçbir eylemde bulunmayacağını vaat etmiş ancak bunun aksini yapmıştır. Zira Kur'an ve sünnete savaş açmaya dayalı eğitim ve müfredat politikasını benimsemiştir. Şimdilerde ise onlar, İslam'ın Müslümanların özlem duyduğu bir hayat nizamı olarak dönmesini engellemek amacıyla siyasi İslam'ın yasaklanması hakkında konuşmaktadırlar.

Diğer taraftan hükümet, kendisini iktidara getiren efendilerine verdiği vaatlerini yerine getirmek için var gücü ile çalışmaktadır. Zira o, bir taraftan Amerika'nın bölgedeki çıkarlarına hizmet etmek amacıyla Amerikan uçakları için askeri üsler inşa etmek yoluyla haçlı Amerikalılara hizmet ederken -ki hükümet, kasım 2009'da Bangladeş ordusu ile Amerikan kuvvetleri arasında ortak bir tatbikat gerçekleştirmiştir- diğer taraftan Amerika'nın Bangladeş ekonomisine pençesini geçirmesine imkan verecek şekilde Amerika ile ekonomik anlaşma imzalamaya dönük görüşmeler yapmaktadır.

Bir diğer taraftan hükümet, haçlı İngilizler ile onların payandası olan müşrik Hindistan ayağına da hizmet etmektedir. Zira Şeyha Hasina, son Hindistan ziyaretinde teslimiyet görüntüsü veren anlamda pek çok anlaşmalar imzalamıştır. Zira Şeyha Hasina, Hindistan ile Chittong ve Mangla limanlarının Hindistan'a verilmesi anlaşması yapmasının yanı sıra Achgong limanı koridoru yoluyla kendi topraklarından geçmesine de izin vermiştir. Ayrıca Hindistan istihbaratıyla koordinasyon kurmak yoluyla İslam'a karşı savaşta kullandıkları bir isim olan terörizmle mücadele adı altında güvenlik anlaşmaları da imzalamıştır. Sanki sınır muhafızları subaylarının katledilmesi Hindistan'ı razı etmeye yetmiyormuş gibi hükümetin otoriteyi teslim almasının üzerinden bir yıl geçmesiyle birlikte üstüne üstlük bu anlaşmalar yapılmıştır.

Eee tüm bunlardan sonra Şeyha Hasina'nın, "silahlı örgütlere" karşı haçlılarla komplolar kurmuş olmasından dolayı İndira Gandhi barış ödülünü alması hiç şaşırtıcı olur mu? Aynı şekilde Hindistan Devlet Başkanı Şeyha Hasina'yı Pratibha Patel olarak nitelendirirken Şeyha Hasina da Hindistan'da sürgünde olduğu sırada kendisini gözeten İndira Gandhi'yi kendi annesi gibi nitelendirmiştir. Bu arada Şeyha Hasina'nın sürgünde olduğu sırada Hindistan Devlet Başkanı'nın kendisine ev komşusu ve siyasi rehber olduğunu ve Hindistan ziyaretinden döndüğünde de "başarılarını" kendisini Hindistan efsanevi kahramanı "Derodan'a" benzeterek tanımladığını zikretmeden geçemeyeceğiz. Evet, işte Şeyha Hasina gerçeği budur ve o, haçlıların ve müşriklerin sadık bir ajanıdır.

Ey Müslümanlar!

Liderlerinizin sloganlarını yükselttiği kafir demokratik rejimin sizlere hiçbir hayrı dokunmayacaktır. Zira Avami Partisi ile koalisyon ortağı Ulusal Bangladeş Partisi'nin her ikisi de siyasi programlar çizebilmek için efendilerinin emirlerini beklemektedirler. Gerçek şu ki Bangladeş, kendisine muhakeme olduğunuz bu kafir demokratik rejimin gölgesi altında dünyadaki en kötü yirmi başarısız devletten biri haline gelmiştir!

Kafir ve müşrik emperyalistlere meydan okumaya ehil uyanık ve güçlü liderler çıkarmaya muktedir olan sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet, şunları yapacaktır:

1- Kur'an ve sünnetle hükmetmek ki işte o zaman Allah Subhânehu Te'alâ bu kerim ümmetten razı olacaktır.

2- Bu başarısız devletleri güçlü ve süper bir devlet ile değiştirmek yoluyla bu karanlık dönemi sona erdirecektir.

3- İnsanların temel ihtiyaçlarını garantileyecek ve birinci sınıf sanayileşmiş bir ülke inşa edecektir.

4- Ümmeti birleştirecek ve güçlü bir ordu inşa edecektir.

5- Müslümanları emperyalistlerin saldırılarından kurtaracak ve güçlü bir dış politika benimseyecektir.

Hilafet Devleti'ni ikame etmek için çalışmak ümmetin boynundaki herhangi bir farz gibi farzdır. Zira Nafi, Abdullah İbnu Ömer'in Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i şöyle derken işittim dediğini rivayet etmiştir:

مَنْ خَلَعَ يَدًا مِنْ طَاعَةٍ لَقِيَ اللَّهَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ لَا حُجَّةَ لَهُ وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةً "Her kim itaatten elini çekerse, ahirette kendisi için hiçbir delil bulunmadan Allah ile buluşacaktır. Ve her kim de boynunda biat halkası olmaksızın ölürse cahiliyye ölümü ile ölmüş olur." [Muslim rivayet etti]

Şüphesiz Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], her Müslümanın boynunda biat halkasının olmasını farz kılmış ve boynunda biat halkası olmayanı cahiliyye ölümü ile ölmüş gibi vasıflandırmıştır. Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den sonra biat halifelere verilmektedir. Bu da her Müslümanın boynunda biatin olması ve Müslümanların bağlılığı açısından biati hak edecek bir halifenin olması anlamına gelmektedir.

 

Ey Güç ve Kuvvet Ehli!

Ey Halid İbnu Velîd, Muhammed İbn-ul Kasım ve Bahtiyar Halıcı'nın Torunları:

Hizb-ut Tahrir, 28 Şubat 2009'da bu hükümetin sınır muhafızları katliamında Hindistan ile gizli anlaşmasını ifşa eden bir beyan yayınlamış ve mücrim hükümet, bu beyan üzerine hizbin üyeleri ve destekçilerinden pek çoğunu tutuklayarak karşılık vermiş ve bunun akabinde de emperyalist efendilerinin önerisiyle hizbi yasaklamıştır. Şimdi sizleri, bu günlerde bu ülkenin kuruluşundan bu yana kendinden önce iktidarda bulunan yöneticilerin çizgisinde yürüyen Şeyha Hasina'nın hıyaneti sayesinde bu ülkedeki en üst el olan sömürgeci kafirin eli haline gelmiş İslami ümmet üzerindeki açgözlü emperyalistlerin çıkmazından kurtarmak için sunduğumuz bu beyana yönlendiriyoruz:

1- İngiltere, Amerika ve Hindistan, Müslümanların düşmanıdır. Sakın onların tatlı sözlerine ve sahte vaatlerine aldanmayınız.

مَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَلاَ الْمُشْرِكِينَ أَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَاللَّهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ "Ne ehli kitaptan kâfirler, ne de müşrikler Rabbinizden size bir hayır indirilmesini isterler. Oysa Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Şüphesiz Allah, azim fazilet sahibidir." [el-Bakara 105]

2- Hükümetin takındığı sadakat ve bağılık tutumu İslam'a ve Müslümanlara karşı bir cürümdür. Zira onlar, Azze ve Celle'nin Kur'an'da vasıflandırdığı münafıkların ta kendileridir. Zira o, şöyle buyurmuştur:

بَشِّرِ الْمُنَافِقِينَ بِأَنَّ لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا 138 الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ العِزَّةَ لِلّهِ جَمِيعًا "Münâfıklara kendileri için elîm bir azâb olduğunu müjdele! Mü'minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç ve şeref) mi arıyorlar? Oysa izzetin tamamı şüphesiz Allah'a aittir." [en-Nîsa 138-139]

3- Mevcut hükümeti kaldırıp atması ve Hilafet Devleti'ni ikame etmesi için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz ki Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e nusret vererek küfrü Medine-i Münevvere'den kaldıran ve İslami Devleti ikame eden ensarın efendisi Sa'd İbn-u Muaz misali adamlar gibi örneklikler ortaya koyasınız. Sa'd İbn-u Muaz [Radıyallahu anhu]'nun ölümünden ders çıkarınız. Zira Cabir, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den şöyle derken işittiğini rivayet etmiştir:

اهْتَزَّ عَرْشُ الرَّحْمَنِ لِمَوْتِ سَعْدِ بْنِ مُعَاذ "Sa'd İbn-u Muaz'ın ölümünden dolayı Rahman'ın arşı titremiştir."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Taliban ile Müzakere Edilmeye Çalışılması, Afganistan'a Yönelik Savaşın Hakikatini İfşa Etmektedir

Medya organları, 20.01.2010 tarihinde Londra'da düzenlenen Afganistan Konferansı'nın ardından Batılı devletlerin Taliban hareketi ile müzakere yapmayı istediklerine yer verdiler. Böylece Batının işgal altındaki Afganistan'a yönelik yeni stratejisi ifşa olmuştur.

Batının, İslami Taliban hareketinin ilişkiye girilmesi imkansız olup öldürmek ve tahrip etmekten başka bir şeyi düşünmeyen vahşi bir hareket olduğuna dolayısıyla tasfiye edilmesi gerektiğine ikna etmeye çalıştığı savaş, yıkım ve binlerce ölümün yaşandığı yaklaşık sekiz seneden sonra şimdi bu devletler, bu hareket ile müzakere yapmayı planlıyorlar. Dolayısıyla bu, Afganistan'a yönelik savaşın sadece sömürmek ve servetleri yağmalamak için olup daha önce bu devletlerin iddia ettiği üzere Afgan halkını kurtarmak için olmadığının en büyük kanıtıdır.

Halkları bu yeni stratejiye ikna etmek için de medya organlarında Taliban kanatlarından öldürmek ve tahrip etmekten başka bir şeyi düşünmeyen radikal kanatla ilişkiye girmenin imkansız olduğuna ve geçim derdine düşerek Taliban'la sırf para kazanmak için ilişki kuran sıradan insanlardan oluşmasından dolayı çoğunluğu temsil eden ılımlı kanatla ilişkiye girmenin mümkün olduğuna dair bir propaganda başladı. Bu taksim büyük bir yalandır. Çünkü gerçekte Afgan halkı, hem sömürgeciliğe hem de hayat tarzını değiştirmek için topraklarındaki Amerikan, İngiliz, Alman ve Hollanda varlığına karşıdır. Zira Afgan halkı, kendisine Batının yaşam tarzını veya güzel ve çirkin ölçülerini dayatmasını istememektedir. Bilakis diğer Müslümanlar gibi Afgan halkı da İslami Devlet, yani Hilafet Devleti altında İslam tarzına göre yaşamayı istemektedir.

Batının işgal karşıtı Afgan direnişi ile müzakere yapmaya çalışmasının gerçek sebebi Müslüman halkı İslam Devleti altında İslami nizama göre yaşama fikrinden vazgeçirmeye güç yetiremediğini anlamasıdır. Nitekim ünlü bir yazar bunu şu sözü ile ifade etmiştir: "Zamanı gelmiş olan bir fikirden daha güçlü bir şey yoktur." Bundan dolayı Afgan halkını işgale direnmekten ve hayatta İslam tarzına göre yaşamayı istemekten vazgeçirme girişiminin başarısız olacağı ve insanları kendisinden uzaklaştırmak için çalıştığı Hilafet fikrinin gerçekleşme zamanının artık geldiği noktasında Batıyı müjdelemek isteriz.

وَلَيَنصُرَنَّ اللَّهُ مَن يَنصُرُهُ إِنَّ اللَّهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ "Muhakkak ki Allah, kendisine (dinine) nusret verenlere, zafer verecektir. Şüphesiz Allah, kesinlikle Kaviyy'dir, Aziz'dir." [el-Hacc 40]

Okay Pala [Ebu Zeyn]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Medya Temsilcisi
Hollanda

 

Devamını oku...

Kemalist Laiklerin Balyozu ile Demokrat Laiklerin Örsü Arasında Sıkışıp Kalan Türkiye'deki Müslüman Halkı Kurtaracak Olan Ancak Hilafet'tir!

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Son günlerde Türkiye kamuoyu son dakika haberleri ile yatıp son dakika haberleri ile uyanır oldu. Zira bir gün medyada "Balyoz Darbe Planı" diye bir plan manşet oluyor, ertesi gün devletin bir savcısı adliyeyi basarak başka bir savcıyı gözaltına alıp hapse atıyor, diğersi gün devletin başka bir kurumu bir takım savcıların özel yetkilerini elinden alıyor, daha sonraki gün emekli ve muvazzaf olmak üzere birtakım askerlere yönelik operasyonlar düzenlenerek 40'ın üzerinde ordu mensubu gözaltına alınıyor, ardından iktidar partisine yönelik bir kapatma davası "ha açıldı ha açılacak" söylentileri dolaşmaya başlamasıyla ekonomik göstergeler allak bullak olmaya başlıyor kısacası olayların biri bitmeden diğeri başlıyor. Yani görünen o ki adeta devletin zirvesinde ve kurumlar arasında bir köşe kapmaca oyunu oynanıyor. Bütün bu gelişmeler karşısında bir krizden öteki krizin içerisine sürüklenen Müslümanlar, çölde devesini kaybetmiş bir bedevi gibi ne yapacaklarını bilmez bir halde kara kara düşünüyorlar.

Tüm bu yaşananların tek müsebbibi, yarım asırdır süregelen Anglo-Amerikan çatışması ve bu çatışmanın ülkede meydana getirdiği çift başlı iktidar yapısıdır. Bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten beri dizginleri elinde bulunduran İngiliz yanlısı kemalist laik ordu ile diğer tarafta yarım asırdır bu dizginleri eline geçirmenin uğraşısını veren Amerikan yanlısı demokrat laik AKP hükümeti gibi bir sivil iktidarın olduğu çift başla yönetilen bir ülkede bu gibi krizlerin sık sık yaşanması doğal bir durumdur.

Yarım asırdır süregelen bu çatışmanın son günlerde giderek şiddetlenmesiyle vahim bir ülke tablosu ortaya çıkmıştır. Hilafet'in en son başkentliğini yapmış olan Türkiye'nin, hükümeti, ordusu, polisi ve yargısının, İslam'a ve Müslümanlara savaş açıp gece gündüz onları katleden sömürgeci kafirleri İslam beldelerinden kovmaları, onların ümmete yönelik iğrenç planlarını Müslümanlara açıklamaları ve onlara bir an bile göz açtırmamaları gerekirken birbirlerine karşı komplolar kurar, birbirini dinler, takip eder ve fişler hale gelmişlerdir. AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, "Eee şimdi biz onları fişliyoruz." diyerek ülkenin içerisinde bulunduğu vahim tabloyu özetlemiştir.

Bir zamanlar Konstantiniyye'yi fetheden Fatih Sultan Mehmet, Müslüman beldeleri bir araya toplayan Kanuni Sultan Süleyman ve Müslüman diyarların kalkanı Abdulhamit gibi bağrından nice İslam kahramanları çıkaran Müslüman Türkiye halkının medyası, sivil toplum kuruluşları ve aydınlarının, toplumu sömürgeci güçlerin çatışması sonucu ortaya çıkan mevcut fasit vakıadan kurtarmaları gerekirken, birbirine karşı düşman gözüyle bakar, parçalanır ve kutuplaşır hale gelmiştir.

 

Ey Müslümanlar!

Tarihinizden seksen sekiz yılı çalan, nice evlatlarınızın canına kıyan, servetlerinizi heba eden, sizlere bir gün olsun gün yüzü göstermeyen, sizin evlatlarınızdan oluşan emniyet birimleri ile yine sizin evlatlarınızdan oluşan orduyu adeta birbirinin düşmanı haline getirerek gece gündüz birbirlerini dinleyen birer kurum haline getiren, insanları kamplaşmaların içine sürükleyerek kardeşi kardeşe düşman yapan, yandaş ve muhalefet diye medyayı ikiye bölen sömürgeci kafirlerin uşakları arasında dönen bu çatışmanın arasında sıkışıp kalmak yerine niçin Raşidi Hilafet Devleti'ni kurarak dünyanın efendisi olma yolunda hala harekete geçmiyorsunuz?

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ  "Ey imân edenler! Allah ve Resul sizi, size hayat verene çağırdığında icâbet edin. Bilin ki Allah kişi ile kalbi arasına girer ve siz muhakkak onun huzurunda toplanacaksınız." [el-Enfâl 24]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER