Cuma, 13 Rebiu’l Evvel 1447 | 2025/09/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Almanya Müslümanlara Karşı Daha Büyük Bir Düşmanlık Sergiliyor Ve Şu Anda Yahudi Varlığına Avrupa Yaptırımlarının Uygulanmasını Reddediyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Almanya Müslümanlara Karşı Daha Büyük Bir Düşmanlık Sergiliyor

Ve Şu Anda Yahudi Varlığına Avrupa Yaptırımlarının Uygulanmasını Reddediyor

Haber:

Cumartesi günü Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da düzenlenen Avrupa Birliği toplantısı sırasında Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephull, Gazze Şeridi'ndeki felaket niteliğindeki insani durumun akabinde Berlin'in şu anda Avrupa Komisyonu'nun Yahudi varlığına yaptırımlar uygulanması önerisini kabul etmeyeceğini açıkladı.(Arab48, 30/8/2025)

Yorum:

Bugün Müslümanların, tüm ülkelerin kendilerine karşı tutumlarını izlemesi gerekir; her ne kadar bazı yabancı ülkeler Yahudi varlığını eleştirse de diğer bazı ülkeler ise tüm güçleriyle onun katliamlarını desteklemektedir. Batı ülkelerinden bunu beklemek doğal olsa da, Batılı ülkelerin tutumları farklılık göstermektedir. Gazze'deki insani durumun, durumu tersine çevireceği ve birçok kişinin düşüncesini değiştireceği sanılıyordu ancak Müslümanlara büyük bir düşmanlık besleyen Batı ülkeleri tutumlarını hiç değiştirmediler.

İslam'a düşmanlık eden küfür ülkelerinin büyük başları Amerika, İngiltere ve Fransa olsa da ancak özellikle Almanya'nın Müslümanlara en şiddetli düşman olan Batı ülkelerinden biri olarak ortaya çıkışının bu derecede olması beklenmiyordu. Gazze'de Yahudilerin katliamlarının yaşandığı dönemde Almanya'da hükümetlerin değişmesine rağmen, ancak Almanya, Yahudi varlığına destek verme ve Gazze ve Gazze dışındaki Müslümanlara karşı çıkma konusundaki kararlığına devam etmiştir.

Avrupa Birliği'nin bu önlemi, hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayan boş laftan ibaret olup Yahudi varlığına yönelik hafif bir boykottan bahsetmesine rağmen Almanya bu önlemi bile reddetmiş, savaş dönemi boyunca Yahudi varlığına silah ve teçhizat sağlamış, uluslararası ceza mahkemelerinde Yahudi varlığını savunmuş, Almanya'daki aktivistlerin Yahudilerin Gazze'deki katliamlarını protesto etmelerini ve kınamalarını engellemiş, bu aktivistleri tutuklamış ve diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir şekilde onlara sert kısıtlamalar getirmiştir.

Almanya'nın Müslümanlara karşı bu derin düşmanlığı ve Yahudilere bu kadar büyük destek vermesi, Müslüman yöneticilerin kendi ciltlerinden olan evlatlarına karşı Batı'nın yanında yer almalarından kaynaklanmaktadır. Zira bu yöneticilerden hiçbiri, ticaret, sanayi veya Müslüman ülkelerden gelen gaz ve petrol tedarikindeki Almanya'nın çıkarlarını tehdit etmemiştir.Tüm bunlar Alman siyasetçilerin İslam düşmanlığında kendilerini güvende hissetmelerini sağlamıştır; zira onlar tarih boyunca siyasi pervasızlıklarıyla öne çıkmışlardır. Bu yüzden durumu gerektiği gibi değerlendiremiyorlar ve hızla düşmanlık dalgalarına kapılarak çoğu zaman Almanya için felaketle sonuçlanan politikalar benimsiyorlar.

Bugün Almanlar, Nazi tarihleri ve Avrupa'daki Yahudilere yönelik katliamları için kefaret ödediklerini iddia ediyorlar;bu nedenle her yerde Müslümanlara karşı katliamlar gerçekleştirmelerine destek veriyorlar ve Gazze, Almanya'daki herhangi bir kör insandan bile uzak değildir. Nitekim Almanya bu dar görüşüyle Batı'ya teslim olması bakımından İslam ülkelerinin gerçekliğinin bu şekilde kalmaya devam edeceğini sanıyor ama değişimin gelmekte olup yaklaştığını fark etmiyor.

Almanya, Müslümanlara karşı derin düşmanlığı ve bu düşmanlığın şiddeti konusunda Amerika, İngiltere ve Fransa gibi zor bir eşikten geçmekte ve şunu unutmaktadır; eğer Almanya kendi tarihinden ders almış olsaydı bu ülkeler milyonlarca Alman'ı öldürürken, Müslümanların tek bir Alman'ı bile öldürmediğini görürdü. Ancak kendisi bu ülkelerin kuyruğuna takılmakta ve geleceği hiç düşünmeden İslam düşmanlığına öncülük etmektedir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Et-Temimi

Devamını oku...

ABD Elçisi Thomas Barrack, Müslüman Ülkelerine Karşı Amerikan Kibrini Somutlaştırıyor

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

ABD Elçisi Thomas Barrack, Müslüman Ülkelerine Karşı Amerikan Kibrini Somutlaştırıyor

Haber:

Barrack'ın gazetecileri kaos yaratmamaları ve hayvanlar gibi davranmamaları konusunda uyardığı açıklamaları, medya çalışanlarının kendisinden ve ABD elçisi Morgan Ortagus'tan yorum almak için itişip kakışırken, kaotik durumun devam etmesi halinde konferansı sonlandıracağı tehdidinde bulunmasıyla geldi.

Barrack gazetecilere, "Burada bir dizi farklı kurallar koyacağız.. biraz susmanızı istiyorum" dedi ve şöyle ekledi: "Bu iş kaotik, hayvani bir hal almaya başladığı anda biz yokuz." Ayrıca onları "medeni, nazik ve hoşgörülü davranmaya" çağırarak bu kurallara uyulmamasının bölgedeki sorunların bir parçası olduğunu belirtti.

Yorum:

Batı'daki politikacılar ve yöneticiler, özellikle de Amerikalılar, İslam beldelerinin yöneticilerine, çeşitli seçkinlerine ve üçüncü dünya ülkelerinin halklarına bu şekilde kibirli, küstah, kendini beğenmiş, gururlu ve alaycı bir şekilde davranıyorlar.Amerikan büyükelçisinin gazetecilere yönelttiği bu hakaretler, Muntazar el-Zeydi'nin 2008'de Irak'ı ziyareti sırasında, kibir, gurur ve bir efendinin köleye karşı davranışını sergilediği bir basın toplantısında ABD Başkanı George W. Bush'a terlik attığında yaptığı gibi aralarında ona cevap verecek ve bu kibirli ve gururlu davranışı reddedecek birinin olmayışından değil midir?!

Amerikalı elçi gazetecileri, daha doğrusu Lübnan'daki ve tüm İslam bölgesindeki tüm halkımıza hakaret ediyor, bizleri kaosçular ve hayvanlar olarak nitelendiriyor ve bölgenin acısını çektiği sorunun kaos olduğunu söylüyor.

Soru şudur: Ülkemizde kaos çıkaran kim; mezhepcilik, particilik ve askeri çatışmaları körükleyen sömürgeci vahşi Amerika değil midir?Bu görüş, W. Bush döneminde Dışişleri Bakanı olan Condoleezza Rice tarafından da dile getirilmişti; zira Rice, ABD'nin Orta Doğu'daki politikasının “yaratıcı kaos” olduğunu söylemişti.

Amerikalı fütürist George Friedman, Amerika'nın İslam beldelerine yönelik politikasının ve hedefinin, "basitçe İslam beldelerini parçalamak, buralarda kaos çıkarmak, tarafları birbirine düşürmek olduğunu ve İslam imparatorluğunun ortaya çıkmasını engellemenin bu şekilde olabileceğini" düşünüyor; o halde ABD'nin elçilerinin sürekli olarak taşıdıkları ve uygulanmasını denetledikleri Amerikan politikası, Müslüman ülkelerin bileşenleri arasındaki çatışmayı sürdürerek bu ülkeleri parçalamaya ve bölmeye hazırlamak ve İslami yönetimi uzaklaştırarak ülkemizdeki kendi çıkarlarını gerçekleştirmek olmuştur.

Sudan'da olduğu gibi, Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ile ABD elçisi Massad Boulos arasında İsviçre'de üç saat süren gizli toplantıda, İbrahim Anlaşmalarının imzalanmasına, gaspçı Yahudi varlığıyla normalleşmeye ve Darfur'u ayırma planının uygulanmasına devam edilmesi yönünde talimatlar verilmiştir.Bu elçilerin İslam beldelerine taşıdıkları şey şudur: savaşların ve yıkımın ateşlenmesi, Yahudi varlığının korunması ve onun bölgede genişlemesi için güçlendirilmesi, Netanyahu'nun “Büyük İsrail’in” kurulmasıyla ilgili olarak açıkladığı gibi Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan'da yeni toprakların yutulması ve sürekli olarak Batı medeniyetine tabi olsunlar diye İslam ülkelerinde İslami yönetimin engellenmesidir.

Tüm bileşenleri ve kesimleriyle İslam beldelerinin halkından talep edilen, bu durumlara karşı ayaklanmak ve vahdetimizi garanti altına alacak ve aramızda adaleti tesis edecek azim İslam ideolojisine geri dönerek kurtulmaktır; o halde Hilafeti kurmak için harekete geçin ki Allah size merhamet etsin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah Hüseyin (Ebu Muhammed Fatih) - Sudan

Devamını oku...

Suriye ile Yahudi Varlığı Arasında Paris'te Yapılan Görüşmelerin Sırları Nelerdir?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Suriye ile Yahudi Varlığı Arasında Paris'te Yapılan Görüşmelerin Sırları Nelerdir?

20/8/2025'te Kuveyt gazetesi Al-Siyasa, Suriye'deki gerginliği azaltmak amacıyla Paris'te ABD'nin arabuluculuğunda Suriye ve Yahudi temsilcileri arasında görüşme yapıldığına dair bir haber bildirdi. Gazete, Şeybani'nin işgal heyetiyle Suriye'deki istikrarı görüştüğünü söylediğini aktardı. Amerikan internet sitesi Axios, “bu görüşmenin, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi tarafından ayarlandığını ve 25 yıldan fazla bir süredir Suriye ile “İsrail” arasında yapılan en üst düzey resmi bir görüşme olduğunu” belirtti. [El Cezire Net, 20/8/2025] Ayrıca Suriye'nin resmi haber ajansı SANA da Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin Salı günü Paris'te bir “İsrail” heyetiyle bir araya geldiğini ve “bölgede ve Suriye'nin güneyinde istikrarın sağlanmasına ilişkin bir dizi dosyayı görüştüklerini” bildirdi. Resmi ajans, görüşmelerin “gerginliğin azaltılması ve Suriye'nin iç işlerine müdahale edilmemesi, bölgedeki istikrarı destekleyen anlayışlara varılması ve (Güney Suriye'deki) Süveyda ilinde ateşkesin izlenmesi” konularına odaklandığı eklemesinde bulundu. [El Cezire Net, 20/8/2025] Amerika Birleşik Devletleri'nin arabuluculuğunda yapılan görüşmelerde, Süveyda ilindeki ateşkesi izleme ve 1974 tarihli kuvvetlerin ayrılması anlaşmasını yeniden yürürlüğe koyma konularına odaklanılmış olup görüşmelerin, güvenliği güçlendirme ve Suriye topraklarının birliğini ve bütünlüğünü koruma hedefli diplomatik çabaların bir parçası olduğu belirtildi; toplantıya Amerikan tarafında ABD elçisi Tom Barrack, Yahudi tarafında ise Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer katılmıştır. İbranice Kanal 13, toplantıyı “son derece önemli” olarak nitelendirdi. Peki Paris'teki bu önemli toplantının arkasında ne var? Ve onun gerçeği nedir?

Birincisi: Amerika'nın tutumu; Amerika, Suriye dosyası ve diğer dosyalarda aktif bir ülke olup İslam akidesine dayalı köklü bir değişim talep eden sloganlar atan mübarek Suriye halkının devriminin 14 yılı boyunca Erdoğan ve Arap yöneticilerin yardımıyla bu devrimi kontrol altına almak için büyük bir çaba göstermiş, Beşar Esad'ın yerine uygun birini bulmak için tüm kirli araç ve yöntemleri kullanmış, İran ve Rusya'yı devreye sokmuş, bunlar da öldürme, yıkım, yerinden etme ve hapsetme eylemlerini sürdürmüşler ve devrimciler üzerindeki etkisini kullanmak için İslam kisvesine bürünen suçlu Erdoğan ile başka bir iletişim kanalı açmışlar, böylece o da bazı devrimci grupları kendi tarafına çekmeyi başarmış ve onlar için İdlib'de kadroları eğitmek ve bakanlıklar için altyapı kurmak üzere bir devletçik kurmuş, bu süreç sekiz yıl sürmüş ve bu süre zarfında Erdoğan, istihbarat servislerinin denetiminde Beşar'ın ardından işleri üstlenecek şahsiyetleri olgunlaştırıp yetiştirmek için çalışmıştır. Böylece onun ve Amerika'nın istediği gerçekleşmiş ve tekbir ve tehlillerle Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Liva'sını ve Raye'sini dalgalandıran, Fatihler olarak Şam'a giren muhlis devrimcilerin oluşturduğu saha şartlarında Beşar düşmüş ve devrim başarıyla sonuçlanmıştır. Ancak bizzat Amerika, Arap, Fars, Türk ve Yahudilerden oluşan çapulcularıyla acele etmiş, Hilafetin ilan edilip İslam'ın uygulanmasından korktuğu için devrimcilerin eğilimini kontrol altına almak amacıyla sahip olduğu tüm dış, bölgesel ve iç araçlarını kullanmış, böylece devrimcilere sırtını dönerek onların üzerine, kendisi ve çetesinden devrimcilerle birlikte savaşan onların cinsinden bir yönetici atamış, o da sanki zaferi kazanan kendisiymiş gibi Şam'a girmiş ve tüm ajanlar, müdahaleciler, düşmanlar ve dostlar da, onun konumunu pekiştirmek için onu desteklemiştir. Tüm bunlar, Suriye'de işlerin kontrolden çıkmasından korkan Amerika Birleşik Devletleri'nin hummalı gözetimi altında gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle Şam'ın düşüşünün başlarında, Rusya, İran ve onun partisinin dışladığı bir toplantı düzenlemiştir;Orta Doğu Enstitüsü Suriye programı direktörü Charles Lister, oturumdaki konuşmasında Esad'ın müttefiklerinin mevcut durumu kabul ediyor gibi göründüğünü ve bu gerçekliği değiştirmek için artık çok geç olduğunu açıklamıştır. [El Cezire Net, 7/12/2024] Ardından Suriye'de İstikrarı Destekleme İletişim Komitesi tarafından Akabe'de bir başka toplantı düzenlenmiştir; Cumartesi günü Ürdün Dışişleri Bakanlığı, Suriye Konulu Arap Bakanlar İrtibat Komitesi toplantısı hakkında sonuç bildirisi yayınlamıştır... Suriye Konulu Bakanlar İrtibat Komitesi, Ürdün Haşimi Krallığı, Suudi Arabistan Krallığı, ... Mısır Arap Cumhuriyeti, ... ve Katar Devleti'nden oluşmaktadır.” [CNN Arabic, 14/12/2024] Dolayısıyla Amerika toplantıda güçlü bir şekilde hazır olmuş ve onlardan, Suriye'deki durumu kontrol etmek, yeni hükümeti desteklemek ve İslam'ın uygulanmasına ve Hilafete davet eden devrimcileri etkisiz hale getirmek için araçlarını kullanmalarını talep etmiş ve istediği şey de olmuştur! Zira onların tamamı Erdoğan ile birlikte Şam'a müdahale ederek yeni cumhurbaşkanına para yağdırmışlardır;Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, 31 Mayıs 2025 Cumartesi günü Şam'ı ziyareti sırasında, Suudi Arabistan ve Katar'ın Suriye'deki kamu sektörü çalışanlarına ortak finansal destek sağlayacağını duyurmuştur.” [DW, 31/5/2025] Dolayısıyla Türkiye, Yahudiler tarafından gelen tehditler dışında onu askeri ve güvenlik açısından her türlü tehditten korumaya hazırdır!Türkiye İçişleri Bakanı Yerlikaya, X platformunda yaptığı bir paylaşımda, Hattab ile iki bakanlık arasında, özellikle güvenlik alanında ve Suriye İçişleri Bakanlığı ve ona bağlı birimlerine gerekli desteğin sağlanması konusunda işbirliği imkanlarını görüştüğünü açıklamıştır.” [Şarku'l Avsat, 4/8/2025] Dolayısıyla onlar, “koruyucu” Erdoğan'ın müdahalesi olmadan Suriye'nin silahlarını yok eden Yahudi varlığına karşı duramayacak kadar aşağılıktırlar! Zira Erdoğan görevini biliyor ki o da; yeni yöneticinin pekiştirilmesi ve Yahudi varlığının davranışının efendisinin izniyle olmasıdır ki böylece bu silahlar Allah'a sadık olanların eline geçmesin, Amerika rejimi pekiştirmeye devam etsin; nitekim Suudi Arabistan'da Türkiye'nin sponsorluğunda Ahmed Şara ile bir toplantı düzenlenmiş ve Ahmed Şara bu toplantıda aşağılanmış, itaatkar ve Trump'a yalvaran bir tavır sergilemiş, Suriye'de vatancılığı, milliyetçiliği ve laikliği pekiştirmekle ilgili taleplerine icabet etmiş ve 12/8/2024 tarihinden bu yana Suriye'de, şeklen de olsa İslam'ın herhangi bir tezahürü görülmemiştir. Bu ise Amerika'nın emriyle olmuştur; çünkü Şam'ın deneyimlere tahammülü yoktur; zira burası evliyaların toprakları ve İslam'ın ve halkının başkentidir; nitekim burada yaşayanlar, Allah'ın Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından şöyle övülmüştür: وعليك بالشامِ فإنها خِيرةُ اللهِ من أرضِه، يجتبي إليها خيرتَه من عباده، فأما إن أبَيتُم فعليكم بيمنِكم، واسقوا من غدركم، فإنَّ اللهَ توكَّل - وفي روايةٍ: تكفَّل - لي بالشامِ وأهلِهSen Şam’da ikamet edip oradan ayrılma. Çünkü Şam Allah’ın, arzı içerisinden (beldelerinden) seçtiğidir, oraya kullarından seçtiklerini toplar… Muhakkak ki Allah Şam ve ehli için bana kefil olmuştur.” [Sahih-i Terğib 3087] Amerika'nın tutumu açıktır ki bu da: Şam'da bu geçici yönetimi kurmak, rejimi bütün kurumlarıyla geri dönüştürmek ve orada tuzak kurmaları amacıyla en büyük suçlularının kalmaları için çalışmak, yanıltmak için onları sakalla kamufle etmek ve böylece İslam'ın iktidara geldiğini iddia etmek suretiyle, devrimin ve ümmetin muhlislerinden oluşan bilinçli gurubu kontrol altına almaktır. Bakın işte Amerika, Suriye'yi yönetmek ve Ahmed Şara'nın her hareketini denetlemek için Lübnan ve Suriye'ye özel bir elçi atamıştır. Ahmed Şara da onlara ve Erdoğan'a icabet ederek Amerika ve hain yardakçılardan oluşan kafirlerin adım adım yolunu takip etmektedir; nitekim Amerika bu yaklaşımını bugüne kadar devam etmiştir. Bakın Amerika, yeni yönetim ile Azerbaycan'daki Yahudiler arasında bir toplantı tertip etmiş ve Amerikan sponsorluğunda ve yüksek güvenlik düzeylerinde birçok toplantı gerçekleştirmiştir; bu toplantıların sonuncusu, makalenin başındaki haberde de geçtiği gibi Süvayda'daki Dürziler, Yahudiler, Amerika ve Filistin'deki Dürziler konusunun tartışıldığı Paris toplantısıdır; şu ana kadar Suriye'de seyreden hususlar, hükümetin emirleri yerine getirdiği sürece Suriye'nin birleşik kalmasını öngören Amerika'nın A planına uygun olarak ilerlemekte olup Amerika, Türkiye ve Arap ülkelerine, Şam rejimine paralarıyla sponsor olmaları ve rejimin Amerika'nın yolundan sapmamasını sağlamaları talimatını vermiştir. B planına gelince; Şam halkının İslam'ı iktidara getirmek olan devrim ilkelerine hala bağlı olduğunu hissederlerse, Suriye'yi federal olarak bölmektir; bu yüzden Amerika, sanki ayrı bir varlıkmış ya da merkezi hükümete bağlıymış gibi Kürtlerin bekası için çalışmış ve aynı zamanda kıyıları Şam'ın yöneticilerinin başına musallat olan bir sopa olarak tutmuştur ki böylece ne zaman onları hareket geçirmek istese, Rus üssüyle işbirliği içinde harekete geçirebilsinler. Bakın işte Süveyda ve Dürzilerin ayrılma talep etmeleri ve kendilerini Yahudi varlığıyla ilişkilendirmeleri ve diğerleri, Amerika ve onun bölgedeki ve içerdeki kuyrukları tarafından uydurulan sorunlardandır; zira Amerika'nın görüşü, kendi çıkarlarını garanti altına alan ve İslam'ın iktidara ulaşması engelleyen birleşik bir Suriye'dir; eğer bu imkansız hale gelirse, diğer seçenek uygulamaya hazırdır. Amerika'nın ilk seçeneğe bağlı kalmasına gelince; Arabi 21 web sitesi, Suriye'yi üç devlete bölme fikriyle ilgili olarak ABD Temsilcisi Joe Wilson'ın X platformunda şunu söylediğini aktarmıştır: “Bugün, Suriye ile ilgili absürt bir fikrin ortaya atılması,Suriye'nin istikrarsızlaşmasına yol açacak ve bunun etkileri Türkiye, Ürdün, Irak ve İsrail'e kadar uzanacaktır. Ve şöyle ekledi: Birleşik, istikrarlı ve kapsayıcı bir Suriye, tek seçenektir.” [Arabi 21, 21/8/2025] Aynı bağlamda, 12/8/2025 tarihinde Amman'da bir toplantı düzenlenmiştir; “Salı günü Ürdün'ün başkenti Amman'da düzenlenen Ürdün-Suriye-ABD toplantısının sonunda yayınlanan ortak açıklamada, üçlü toplantıda Suriye'deki durum ve ülkenin yeniden inşa sürecini destekleme yolları ile aynı şekilde Süveyda ilindeki ateşkesin desteklenmesi ve buradaki krize kapsamlı bir çözüm bulunması konularının ele alındığı vurgulanmıştır.” [El Cezire Net, 12/8/2025] Dolayısıyla Amerika, Suriye'yi kontrolü altında tutmak istiyor; arka arkaya yapılan bu toplantıların yanı sıra önümüzdeki Eylül ayında New York'ta yapılacak toplantının hedefi işte budur; zira bu toplantıda, Yahudilerin Güney Suriye'deki çıkarlarını koruyacak bir güvenlik anlaşmasının imzalanmasının düzenlenmesi için Ahmed Şara, Trump ve Yahudilerle bir araya gelecektir; eğer bu ilan edildiği gibi yapılırsa, The Independent Arabic'e göre anlaşmanın 25 Eylül 2025'te imzalanması muhtemeldir; ayrıca Sky News Arabia da, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları aralarında Ahmed Şara ile Trump arasında New York'ta bir toplantı düzenleneceğini bildirmiştir; “ABD'nin Eylül ayında New York'ta Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında, ABD Başkanı Donald Trump'ın da katılımıyla bir görüşme düzenlemeye çalıştığını ifade etmiştir.” [Sky News Arabia, 22/8/2025]

İkincisi: Yahudiler ise suçlu Beşar rejiminin düşüşünden rahatsız olmuşlar ve devrimci halkın İslam bayraklarını dalgalandırıp tekbirler attığını kendi gözleriyle gördüklerinde kalplerini korku kaplamıştır; bunun üzerine ilk yaptıkları şey, Suriye ordusunun ağır ve orta silahlarını ve araştırma merkezlerini yok etmek olurken ikinci yaptıkları şey ise, güçlerini Suriye'deki Kuneytra ve Hermon Dağı tarafına girdirmek, burada yoğunlaşarak bazı köyleri işgal etmek, ardından Şam'dan yirmi kilometre uzaklıktaki Dera iline sızarak genişlemek, ardından Suriye yönetimine Ceramana ve Sahnaya'daki Dürzilere saldırma konusunda uyarıda bulunmak, uçaklarını Ahmed Şara'nın güçlerinin üstünde uçurmak, son olarak da Süveyda'daki Dürzileri korumak, Şam'daki egemenlik karargahlarını ve Suriye ordusu güçlerini bombalamak, onlardan birçoğunu öldürmek ve insani yardım bahanesiyle Süveyda'ya helikopterler indirmek olmuştur. Ahmed Şara ve hükümeti Süveyda ve Dara'daki Müslümanları terk edip onları topraklarında yüzüstü bırakmasına rağmen Yahudiler arbedeye devam etmiş ve devletten güneyi silahsızlandırmasını talep etmiştir; peki Yahudilerin Suriye'deki hedefleri nedir ve bunlar Amerika'nın hedeflerinden farklı mıdır? İşte sizlere bunu açıklayacağız:

Yahudiler, İslam'a ve Müslümanlara karşı kindar ve düşman olan bir halktır; bu yüzden her zaman Müslümanlara tuzak kurarlar ve Müslümanların birliğini ve kendi devletlerini kurmalarından korkarlar. Yahudilerin Suriye'deki kendi hedeflerine gelince; “La Croix” adlı bir Fransız gazetesinde şunlar geçmiştir: (1) İşgal altındaki Golan Tepeleri çevresinde bir tampon bölge oluşturmak. (2) Süveyda'daki Dürzileri koruduğunu iddia etmek. (3) Güney Suriye'yi silahtan arındırılmış bölgeye dönüştürmek. (4) "İsrail'in", Amerikalıların istediği gibi güçlü ve birleşik bir Suriye'den ziyade, kendi içinde bölünmüş zayıf bir Suriye'yi tercih etmesi. (5) "İsrail'in", kendi çıkarlarına hizmet ettiği için güneydeki kaosu sürdürmeye hırs göstermesi. [Gazete haberi bitti, 17/7/2025] Bu hedefler gerçeğe uygundur; çünkü Yahudilerin sahadaki davranışları, Ahmed Şara ile yaptıkları müzakerelerdeki şartları ve Katz'ın şu açıklamaları bu sonucu göstermektedir: “İsrail, Suriye'nin İsrail halkı ve güvenlik çıkarları açısından bir tehdit haline gelmesine izin vermeyecektir.” [Russia Today, 3/4/2025] Ve Netanyahu'nun yaptığı şu açıklamaları: “Akdeniz kıyılarında bir halifelik kurulmasına izin vermeyecektir.” [Arabi 21, 21/4/2025] Ancak onların yönelimlerine dair şu delil de vardır: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُOnların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür.” [Al-i İmran 118]

Üçüncüsü: Şam'daki yeni hükümetin tutumu, kendisini Amerika'nın başını çektiği bölgesel ve uluslararası sisteme bağlayan alçakça bir tutumdur; zira henüz birkaç aydır var olan bu hükümet, Şam, Filistin, Golan Tepeleri ve Golan çevresindeki diğer bölgelerin bir kısmını işgal eden düşmanla iletişim kanalları açma konusunda daha öncekileri geride bırakmıştır; zira o, dış düşmanla yüzleşemeyeceğini ve artık zamanın içeriyi inşa etme zamanı olduğunu söyleyerek Şam halkını yanıltmaya çalışmaktadır; bu nedenle de içeriyi ve kurumları laiklik temelinde inşa etmeye çalışıyor.

Müslümanlar böyle yönetilmez ey Ahmed Şara; sen adıyla müsemma olan biri değilsin; zira sen şeriatı terk ettin, küfür sistemini uyguladın, para ve projelerle insanları asıl hedeflerinden, yani İslam'ı uygulamaktan uzaklaştırmak istiyorsun, Yahudiler ve Amerikalılardan oluşan kafirler ülkende serbestçe dolaşıp topraklarını kötüye kullandıkları halde harekete geçmedin ve tehdit de etmedin, aksine azgınlığına devam ettin, kapılarını Yahudilere açtın ve onlarla müzakere etmek ve görüşmek için heyetler gönderdin. O halde senin iddia ettiğin cihadın hani nerede? Sen, ümmetin evlatlarından şerefli ve muhlis olanları ve mücahitleri hapse atıyor, eski rejimin uşaklarını ise insanları kırbaçlayıp öldürmeleri için kışkırtıyorsun; oysa sen daha önce Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'yi uyararak şöyle demiştin; Amerika'nın ipi kısadır ve sana ihanet edecekler ey Mursi; bak işte uyarıda bulunduğun tuzağa şimdi sen düşüyorsun. Ey Ahmed Şara! Sana Allahu Teala’nın şu kavlini söylüyorum: فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًاHayır, Rabbine andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem tayin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa 65] Sana hak sözle nasihat etmek bizim görevimizdir; Yahudilerle, Amerika ile ve başta büyük simsar Erdoğan olmak üzere onların yardakçılarıyla bağlarını kopar ve Allah'a dön; çünkü Allah'ın ipi dünyada ve ahirette senin için daha hayırlıdır; aksi takdirde seni, seni destekleyenleri ve seninle birlikte batıl üzere yürüyenleri bir yolun kenarına atacaklardır ki Mursi'ye uyarıda bulunduğun şey de buydu. Ben de sana diyorum ki: Kendini kurtar ve ama ha bu suçlularla birlikte yürümekte ısrar etmekten sakın.

Son olarak Şam Allah'ın koruması altında olduğu gibi halkı da Allah'ın maiyetindedir; bu yüzden onlar, 14 yıldır sabırlı ve kararlı davrandılar ve Hilafeti kurmak için aynı süreyi ve daha fazlasını sabırla beklemeye hazırdırlar; işte o gün, muhaliflerle birlikte olmayı reddedip geride kalanlar pişman olacaklar ve senin Hilafet Devleti'nde hiçbir payın olmayacaktır. Öyleyse hemen tövbe edip bağışlanma dile ve Hilafeti kurmak için çalışanlarla birlikte çalış. وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُواْ السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَن سَبِيلِهِŞüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur, öyleyse ona uyun. Başka yollara uymayın ki, o yollar sizi grup grup parçalayarak Allah’a giden yoldan ayırmasın.” [En’am 153]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Seyfeddin Abduh

Devamını oku...

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları Kampanyası: Sudan Savaşı: Bir Sömürgeciliğin, İhanetin ve Aldatmacanın Hikayesi

  • Kategori Kampanyalar
  •   |  

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları Kampanyası:

Sudan Savaşı: Bir Sömürgeciliğin, İhanetin ve Aldatmacanın Hikayesi

logoSudan’da Sudan Silahlı Kuvvetleri (SAF) ile Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasındaki savaş üçüncü yılına giriyor. Her iki tarafında soğukkanlı infazlar, işkence ve kitlesel tecavüzler gibi vahşi insanlık suçları işlediği bildirilen savaşta bazı tahminlere göre ölü sayısı 150 bine ulaşmış durumda. Çeşitli kasabalarda, köy ve sürgün kamplarında katliamlar işlendiği, hatta soykırım işlendiği de bildiriliyor. Aynı zamanda bu savaş; dünyanın en büyük insani krizini tetikledi; dünyanın en büyük yerinden edilme krizine ve 50 milyonluk nüfusun yarısının açlıkla karşı karşıya kalmasına neden oldu. 

Buna rağmen bu savaş; dünyada layıkıyla ilgi bulunmadığı ve uluslararası medyada işlenmediği için “Unutulmuş Savaş” ve “görünmez ve gizli bir kriz” olarak tanımlanıyor. Bundan dolayı, Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları, Sudan’daki Müslümanların hayatlarını günden güne kötüye etkileyen bu insani felaketi dünyanın dikkatine getirmek için uluslararası bir kampanya başlattı. Bu kampanya; Çatışmanın ardındaki Siyaset & Gizli Ajandaları, Savaşı finanse eden Bölgesel & Küresel Devletler ve Nedenleri, Sudan’ın Tarihi & Halihazırdaki Çatışmaya & Ekonomik Başarısızlığa Yol Açan Etkenleri, Sudan’ın Sayısız Siyasi, Ekonomik, Etnik & Sosyal Sorunlarının Asla Demokratik Sistemlerle Çözülemeyeceğini, Sudan’ı ve Tüm İslam Dünyasını Müreffeh, Güvenli & Başarılı Bir Geleceğe Ulaştırmanın Hilafet Devletinin Liderliğiyle Mümkün olduğunu ele alacaktır.

“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun" [Enfal 24]

Pazartesi, 10 Safer 1447 H. - 04 Ağustos 2025 M.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları

kadin kollari

DİĞER DİLLER

Ar Gr
FR SW
En Ur
Pe

 

kadin kollari

BASIN AÇIKLAMASI

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları,
“Sudan Savaşı: Bir Sömürgeciliğin, İhanetin ve Aldatmacanın Hikayesi”
Başlıklı Uluslararası Bir Kampanya Başlattı

10 Safer-ul Hayr 1447 H - 4 Ağustos 2025 M

pr launch sudan tr

kadin kollari

2025 08 12 WS WAQIYA PANEL PIC

kadin kollari

KAMPANYA FRAGMANI

kadin kollari

İslam Sudan'a Nasıl Girdi?

Bu video, İslam ile Sudan arasındaki ilk bağlantıyı ve İslam'ın Arap göçü, ticaret ve barışçıl yayılma yoluyla ülkeye nasıl yayıldığını anlatıyor. Bu video, Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları tarafından başlatılan ve "Sudan Savaşı: Sömürgecilik, İhanet ve Aldatma Hikayesi" başlıklı küresel kampanyanın bir parçasıdır. Kampanya, "Unutulmuş Savaş" olarak adlandırılan ve ülkeyi saran mevcut çatışmanın sonucu olarak Sudan'daki Müslümanları etkileyen ve giderek kötüleşen insani felakete dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.

kadin kollari

 

kadin kollari

 

kadin kollari

KAMPANYA BROŞÜRÜ

PDF

Sudan Flyerturk

 

kadin kollari

BEYAN VE BASIN AÇIKLAMALARI
Amerika, Darfur Bölgesini Ayırma Planını Hızlandırıyor, O Halde Devletin Birlik Bütünlüğünü Ölüm Kalım Meselesi Haline Getirmekten Başka Çare Yoktur!
Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları, “Sudan Savaşı: Bir Sömürgeciliğin, İhanetin ve Aldatmacanın Hikayesi” Başlıklı Uluslararası Bir Kampanya Başlattı
Merkezi Medya Ofisi Kadın Kolları

 kadin kollari

HABER YORUM VE MAKALELER
Sudan'ın Stratejik Jeopolitik Önemi
Sümeyye Binti Hayyat
Sudan'ın Jeostratejik Önemi!
Dr. Fika Komara
İslam Sudan'a Nasıl Girdi?
M. Durra El-Bakuş
Barışçıl Bir Şekilde Şikayet Edenler Cezalandırılırken, Silah Taşıyan, Öldüren ve Kutsalları İhlal Edenlere İse İktidar ve Servet Paylaştırılıyor!
Gâde Abdulcabbar – Sudan
Unutulan Sudan Savaşı: Ümmet İçin Bir Felakettir “Sudan'da Ortaya Çıkan Dehşetin Bir Sınırı Yok”
Yasmin Malik
Ey Ordu Kuvvetleri Ve Hızlı Destek Güçleri! Küfrün Sözünü Yükseltmeyin, Yoksa Cehennem Ateşinin Yakıtı Olursunuz
M. Durra El-Bakuş
Uluslararası Meşruiyet: Asil Bir Kimse Hırsızlık Yaparsa Onu Bırakırlar, Ama Zayıf Bir Kimse Hırsızlık Yaparsa Ona Had Cezası Uygularlar!
İbrahim Müşerref - Sudan
Allah’ın Emirlerine Bağlanmadıkça Zafer Gerçekleşmeyecek ve Güvenlik De Hakim Olmayacaktır
Abdullah Hüseyin - Sudan
Devlet İçinde İşlenen Suçlar, Şerî Cezalar (Ukubatlar) Uygulanarak Ortadan Kaldırılabilir
Abdullah Hüseyin - Sudan
Sudan: Dünyanın Gözünden Kaçan Yüzyılın Trajedisi
Müslime Şâmî (Ümmü Suheyb)

 

kadin kollari

ETİKETLER

#أزمة_السودان
#SudanCrisis
#SudanKrizi
#SoudanCrise

 

kadin kollari

Kampanyayı Sosyal Medyadan Takip Edin:

Facebook: QANITATHT1

X: @ALQANITAT

INSTAGRAM: @WOMEN_SHARIA

kadin kollari

COVER Sudan TURK

 

kadin kollari

 

kadin kollari

 

kadin kollari

 

kadin kollari

 

kadin kollari

 

kadin kollari

Devamını oku...

İşgal, Gazze Şehri'nin İşgali ve Açlıktan Yeni Ölümler İçin Zemin Hazırlıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İşgal, Gazze Şehri'nin İşgali ve Açlıktan Yeni Ölümler İçin Zemin Hazırlıyor!

Haber:

Yahudi ordusu Cuma günü, Gazze Şehri'ne yönelik ön operasyonların ve saldırının ilk aşamalarının başladığını duyurdu. Ordunun hedefleri yine yerleşim bölgeleri ve açlık çeken kalabalıklar oldu; bu da onlarca kişinin şehit olmasıyla sonuçlanırken açlık yüzünden yeni ölümler kaydedildi. (El Cezire Net)

Yorum:

Ey Müslümanlar... Ey ordular... Ey Ürdün'ün cesur ordusu, ey yeryüzünün en hayırlı askerlerinden oluşan Kinane ordusu, ey Suriye, Suudi Arabistan, Pakistan ve Müslüman ülkelerdeki Müslüman ordular,izzet ve metanet şehri Gazze'deki Müslümanların yaraları henüz iyileşmedi veya sarılmadı; peki neden?! Yöneticileriniz mi sizi engelliyor?! O halde siz, yöneticilerinize mi icabet edeceksiniz, yoksa Rabbinizin şu emrine mi icabet edeceksiniz: قَاتِلُوهُمْ يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ بِأَيْدِيكُمْ وَيُخْزِهِمْ وَيَنصُرْكُمْ عَلَيْهِمْOnlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın.” [Tevbe 14] Yoksa tiran ve hain yöneticilerin emirlerinin yerine getirip Allahu Teala'nın emrini ihmal mi edeceksiniz:مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَSize ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?” [Kalem 36]Yöneticileriniz sizlere, gözlerinizin önünde Müslüman kardeşlerinizin kanını döken Yahudilerin sınırlarını korumanızı emretmiyor mu?Peki Allah sizlere, düşmanınızın sınır hatlarını korumayı mı emrediyor, yoksa kardeşlerinize yardım etmeyi mi emrediyor?! وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal-72]Kardeşlerinizin açlıktan ölmesini izleyip sessiz mi kalacaksınız?! Allah size bunu mu emrediyor?!Nefislerini Rabbinizin emri yerine şeytana satan yöneticilerin sözlerini mi öne sürüyorsunuz?!Allah size bunu mu emrediyor?!Yoksa Allah sizlere şöyle mi diyor: كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِSiz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” [Al-i İmran 110] Yöneticileriniz sizleri, milletlerin kuyruğu yapmıyorlar mı?! Rabbinizin size bahşettiği hayır nerede?! İçinizde aklı başından bir adam yok mu? İçinizdeki Mutasım nerede?İçinizde hain yöneticilerinizin emirlerini çiğneyip Allah'ın emrini yerine getirecek ve diniyle iftihar ederek yardım isteyen mazlum Müslümanları kurtarmak için çalışacak biri yok mu?

Kıyamet gününde, gazaba uğrayan Yahudileri kökünden söküp atmak için maddi güce sahip olduğunuz halde dökülen kan ve ihlal edilen onur hakkında sorulduğunda Rabbinize ne cevap vereceksiniz?!

Ey Müslümanlar, ey ordular: Gazze'deki, tüm Filistin'deki, hatta tüm Müslüman ülkelerdeki Müslümanlara yardım etmek, ancak Rabbinizin size emrettiği gibi, diğer insanlar dışında tek bir ümmet olarak geri dönerseniz gerçekleşebilir. مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّىMüminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”O halde Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimseler gibi olmayın:وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءَنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَاRabbimiz! Biz efendilerimizi ve büyüklerimizi dinledik, onlar da bizi yoldan saptırdılar. Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları ağır bir şekilde lânetle!” [Ahzab 68]O halde sizi genişliği yer ve gök kadar olan cennetten mahrum edenleri ortadan kaldırmak için çalışın ve sizleri birleştirecek, savaşta size liderlik edecek, Yahudileri Müslümanların topraklarından kovacak, onların arkasındakileri dağıtacak ve dininize ve onurunuza karşı tuzak kuranlarını tuzağını bozacak bir İmama biat edin. وَيَشْفِ صُدُورَ قَوْمٍ مُّؤْمِنِينَMümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” [Tevbe 14]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah Abdurrahman

Devamını oku...

Amerika, BM’e İnsan Hakları Sicilinin Periyodik İncelemesini Boykot Edeceğini Bildirdi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Amerika, BM’e İnsan Hakları Sicilinin Periyodik İncelemesini Boykot Edeceğini Bildirdi!

Haber:

Amerika, Birleşmiş Milletler'e gönderdiği mektupta, insan hakları sicilinin yakında yapılacak periyodik incelemesine katılmayacağını bildirdi.ABD'nin Cenevre misyonu, BM insan hakları yüksek komiseri Volker Türk'e hitaben kaleme aldığı mektupta, "Size bildirmek için yazıyorum ki Amerika Birleşik Devletleri, 7 Kasım'da Cenevre'de yapılması planlanan Evrensel Periyodik İnceleme'ye (UPR) katılmayacaktır." ifadelerini kullandı.

UPR, tüm BM üyesi 193 ülkenin her dört ila beş yılda bir insan hakları sicillerini değerlendirmek üzere tabi tutuldukları bir incelemedir.

Yorum:

Uluslararası kuruluşları kuran ve tüm dünyayı kendi otoritesine boyun eğdirmeyi başaran, anlaşmazlıkları çözmek ve hakları iade etmek için bir sığınak olarak görülen Amerika, her yıl bu kuruluşlara çizilen rolden ve bunların mazluma adalet sağlamaktan veya zalime misilleme yapmaktan uzak olduğunu teyit etmektedir.

ABD'nin uluslararası kuruluşların kendi işlerine karışmasını reddettiğini duyurması ve bunu istediği şekilde gerekçelendirmesi ilk defa olmuyor; zira daha önce, yani Trump'ın ilk döneminde üç yıl boyunca İnsan Hakları Konseyi'nden çekilmiş ve bu karara, Konsey'in Yahudi varlığına karşı önyargılı olduğunu gerekçe olarak göstermişti.

Bu nedenle birçok kişi gerçekte Washington'un, Birleşmiş Milletler aracılığıyla, kendisine düşman olan ülkelerin insan hakları sicilini hedef alırken, müttefik olduğu veya stratejik çıkarları paylaştığı ülkelerdeki insan hakları ihlallerine göz yumduğunu, doğal olarak da kendi topraklarında meydana gelen ihlallere göz yumduğunu ve bu nedenle de periyodik incelemeleri reddettiğini düşünüyor.

Camdan evde oturan biri, bir başkasının evine taş atmamalıdır; ancak Amerika'nın kötü niyeti ve dünyadaki nüfuzunu sürdürme konusundaki çabası, diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için insan hakları, uluslararası hukuk ve küresel anlaşmalar fikrini pazarlamayı süslü gösterirken kendisi bunları reddederek çıkarlarına aykırı tüm uluslararası antlaşma ve sözleşmeleri sırtının arkasına atmaktadır.

Dünyanın birinci ülkesi, kendi topraklarında yaygınlaşan ırkçılık karşısında aciz kalıyor; zira Amerika, polisin işlediği ihlallerde, hapishaneye girme oranlarında ve toplumundaki yapısal ırkçılıkta ırkçı eşitsizliklere yeterince karşı koyamıyor ve oradaki kadınlara, özellikle siyahi kadınlara yönelik şiddet, silahların yaygınlaşması, cinayetler ve gösterilerde baskının artmasını söylemeye bile gerek yoktur.

Ardından Amerika'nın, Gazze'deki Yahudilerin fonları ve silahlarıyla işlediği soykırımda ne ölçüde suç ortağı olduğundan bahsetmiştir.

Tüm bunlar, Amerika'yı bir rol model olmaktan tamamen uzaklaştırıyor ve son yıllarda imajını parlatmak ve dünyadaki nüfuzunu genişletmek için öncülük ettiği ve üzerinde çalıştığı küresel kampanyanın temellerini çürütüyor.

İslam ümmetinin evlatlarının Gazze, Sudan, Hindistan veya başka yerlerde olanları durdurmak için Birleşmiş Milletler ve uluslararası hukuka başvurması hala kabul edilebilir mi? Kesinlikle bu artık kabul edilemez; çünkü bir şeye sahip olmayan, onu başkasına veremez.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Minnetullah Tahir – Tunus

Devamını oku...

Yeni Suriye Rejiminin Sloganı Ölüm Değil Aşağılanmadır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yeni Suriye Rejiminin Sloganı

Ölüm Değil Aşağılanmadır!

Haber:

27 Ağustos 2025'te El Cezire, Suriyeli bir askeri kaynaktan, Yahudi ordusunun Şam kırsalındaki el-Kisve bölgesindeki bir askeri kışlaya iniş gerçekleştirdiğini ve iniş alanında iki saatten fazla kaldığını aktardı.Kaynak, Yahudi ordusunun iniş sırasında düzinelerce asker ve bir dizi ekipman ile dört helikopter getirdiğini ve inişe katılan kuvvetleri ile Suriye ordusu arasında herhangi bir çatışma yaşanmadığını da ekledi.

Bir hükümet kaynağı, Suriye resmi haber ajansına (SANA), 26 Ağustos 2025 tarihinde el-Kisve bölgesindeki Mani dağı yakınlarında Yahudi ordusu personelinin gözetleme ve dinleme cihazları bulduğunu ve bu bölgenin Yahudi ordusu tarafından hava saldırısına maruz kaldığını bildirdi.

Suriye resmi haber kanalı, bu saldırıda altı askerin öldüğünü, birkaç askerin yaralandığını ve araçların tahrip olduğunu bildirdi.

26 Ağustos 2025'te Yahudi güçler Şam kırsalındaki Beyt Jinne'ye girerek sivillere ateş açtı. Ayrıca Kuneytra kırsalındaki Taranja köyüne girerek kör bir genci öldürdü ve Susa kasabasına girerek bir genci de tutukladı.

Yorum:

Beşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te kaçmasından bu yana, Yahudi varlığının Suriye ordusu mevzilerine saldırı düzenlediğine dair haberleri neredeyse her gün duyuyoruz. Ordunun buna nasıl tepki verdiğine dair hiçbir haber almadık, sadece ölü, yaralı ve mevzilerin ve teçhizatın tahrip edildiğine dair haberler duyduk.

Bu, Beşar Esad rejiminde de böyleydi. Yahudi varlığı Suriye'ye saldırıp, öldürürken, yaralarken ve yıkarken, o "uygun zamanda cevap verme hakkımızı saklı tutuyoruz" derdi. Aradaki fark, artık yeni rejimden bu iğrenç açıklamayı duymuyor olmamız. Yeni rejim, Yahudi varlığına karşı aşağılanma, küçük düşürülme ve teslimiyet gösterme konusunda Beşar rejiminin bir uzantısı gibi görünüyor.

Aslında durum daha da kötüdür; çünkü Yahudi varlığı yeni Suriye topraklarına nüfuz etmekte, Suriye'nin güneyinde, bazı yerlerde derinliği 15 kilometreye, başkent Şam'a uzaklığı ise 25 kilometreye ulaşan bir güvenlik şeridi oluşturmakta, Hermon Dağı'nı ve 1974'te Esad rejimi ile mutabık kalınan eski tampon bölgeyi işgal ederek, kendisi için yeni bir güvenli tampon bölge oluşturmakta ve Suriye'nin yeni liderlerinden bu bölgeyi tanımalarını sağlamak için Amerikan desteğiyle askeri baskı uygulamaktadır.Bu liderlerden zaman zaman duyduğumuz şey, bunun uluslararası hukuka aykırı olduğu ve bölgesel güvenlik ve barışı tehdit ettiğidir!

Suriye rejiminin başkanı Ahmed Şara ve dışişleri bakanı Esad Şeybani, Yahudi varlığıyla barış için yalvarmak amacıyla dünyayı dolaşıyorlar ve bunun için Birleşik Arap Emirlikleri, Azerbaycan ve Paris'i ziyaret ediyorlar.

Yahudi varlığı onlara karşı kibirli davranıyor, onları aşağılamaya ve sonu gelmeyen şartlarına boyun eğdirmeye çalışıyor; dolayısıyla bir şartı kabul ettiklerinde başka birini talep ediyor; ta ki şartsız olarak teslim olmalarını ve kalıcı bir şekilde tehdidi altında kalmalarını sağlayıncaya kadar.

Bunun nedeni ekonomik ilerleme gerçekleştirmek ve ülkeyi inşa etmek için aşağılanmayı ve zilleti kendileri için bir slogan olarak benimsemeleri olup Allah'ın düşmanlarıyla barış anlaşması yaparak bunu gerçekleştirebilecekleri vehmine kapılıyorlar; böylece savaş iradelerini kaybettiler, Allah'ı unuttular ve Allah da onları unuttu. Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu, Allah'ın dışında Amerika'yı dost edindiler, kendilerini yetiştirenler tarafından aldatıldılar ve Amerika'nın Türkiye'deki dostları Erdoğan ve Fidan tarafından evcilleştirildiler.Dolayısıyla kendilerinin güvenli ve emniyette olacakları vehmine kapıldılar, çarpık bacaklı koltuklarda oturmaktan zevk aldılar, onlara boş unvanlar vererek sahte övgüler yağdırdılar.

Ahmed Şara, Yahudi varlığıyla savaşmak istemediğini açıkladı ve Suriye halkı adına onların yorgun düştüğünü şeklinde yalan söyleyerek teslim oldu, Trump'ın bir barış savunucusu olduğunu iddia ederek, Trump'ın kendilerini Yahudi varlığının şerrinden kurtaracağı ve Suriye'ye barış, istikrar ve refah getireceği vehmine kapıldı.Ahmed Şara ve Şeybani gibi onunla birlikte olanlar bilsinler ki, Yahudi varlığı saldırılarını Amerika'nın bilgisi dahilinde ve onun ölümcül silahlarıyla yapmaktadır.Trump ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack'ın vaatlerine güvendiklerini açıkladılar. Oysa “Şeytan” onlara söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.

Böylece Ahmed Şara, el-Şeybani, Suriye rejiminin sorumluları ve onların etrafında dönenler “Ölüm Yok Aşağılanma Var” ve “Ebedi liderimiz Barışın Savunucusu Amerika'dır” sloganlarını attılar!Fransa'nın Suriye'yi kolonileştirirken çizdiği kör milliyetçi bayrağı benimsediler. Suriye'deki İslami devrimin sloganlarına sırt çevirdiler; zira devrimciler, “Aşağılanma Yok Ölüm Var”, “Para ve Şöhret İçin Değil, Allah İçin, Allah İçin” ve “Ebedi Liderimiz Efendimiz Muhammed’dir” sloganları atmışlar ve liderleri Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in “لا إله إلا الله محمد رسول الله” barağını dalgalandırmışlardı.

Böyle bir durumda devrim halkından olan muhlislerin, devrimin ilk siretine geri dönmeleri ve kendilerini Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmaya davet eden, başta Amerika olmak üzere Batı, onun oyuncuları, onun dostları ve başta Erdoğan ve bin Selman olmak üzere onun simsarları hakkında onlara uyarıda bulunmaktan asla yorulmayan fikri ve siyasi olarak muhlis ve bilinçli liderlerinin arkasında yürümeleri gerekmektedir.Onları takip eden ve onların izinden giden biri, yoldan sapmış ve dünyada ve ahirette kaybetmiş demektir; bu ise apaçık bir kayıptır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Esad Mansur

Devamını oku...

Gazze'ye Yardım Etmek Orduların Harekete Geçmesinde Yatmaktadır!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze'ye Yardım Etmek Orduların Harekete Geçmesinde Yatmaktadır!

Haber:

İstanbul... “Gazze Konferansı”, Filistin davasına hizmet etmek için uluslararası ittifakların oluşturulmasını ele alıyor. (AA)

Yorum:

Altıncı gününde, bu konferans İslam İşbirliği Teşkilatı çatısı altında bir dizi akademisyen, düşünür ve kanaat önderini bir araya getirerek Gazze meselesini ve orada yaşanan korkunç olayları tartışıyor ve tüm dünyanın ve 2 milyar Müslüman'dan oluşan Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmetinin gözleri önünde işlenen katliamları tartışmak üzere bir araya geliyor. Onlar, doğuda Çin'den batıda Atlantik'e kadar uzanan, 20 milyondan fazla askeri ve on binlerce savaş uçağına sahip, bir tanesi nükleer güce sahip, bir diğeri ise nükleer silah edinmek üzere olan İslam beldelerindeki rejimlerin başarısızlığını görüyorlar. Bu rejimlerden herhangi biri harekete geçerse, Yahudi varlığını yok edebilir. Ancak bu rejimler, mutlak bir ihanet ve büyük bir yalan içinde olup şaibeye yer bırakmayacak şekilde açıkça küfrün dostlarıdırlar.

Bu konferans, Gazze'nin insani bir sorun olduğunu söylemek için düzenleniyor ve bu ifadede; katilin yasaları ve uluslararası sistemi ile Batı'nın desteklediği kafir ve öldürülenin de toprakları, namusu ve kutsal yerlerini savunan Müslüman olması konusunda iki kişinin bile fikir ayrılığına düşmediği bir konu hakkında mugalatalar görüyoruz.Nasıl olur da Müslümanlar hak ile batılı birbirine karıştırabilir, sonra da kendilerinin Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in ümmeti olduklarını iddia edebilirler? Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: قَاتِلُوهُمْ "Onlarla savaşın." [Tevbe 14] Ve şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ"Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ve peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ"Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.”Konferanslar düzenleniyor, diğeri ise yıkıyor, ardından yüzlerce konferans düzenlenmekte olup bunların hepsi de ihanet, korkaklık ve kafirlere sadakat kategorisine girmektedir.

Bir araya gelen ama Gazze meselesinin orduları Filistin'e doğru harekete geçmeye ve Yahudileri kökünden söküp atarak varlıklarını yok etmeye çağırmakta yattığını söylemeye cesaret edemeyen bir kavim ne kötüdür.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Salim Ebu Sebeytan

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER