Cuma, 20 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Tunus Halk Temsilcileri Meclisi'nin Bir Kadın Üyesi Nefretini Dile Getirdi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Tunus Halk Temsilcileri Meclisi'nin Bir Kadın Üyesi Nefretini Dile Getirdi!

Haber:

Halk Temsilciler Meclisi Temsilcisi Necla Lahyani Cumartesi günü, “Hizb-ut Tahrir’in, vatandaşların peşine düşen ve onları kâfir olarak nitelendiren gazetesinin yayınlanmasını” kınadı ve şunu sordu: “Hizb-ut Tahrir’in faaliyetlerinin devam etmesine neden sessiz kalınıyor?”

Lahyani, parlamento genel kurulunda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Ariana Medina'nın en yüksek binasının tepesine Hizb-ut Tahrir adına siyah bayrakları taşıyan bir pankart konulmuş ve parti bu pankart sayesinde yıkıcı propagandaya dayalı olarak çocukları kendine çekiyor."Ayrıca “partiye Habib Burgiba Bulvarı’nda siyah bayraklar taşıyarak protesto yapmasına izni verilmesini” de kınadı. Lahyani, kendi iddiasına göre “Ariana'daki cumhuriyet savcısının Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerine devam etmesinde herhangi bir sakınca görmediğini” de vurguladı. (Ajanslar)

Yorum:

Tunus’taki devrimin patlak vermesinin üzerinden neredeyse on üç yıl geçmesinin ardından toplumun ve sömürgecilerin borazanları, halkın isyan ettiği ve politikalarından, seslerinden ve yüzlerinden nefret ettiği Temsilciler Meclisi’nde yeniden ortaya çıktı.

Nitekim çeşitli suçlamalarla cezaevinde bulunan ve kaosu körükleyen kindar Abir Musa'nın ardından bu mevkidaşının, gaspçı işgalcinin suçlarını görmeyen ve işitmeyen bir görgü tanığı olarak ortaya çıkıp kültürümüzde insanın sahip olduğu fikriyle kalkınacağını ilk yazanlardan biri olan bizlere, kültür, icat edicilik, fikir ve görüş dersi vermeye hakkı var mı acaba?!

Genel olarak Filistin halkının, özel olarak da Gazze halkının başına gelenlerden dolayı acı ve duygu dolu bir atmosferde, bu ürkek milletvekili ortaya çıkmış Hizb-ut Tahrir’in belediye tiyatrosunun önünde gösteri yapmasını ve dünyanın onları yüzüstü bırakmasının ardından orduları Gazze’ye ve tüm Filistin halkına destek olma çağrısında bulunmasını kınıyor.

Halkın vekili ve sesi olan bu temsilcinin, kendi kürsüsü aracılığıyla tüm parlamentoya çağrıda bulunması ve onu orduları harekete geçirmeye sevk etmesinin yanı sıra kararları elinde bulunduranları da Filistin’i kurtarmak ve Yahudilerin ölüm ve yıkım makinesine karşı çıplak göğsünü siper eden halkını kurtarmak için dayanışmaya ve pratik desteğe sevk etmesi daha iyi olurdu. Dahası bu temsilcinin, hükümetin, iğrenç suçlarını işlemeyi sürdürmekte kararlı olan Yahudi varlığını tamamen soğukkanlı ve sakin bir şekilde ele almasını kınaması gerekirdi.

Savunmasız bir kurban, ne zamandan beri cellatla eşit bir hale geldi?! Orduların hareke geçmesini, Hilafetin kurulmasını, şeriatın tatbik edilmesini ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sancağının yükseltilmesini talep etmek ne zamandan beri kınanacak bir eylem haline geldi?!İşgalci, onların sorgulamasına maruz kalmadan mutlak dokunulmazlıktan yararlanan paralı askerler aracılığıyla kürsülerimizde zehrini yaymaya daha ne zamana kadar devam edecek?!

Bu durum etse etse bir şeye delalet eder ki o da; devlet kurumlarındaki siyasi ve yasama gücüne sahip olanların, Filistin'in kurtuluşu için verilen mücadelede başarısız olduklarıdır. Dolayısıyla mesele, insanların duygularını istismar etmek, güçlerini pekiştirmek ve seçim kampanyalarında onları seferber etmek için kullandıkları bir slogandan ibarettir; zira siyasi nüfuz sahipleri, Filistin için ne yaptılar Allah aşkına?

Aynı şekilde bu Hizb-ut Tahrir’in, Hilafet fikri ve Ukap râyesini yükseltmesi sayesinde vatan maskesi takan paralı askerleri ve sömürgeci Batılı çevreleri rahatsız ettiğini göstermektedir.

Televizyon ekranında son derece tedirgin ve gergin görünen bu temsilcinin bariz siyasi zayıflığına ve Hizb-ut Tahrir’in yasaklanması için iftira dolu haberler yapmasına rağmen kendisine, partinin kırmızı bayrak var olmadan önce kurulduğunu hatırlatırız.Kendisiyle çelişerek alıntı yaptığı İbn Haldun, siyasi, sosyal ve ekonomik bilimleri öğrenmek için Mağrip, Endülüs ve Mısır ülkeleri arasında seyahat ederken Hilafet Devleti'nin bilim ve refahının tadını çıkarıyordu. Temsilcinin kınadığı Hilafet, İbn Haldun tarafından Mukaddime'sinde onaylanmış ve şöyle tanımlanmıştır: “Herkesin uhrevi ve dünyevi çıkarları için şerî bakışın gerekliliklerine tabi olmasıdır; aslında Hilafet, dini korumak ve dünyayı onunla yönetmek için şeriatın sahibinden gelmiştir.”

Sonuç olarak Filistinlilerin hem iç hem de dış, hem Arap hem de acem olarak tam teşekküllü bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu ve Hizb-ut Tahrir'in, Batı düşüncesine ve onun emri vakisine boyun eğmeyi reddettiğini, Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmak ve Filistin'i kurtarmak amacıyla orduların nusretini talep etmek için çalışmaya devam edeceğini söylüyoruz.Ayrıca Rabbimiz Celle ve Âla'nın farzını uygulamak için olan bir çalışmanın karşısında dünyadaki herhangi bir güç ya da kuvvetin durmasının veya samimi davet taşıyıcılarının kararlılığını baltalamasının imkânsız olduğunu da hatırlatırız.

Son olarak Aksa Tufanından bu yana hiçbir cumayı kaçırmadığı gibi İslam ümmetine, medyacılara, alimlere ve ordulara, kendilerine karşı en iğrenç savaş, ırkçı ayrımcılık ve soykırım suçlarının işlendiği kardeşlerimize karşı şerî görevlerini yerine getirmelerini hatırlatmak için de hiçbir fırsatı kaçırmayan Hizb-ut Tahrir'e selam ediyorum. Bugün, Gazze’deki kardeşlerimizin yıkım ve tahribat makinesi karşısındaki kararlılıkları karşısında saygı ve hürmetle duruyoruz; sömürgecinin ajanlarının ve borazanlarının hakkı ise yıkımdır.

Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” [Tevbe 32] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur:إِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُمْلِي لِلظَّالِمِ فَإِذَا أَخَذَهُ لَمْ يُفْلِتْهُŞüphesiz ki, Allah Azze ve Celle zalime mühlet verir. Ama bir de yakalarsa onu bırakmaz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hatice Bint-i Humeyde – Tunus

Devamını oku...

Riyad Konferansı Bir İhanet Ve Çöküş Konferansıdır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Riyad Konferansı Bir İhanet Ve Çöküş Konferansıdır!

Haber:

Arap ve İslam Zirvesi Konferansı bu ayın 11’inde Riyad’daki çalışmalarını tamamladı.

Yorum:

Ey utanç verici, hain ve ajan yöneticiler! Sizlerden hiçbir gün bir hayır beklemedik, beklemiyoruz da.

Sizden mübarek Filistin ve halkı için hiçbir hayır beklemedik; zira sizler, Filistin'i sattınız, dahası onu ümmetin düşmanına karşılıksız hediye ettiniz.

Sizden hiçbir hayır beklemedik; zira sizler, efendiniz Amerika’yı memnun etmek için mübarek Filistin'i gasp eden düşman Yahudi varlığının korunmasına katkıda bulundunuz ve hâlâ da bulunmaya devam ediyorsunuz.

Sizden hiçbir hayır beklemedik; zira tüm İslam ümmeti sizleri ve sizlerin utanç verici ve aşağılayıcı gerçeklerinizi, Amerika ve Batı'nın ajanı olduğunuzu her zamankinden daha fazla anlar hale gelmiştir.

Tüm ümmet sizden nefret ediyor, size beddua ettiği gibi Allah Subhanehu ve Teala’dan, sizden kurtuluş gününü hızlandırması için de dua ediyor.

Peki ümmet sadece duaya mı güveniyor? Kesinlikle hayır! Zira ümmet, sadece mübarek Filistin ve Lübnan için değil, aksine işgal altındaki tüm İslam toprakları için birlik ve kurtuluş sürecini başlatmak amacıyla samimi ve bilinçli bir siyasi liderliğin, her şeyi olması gereken yere geri getirecek gerekli eylemlere liderlik etmesini ve sadece Allah Subhanehu ve Teala'dan korkan tek, muttaki ve saf bir yöneticinin olmasını bekliyor.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Nizar Cabir - Lübnan

Devamını oku...

Müminleri Bırakıp Kâfirlerin Yanında İzzet, Şeref ve İtibar Arayanlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Müminleri Bırakıp Kâfirlerin Yanında İzzet, Şeref ve İtibar Arayanlar!

Haber:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın yeniden başkan seçilmesinin ardından sosyal medya hesabından bir tebrik mesajı yayımlayarak “Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump’ı tebrik ediyorum.” dedi.

Yorum:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tebrikte şu ifadelere yer verdi. “Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başkanlık seçimini büyük bir mücadelenin ardından kazanarak yeniden ABD Başkanı seçilen dostum Donald Trump’ı tebrik ediyorum. Amerikan halkının seçimiyle başlayacak olan bu yeni dönemde, Türkiye-ABD ilişkilerinin güçlenmesini, Filistin meselesi ve Rusya-Ukrayna savaşı başta olmak üzere bölgesel ve küresel çapta yaşanan krizlerin, savaşların son bulmasını temenni ediyor; daha adil bir dünya için daha fazla çaba sarf edileceğine inanıyorum. Seçimlerin dost ve müttefik ABD halkı ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığından yapılan açıklamaya göre, Erdoğan’ın tebrik etmesinden hemen sonra da Amerika Birleşik Devletleri'nin seçilmiş başkanı Donald Trump ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede Erdoğan, Amerikan başkanlığına yeniden seçilen Trump’ı tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmede yeni dönemde Türkiye ile ABD arasında iş birliğini geliştirme temennilerini belirtti.

Yeryüzünü ifsat ve fesada boğan, Müslümanları katleden, ümmetin yeraltı ve yerüstü zenginliklerini çalan, yağmalayan, talan eden, tüm dünyayı kaos ve savaşa sürükleyen, Yahudi sevicisi, İslam’ın ve Müslümanların baş düşmanı ve küfrün mızrak başı Amerika ve onun başkanı olan bir adamdan için Erdoğan’ın dostum diye hitap etmesi asla kabul edilebilir bir durum değildir. Bu söylem en hafif bir tabirle tam bir akıl tutulması, büyük bir garabet ve büyük bir zillettir!

Trump’ın bir önceki başkanlığı döneminde kendisine hakaret içeren bir mektubu yazmasını Erdoğan ne de çabuk unuttu! 2019 yılında Türkiye'nin Suriye'deki operasyonları sırasında Trump, Erdoğan'a yazdığı bir mektupta onu "sert adam" veya "aptal" olmaması konusunda uyardı ve ekonomik yaptırımlar tehdidinde bulundu. Aynı şekilde Papaz Andrew Brunson'ın 2018'de Türkiye'de tutuklanması da iki lider arasındaki ilişkileri etkiledi. Trump yönetimi, Brunson'ın serbest bırakılması için güçlü taleplerde bulundu ve bu süreçte Türk lirası ciddi bir değer kaybı yaşadı. İlaveten Amerika, Trump döneminde Türkiye'ye bazı ekonomik yaptırımlar ve gümrük tarifeleri uyguladı. Bu yaptırımlar, Türkiye ekonomisinde ciddi dalgalanmalara neden oldu.

Türkiye'nin o dönem Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alımı, ABD'nin tepkisini çekmiş ve Türkiye'nin F-35 programından çıkarılmasına yol açmıştı. Amerika bundan dolayı Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında, Rusya'dan S-400 hava savunma sistemlerinin alımı nedeniyle Türkiye’ye bir dizi yaptırımlar uygulamıştı. İktidarın yıllarca terör örgütü kabul ettiği PKK/PYD’ye Amerika’nın onlarca tırla silah ve mühimmat gönderdiği biliniyorken Erdoğan’ın daha halen Trump’tan dostum diye hitap etmesi nasıl bir zillettir!

Tüm bu olup bitenlerden sonra daha halen Erdoğan’ın izzeti, şerefİ ve itibarı Amerika ve Trupm’ın yanında araması ne ile izah edilir?

Allah Subhanehu ve Teâla şöyle buyuruyor:

اَلَّذٖينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرٖينَ اَوْلِيَٓاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنٖينَؕ اَيَبْتَغُونَ عِنْدَهُمُ الْعِزَّةَ فَاِنَّ الْعِزَّةَ لِلّٰهِ جَمٖيعاًؕ

“Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa 139)

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Yılmaz Çelik

Devamını oku...

İran Cumhurbaşkanı'na: Sabırdan Önce… Dostların ve Düşmanların Kimler?

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran Cumhurbaşkanı'na: Sabırdan Önce… Dostların ve Düşmanların Kimler?

Haber:

Resmi medya organları salı günü, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın şunları söylediğini aktardılar: Tahran, ABD’yi görmezden gelmeyecektir ve “düşmanlarıyla sabırla başa çıkmak” zorundadır.

Cumhuriyetçi Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasından bir hafta sonra Pezeşkiyan şunları söyledi: “Hoşumuza gitse de gitmese de bölgesel ve uluslararası arenada ABD ile uğraşmak zorunda kalacağız.Dolayısıyla bu ilişkiyi ve çatışmayı kendimiz yönetmemiz daha iyi olacaktır.” Ve şöyle ekledi: “Dostlarımıza cömert, düşmanlarımıza ise sabırlı davranmalıyız.” (El Cezire Net)

Yorum:

İran rejimi her gün bize, en hafif tabirle içi boş ve pratikte hiçbir karşılığı olmayan açıklamalar sunuyor; zira o, birçok yerde cömertlik ve sabır gibi iki onurlu ve övgüye değer seciyeden bahsediyor ama sorun burada değil; zira bu iki özellik sadece İran Cumhurbaşkanı tarafından değil, birçok kişi tarafından da iddia edilmektedir. Ama sorun dostların ve düşmanların sınırlandırılmasındadır; yani İran’ın en önemli dostları kimlerdir? Onun düşmanları kimlerdir? İran rejimi için dostluk ve düşmanlığın ölçüsü nedir? Yoksa bunlar da daha önceki açıklamalar gibi içi boş açıklamalar mıdır?

İslam, dostluğun ve düşmanlığın ölçülerini belirlemiştir; zira Subhanehu ve Teala veciz ve hikmetli nâssında şöyle buyurmuştur: الْأَخِلَّاء يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَO gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar (bile) birbirlerine düşman kesilirler.” [Zuhruf 67] “الخُلّة – el-Hulletu”, dostluk demektir; dolayısıyla takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) temeline dayanmayan her dostluk, kıyamet günü düşmanlığa dönüşecektir.Peki İran rejimi, dostluk ve düşmanlıklarında takvayı mı esas almaktadır?Takva, bir Müslümanın tüm fiillerinde Allahu Teala'nın rızasını araması anlamına gelmektedir.Peki İran rejimi, Müslümanlar ile kendi devletinin tebaasının bir parçası gibi mi muamele ediyor?Yahudilere ve kafirlere düşmanlar olarak muamele edip onlara karşı Allah Subhanehu ve Teala'nın emrettiği şerî tedbirleri mi benimsiyor? Yoksa dostlarını öldürmeleri için düşmanlara teslim edip kılını dahi kıpırdatmıyor mu?Dahası Irak'ta, Suriye'de ve başka yerlerde Müslümanları öldürme cüretini gösterdi mi? Yoksa ümmetin düşmanlarıyla ümmete karşı komplo kurup birçok yerde düşmanlarına imkân mı sağladı?

Gerçek olan şu ki, İran rejimi Müslüman ülkelerde Müslümanlara karşı en çok suç işleyen rejim değilse de Müslümanlara karşı en az suç işleyen rejim de değildir.Olayları ve haberleri takip eden veya takip etmeyen biri bunu fark eder ve açıklamaya ve ayrıntıya da bir ihtiyaç duymaz.Sonuç olarak, Müslümanların, bu ajan rejimleri kökünden söküp atmaları ve Allahu Teala'nın kendilerine kurmalarını emrettiği devleti, yani Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Hilafeti kurmaları gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Halife Muhammed – Ürdün

Devamını oku...

Aşağılık Zirve!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Aşağılık Zirve!

Haber:

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad, Yahudi varlığının Gazze ve Lübnan’a yönelik saldırılarını görüşmek üzere Pazartesi günü İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’ne ev sahipliği yaptı.Zirve, Müslüman liderlerin, Yahudi varlığının Gazze'de Filistinlilere karşı sürdürdüğü soykırımı ve Lübnan’a karşı devam eden saldırganlığı kınayan konuşmalarına sahne oldu.

Zirvede Filistin devletine tam destek verilmesi ve işgal altındaki tüm Filistin topraklarını kapsayacak şekilde Filistin birliğinin sağlanması çağrısında bulunuldu.

Yorum:

400 günden fazla süren katliamların, dökülen kanların ve Gazze’de 45.000’e yakın şehidin ardından bir avuç aşağılık bir araya gelmiş, her bir yönetici ceviz kabuğunu doldurmayan içi boş sözlerle birbirleriyle yarışıyorlar!Bu onlar için yeni bir şey değildir; zira onların ceviz kamuslarında, izzet, onur, zafer ve himmet gibi kelimelere yer yoktur; zira bunlar, ihanet, zillet ve aşağılanmayla dolu bir duyguyla yaptıkları konuşmaların yanında onların dillerinin söylemeye dahi cesaret edemeyeceği sözlerdir.

Bu onların her zaman olduğu gibi onlar tarafından tanık olunan utanç verici kapanış açıklamalarıdır ki açıklamada şuna çağrı bulunuldu; “Filistin halkı ve Filistin devleti için her türlü siyasi ve diplomatik desteğin ve uluslararası korumanın sağlanması, Filistin ulusal birliğinin sağlanması ve Kudüs şehri de dahil Gazze Şeridi’nin Batı Şeria ile birleşmesi de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin toprakları üzerindeki sorumluluklarının etkin bir şekilde üstlenilmesi.”

Peki her türlü siyasi ve diplomatik desteğin sağlanmasını kimden talep ediyorlar?!Amerika’dan mı, Avrupa’dan mı, yoksa Güvenlik Konseyi’nden mi?Filistin halkının korunmasını kimden talep ediyorlar?!Katillerine sabah akşam her türlü askeri desteği sağlayan kimselerden mi?

Sonra maddi destek şekilleri nelerdir? Buna gıda ve ilaç dahil olabilir; askeri desteğe gelince, bu, onlardan hiçbirinin akıllarının ucundan dahi geçmemektedir; dahası bu onlara yasaklanmıştır!

Bundan daha da kötüsü inkarcılar, Gazze'ye ve halkına destek için askeri harekât yapılmasını talep edenleri reddediyorlar; bu onlara göre kesinlikle yasaktır.Dolayısıyla bu rejimlerin kötülüklerine sessiz kalmanın ve onlardan “Siyonist ölüm makinesini durduracak stratejiler” geliştirmelerini ümit etmenin ötesinde... Tüm medya platformlarının, hiç utanmadan ve sıkılmadan insanlar arasında her türlü kötülüğü ve alçaklığı yaymalarının ardından onları ifşa etmek ve ümmet içindeki güç ve kuvvet ehlini de onlardan kurtulmaya davet etmek için kullanılması gerekir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Hüsameddin Mustafa

Devamını oku...

Gazze, Riyad’daki Hayal Kırıklığı Zirvesinden Allah’a Sığınıyor ve Akıbetlerinin Bin Ali, Mübarek ve Kaddafi’nin Akıbeti Gibi Olmasını Diliyor

Gazze halkı defalarca yardım çığlıkları atmış, binlerce kez yardım talep etmiş, iki milyarlık ümmetten ve din kardeşlerinden medet ummuş olsa da kesinlikle Riyad Zirvesi gibi bir zirveden bir yanıt beklememiştir. Ne bu zirveye ne de buradaki komploculara çağrılarına yanıt verecek ve feryadını duyacak bir güç olarak bakmamıştır. Aksine ümmetin geri kalanı gibi Gazze halkı da bu hainlerin hayal kırıklığı yaratacaklarını, komplo kuracaklarını, büyük güçlere yalvaracaklarını ve boyun eğeceklerini yakinen biliyordu. Onlar, Filistin ve halkına karşı komplo kurmaktan, cani Yahudi varlığı lehine Filistin davasını tasfiye etmekten başka bir karar alamazlar.

Gazze’deki tek bir sahne bile ülkeleri ve orduları harekete geçirmek ve dünyayı altüst etmek için yeterlidir, ancak İslam ümmeti, Riyad’da bir kez daha Gazze’yi yalnız bırakan yöneticilerden en ufak bir beklenti içerisinde olmamıştır.

Filistin halkı hiçbir zaman, kendilerini düşmanlarının eline bırakan, ölümlerine, açlıklarına ve kuşatılmalarına sessiz kalan yöneticilere bel bağlamamıştır ve asla bağlamayacaktır. Bu yöneticiler, düşmanı ayakta tutmak, binaları sakinlerinin tepesine yıkmak ve Gazze’nin izlerini silmek için düşmana her türlü yardım ve desteği sağlamışlardır.

Gazze, kendisini yüzüstü bırakıp Yahudilere satan bu yöneticilerden asla yardım talebinde bulunmamış ve onlara bel bağlamamıştır. Zira bunlar, ümmetin rızası olmaksızın sömürgeciler tarafından zorla iktidara getirilen ajanlar ve işbirlikçilerdir. Gazze, İslam ümmeti ve askerlerine umut bağlamış, onlardan bizi boğazlaması için düşmanımızın bıçaklarını bileyen zalimlerin engellerini aşmalarını beklemiştir. Filistin halkı, ümmetten asla umudunu kesmemiştir, ümmet çocuğu için ağlayan bir anne gibi Gazze halkı için gözyaşı dökmekte, ona yardım etmek için yanıp tutuşmaktadır.

Gazze halkı, ümmetin evlatlarının yüreğinde biriken kıvılcımların ve erkeklerindeki öfke birikiminin hain yöneticileri ve rejimlerini yakan bir ateş topuna dönüşeceğine dair ümidini asla kaybetmemiştir. Filistin halkı, Riyad zirvesine katılanların akıbetinin, Mübarek, Bin Ali ve Kaddafi’nin akıbetiyle aynı olacağına dair umudunu asla kaybetmemiştir. Hâlâ, Allah’ın bu ümmetten durumu tersine çevirecek ve denklemi değiştirecek, “bugün savaş günüdür, bugün destan günüdür, bugün mağduriyeti giderme günüdür, bugün kurtuluş günüdür” diyecek yiğitler çıkaracağına inanmaktadır.

Filistin halkı, Gazze’ye yardım etmek yerine onları satan hain yöneticilerden umudunu tamamen kesmiş olsa da kardeşleri ve ümmetin diğer bireylerinden umudunu asla kesmemiştir. Onları eleştirip kınamaları, onlardan hayır beklediklerinin bir işaretidir. Zira eleştiri, genellikle sevilen ve saygı duyulan kişilere yöneltilir.

Ey İslam ümmeti ve İslam’ın askerleri! Artık Gazze ve Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Mescid-i Aksa’sının beklentilerini karşılamanın zamanı gelmedi mi? Allah ve Rasûlü’ne yardım etmenizin, kardeşlerinize yardım ettiğinizde Allah’ın da size yardım edeceğine inanmanızın zamanı gelmedi mi? Bu yardım, Riyad’daki zalim ve komplocu yöneticilerin tahtlarını yıkacak, İslam devletinin kurulmasına, İslam bayrağının yükselmesine ve cihada vesile olacaktır. Böylece siz kurtarıcılar ve değiştiriciler olacaksınız. Allah sizinle belaları kaldıracak, size zafer nasip edecek ve ahiret vaadini gerçekleştirecektir.

فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً“İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER