Pazar, 19 Recep 1446 | 2025/01/19
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

27 Mart 2011 ABD elçiliğinde tekbir sesleri

  • Kategori Türkiye
  •   |  

ABD Büyükelçiliği önünde Libya'ya yönelik düzenlenen operasyon protesto edildi.

ABD Büyükelçiliği önünde toplanan Köklü Değişim Dergisi, Hicret-Der, İnsan-Der üyesi gruplar, "Ne Kaddafi, ne NATO tüm zalimlere veto" yazılı bir pankart açtı. Ellerinde Kelime-i tevhid yazılı flamalar taşıyan grup tekbir getirerek, "Katil ABD Ortadoğudan defol" şeklinde slogan attı. Grup adına yapılan açıklamada, 42 yıllık Kaddafi iktidarının bugünlerinde akıl alınmayacak zulümlerin işlendiği katliamların yapıldığı bir duruma gelindiği belirtilerek, insani yardım bahanesiyle BM ve NATO adına gerçekleştirilen operasyonda ise halkların refahına sebep olmayan aksine daha kötü duruma düşmesine neden olan bir durumun sahne olduğu vurgulandı. Eylem sırasında Libya kökenli olduğu öğrenilen üzerinde Kaddafi'nin resminin bulunduğu kıyafeti giyen 5 kişi eylemciler tarafından uzaklaştırıldı. Eylem yapılan duanın ardından olaysız sona erdi.

Kaynaklar:

http://www.hurriyet.com.tr/ankara/17386486.asp?gid=140

Devamını oku...

27 Mart 2011 Kaddafi yanlıları ile karşıtları, ABD Büyükelçiliği önünde karşı karşıya geldi

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Libya'ya yapılan hava operasyonunu protesto etmek isteyen grup ile Muammer Kaddafi yanlısı grup, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin Ankara Büyükelçiliği önünde karşı karşıya geldi. Araya giren polis, Kaddafi yanlısı grubu olay yerinden uzaklaştırdı. NATO'nun Libya işgalini protesto etmek amacıyla Köklü Değişim Dergisi, Medarik Yayınları, Hicret-Der ve İnsan-Der'e bağlı yaklaşık 500 kişilik grup, ABD Ankara Büyükelçiliği önünde bir araya geldi. Protesto öncesi Libya lideri Muammer Kaddafi yanlısı oldukları öğrenilen 4 kişi, taşıdıkları Kaddafi ve Saddam Hüseyin fotoğraflarıyla büyükelçilik önünde toplandı. Bu grup da eyleme katılmak istedi. Ancak organizasyonu düzenleyen gruplar, bu talebe karşı çıktı.

Araya giren emniyet güçleri, 4 kişilik grubu büyükelçilik önünden uzaklaştırmaya çalıştı. Grup olay yerinden uzaklaşmamak için uzun süre direndi. Grubun ayrılmasının ardından, geniş güvenlik önlemleri arasında protesto gerçekleşti.

Yaklaşık 500 kişilik grubun ABD Büyükelçilik önüne gitmesine izin verilmeyince, açıklama Çağdaş Sanatlar Merkezi önünde yapıldı. Sık sık tekbirlerin getirildiği protestoda bir açıklama yapan Köklü Değişim Dergisi yazarı Muhammed Hanefi Yağmur, ümmetin bugünlerde her zamankinden daha çok birliğe, dayanışmaya ve kardeş olduğunu hatırlamaya mecbur olduğunu söyledi. Açıklamasında sık sık ayet ve hadis okuyan Yağmur, yine aynı senaryo, aynı kirli tezgah ile "sizi kurtaracağız" bahanesiyle kanlı operasyon yapıldığını ifade etti.

Yağmur, şöyle devam etti: "Kudüs'ün işgal altında olduğu ve Mescidi Aksa'nın her gün adım adım yıkılmaya ve karanlık bir meçhule doğru gittiği bir zamanda Müslümanlar adına iktidara gelenlerin yüreklerinde zerre kadar iman ve tarih şuuru varsa, bu tehlikeli gidişin bir gün bizim de kapımızı çalacağının farkında olarak, İslam'a dayanarak ve Müslümanları kardeş bilerek hareket etmeli, uluslararası politikalar üretmeleri, kendilerine güven duymuş geniş halk kitlelerinin ve tarihimizin hakkıdır."

Koalisyon güçleri aleyhine yazılan sloganların yer aldığı dövizleri taşıyan grup, konuşmanın ardından dua etti. Grup, protestonun ardından sessizce dağıldı.

(CİHAN)

Kaynaklar:

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1113791&title=kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi

http://www.beyazgazete.com/haber/2011/03/27/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi.html

http://www.haberdar.com/haber/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi-2426736

http://www.stargundem.com/guncel/1158947-kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi.html

http://www.dikkathaber.com/haber/20110327/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi-395074-0.html

http://www.timeturk.com/tr/2011/03/27/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi.html

http://www.timeturk.com/tr/2011/03/27/abd-buyukelciligi-onunde-kargasa.html

http://www.medya73.com/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi-haberi-583671.html

http://www.haber7.com/haber/20110327/Muhalifler-Ras-Lanufu-ele-gecirdi.php

http://www.haberaktuel.com/muammer-kaddafi-yanlilari-ile-muhalifler-karsilasti-haberi-399147.html

http://www.haberciniz.biz/abd-buyukelciligi-onunde-libya-operasyonu-protesto-edildi-1011946h.htm

http://www.haberciniz.biz/abd-buyukelciligi-onunde-eylem-1012056h.htm

http://www.haberpusula.com/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari--abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi-haberi-418656.html

http://www.medya73.com/abd-buyukelciligi-onunde-libya-operasyonu-protesto-edildi-haberi-583679.html

http://www.medya73.com/abd-buyukelciligi-onunde-eylem-haberi-583853.html

http://www.haberx.com/abd_buyukelciligi_onunde_libya_operasyonu_protesto_edildi(17,n,10626657,146).aspx

http://www.haberx.com/abd_buyukelciligi_onunde_eylem(17,n,10626773,147).aspx

http://www.haberaktuel.com/muammer-kaddafi-yanlilari-ile-muhalifler-karsilasti-haberi-399147.html

http://www.nevsehirmedya.com/abd-buyukelciligi-onunde-libya-operasyonu-protesto-edildi-17447h.htm

http://www.nevsehirmedya.com/abd-buyukelciligi-onunde-eylem-17532h.htm

http://www.haber7.com/haber/20110327/Muhalifler-Ras-Lanufu-ele-gecirdi.php

http://www.haber50.com/kaddafi-yanlilari-ile-karsitlari,-abd-buyukelciligi-onunde-karsi-karsiya-geldi-408394h.htm

Devamını oku...

 

  • Kategori Ses
  •   |  

 

NATO'NUN LİBYA İŞGALİNİ PROTESTO EDİYORUZ!

 

27 MART 2011 PAZAR GÜNÜ
SAAT 14:00’DA
ABD BÜYÜKELÇİLİĞİ ÖNÜNDEYİZ!
TÜM HALKIMIZ DAVETLİDİR

 

(0090) 312 229 27 91

Devamını oku...

Tunus Yöneticilerinin Dininde... "İslam'ı Esas Almak Yasaktır"

  • Kategori Tunus
  •   |  

Tunus'taki insanlar, harekete geçtikleri gün uşaklığın, dalaletin, sefaletin, cehaletin, açlığın ve kamu mallarının yağmalanmasının egemen olduğu İslam'ın dışına çıkma dönemini sona erdirmek amacıyla kokuşmuş kapitalizmin kuyruklarının ve paralı adamlarının diktatörlüğünü bitirmek için harekete geçtiler. Kapitalizme ve ülkemizdeki vekillerine hizmet etmek üzere dizayn edilmiş fasit ve zalimane kanunlarıyla birlikte rejimi tamamen bitirmek için harekete geçtiler. Bizi, insanlık tarihinde benzerine pek rastlanmayan yalan, zulüm, baskı ve hıyanetlerle örülü bir sürece bağlayan her şeyi bitirmek için harekete geçtiler. Böylece insanlar, rahat bir nefes aldılar ve çoğu değişimi gerçekleştirdikleri veya değişme adım attıkları hissine kapıldılar!! Rejimin değişmesi çağrısında bulunan insan toplulukları, artık ümitlerinin gerçekleşme yolunda olduğunu hissetmeye başladılar. Ancak bu ümitler, hızla gerçeği ortaya çıkan birer aldatıcı serap ve vehim oldu.

Gerek geçmişte gerekse şu anda olsun bu rejim, tüm politikalarını insanların iradesini yansıttığını iddia ettikleri kanunları insanları aşarak uygulamaktadır. Mesela sanki Tunus'taki Müslümanlar fırkacı milletmiş ve İslam da fırkacı bir dinmiş gibi fırkacı bir kıyafet sayarak (Allah'ın Müslüman kadınlar için belirlediği kadının) başörtüsüne savaş açmıştır!! Keza bu rejim, aynen şeytan gibi kadınların elbiselerini soymuştur: يَنْزِعُ عَنْهُمَا لِبَاسَهُمَا لِيُرِيَهُمَا سَوْءَاتِهِمَآ "Ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak..." [el-Arâf 27] Tüm bunları ise kanun namına yapmıştır. İşte bugün aynı rejim, geçmişte yaptığı gibi Allah'ın ümmetten talep ettiği takva ve din elbisesi, İslam elbisesi olan başka bir elbisesini söküp almayı istemektedir: يَابَنِيۤ آدَمَ قَدْ أَنزَلْنَا عَلَيْكُمْ لِبَاساً يُوَارِى سَوْءَاتِكُمْ وَرِيشاً وَلِبَاسُ ٱلتَّقْوَىٰ ذٰلِكَ خَيْرٌ ذٰلِكَ مِنْ آيَاتِ ٱللَّهِ لَعَلَّهُمْ يَذَّكَّرُونَ "Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takva elbisesi... İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar." [el-Arâf 26] Zira onlar, Tunus halkının Müslüman olduğuna inanmıyorlar. Bilakis Tunus halkı, onların nazarında fırkalar toplamından ibaret olup Müslümanlar fırkası da bunlardan biridir!! Dolayısıyla din temelli bir parti kurmak doğru değildir! Böylece din, Müslümanlar taifesi ile diğer taifeler arasında bir fitneye sebep olmasın!! Bu nedenle onlar, İslam milletine dayalı her hareketi yasadışı hareket olarak görüyorlar. Hizb-ut Tahrir de böyledir. Çünkü o da dine dayalı bir hizbtir ve yeryüzünde Hilafeti ikame etme projesini sahiptir!! Bu ise onların hükmüne göre Hizb-ut Tahrir'i siyasî hayat çizgisinin ve tüm toplumsal hareketler bağlamı dışında bırakmak için yeterli bir sebeptir. Bu da hukukun üstünlüğü gereğidir! Hangi hukuk? Tunus'a ve halkına savaş açtığı ve hayat emarelerini yok ettiği bizzat Bin Ali'nin hukukudur. Lût kavminin hukukudur: أَخْرِجُوۤاْ آلَ لُوطٍ مِّن قَرْيَتِكُمْ إِنَّهمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ "Lût ailesini memleketinizden çıkarın; güya onlar temiz insanlarmış." [Lût 56] Tarih boyunca Allah'ın şeriatına karşı çıkanların ve resulleri yalanlayanların hukukudur: وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لِرُسُلِهِمْ لَنُخْرِجَنَّـكُمْ مِّنْ أَرْضِنَآ أَوْ لَتَعُودُنَّ فِى مِلَّتِنَا فَأَوْحَىٰ إِلَيْهِمْ رَبُّهُمْ لَنُهْلِكَنَّ ٱلظَّالِمِينَ "Kafir olanlar resullerine dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara: "Zalimleri mutlaka helak edeceğiz!" diye vahyetti." [İbrâhim 13] O halde bu bozuk hukuk, meşruiyetini nereden almaktadır?! Ümmetin akidesine mi ait yoksa onunla çatışmakta mıdır? Nasıl olur da ümmet, çarkıtı çıkmış bir rejimin fesadına karşı ayaklanarak değiştirilmesini talep eder ve sonra da ona muhakeme olabilir?! Bu kişiler hangi meşruiyete dayanarak insanların geleceklerini belirlemekteler ve kendilerine insanların Rablerine itaat etmesini yasaklama hakkı vermektedirler?!

Bizler, bitmiş bir hukuktan geriye kalanlara muhakeme olanlara, onu canlandırmaya çalışanlara ve sahip olmadıkları bir meşruiyet iddiasında bulunanlara seslenir ve onlara deriz ki: Bizler, dinimiz için çalışmak üzere sizden izin istemiyoruz. Zira selefiniz olan tagutun zulmüne rağmen Allah'ın azabından korkarak ve rızasına arzulayarak geçmişte çalıştık, zulmüne, hapsetmelerine ve işkencelerine sabrettik. İzni, sadece çalışmamızı kolaylaştırmak için istedik. Siz de izin vermediniz. Sizin bu izni vermemeniz, bizim tutumuzu zerre kadar etkilemeyecektir. Bilakis bizler, azim İslam ümmetinin evlatları olan Hizb-ut Tahrir'in şebabı olarak Allah'ın dinine nusret verme vaadi gerçekleşinceye kadar yalnızca Allah'a dayanarak ve O'nun gücüne sığınarak İslam'ı yeryüzünde ikame etme projemizi gerçekleştirmeye dönük seyrimizi sürdüreceğimize dair Allah'a söz verdik.

وَلَنُسْكِنَنَّـكُمُ ٱلأَرْضَ مِن بَعْدِهِمْ ذٰلِكَ لِمَنْ خَافَ مَقَامِى وَخَافَ وَعِيدِ "Onlardan sonra sizi mutlaka o yerde yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimselere mahsustur." [İbrâhim 14]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- "Amerika'yı Kovun, Hain Yöneticileri Devirin ve Hilafeti Kurun" Başlıklı Yürüyüş Hazırlıkları Var Hızıyla Devam Ediyor Tedirgin Olan Ajan Yöneticiler, Hizb-ut Tahrir Şebabının Evlerini Basıyor ve Onları Şahbaz Bahati Suikastına Karı

Hizb-ut Tahrir, kitlelerle yoğun temaslarda bulunmak, afişler yapıştırmak, duyurularda bulunmak ve genel mekanlarda faaliyetler yürütmek de dahil 17 Nisan yürüyüş hazırlıklarına yönelik güçlü kampanyasına başlamasının üzerine hükümet paniğe kapıldı.

Bu kampanya, geçen günlerde Uluslararası Pazar Anketi Kuruluşu [MEBRB] tarafından Pakistan'daki iktidar rejimi hakkında yapılan ve demokratik rejiminin popülaritesini ortaya koyan araştırma ile eş zamana denk geldi! Zira bu ankete göre (%53) gibi insanların büyük bir çoğunluğu Pakistan'da Hilafeti isterlerken sadece %11'inin demokrasiyi, %2'sinin demokratik İslam'ı önemsedikleri ve %22'sinin sıkıyönetime katıldıkları ortaya çıktı. Bundan dolayı yöneticiler, 17 Nisan yürüyüşlerine büyük bir katılımın olacağını ve bunun da rejimin sonunun göstergesi olduğunu hissetmiş olmalılar ki kampanya başlar başlamaz Hizb-ut Tahrir'in üyelerinin evlerini bastılar. Bu son olayda gizli istihbaratçılardan oluşan baltacılar, iki defa şab Cüneyd Hân'ın evini bastılar ve Şahbaz Bahati suikastı dosyasını sallayarak Hizb-ut Tahrir'i bu davaya karıştırmakla tehdit ettiler. Nitekim baltacıların sorumlusu, daha önceki bir kampanyada da Hizb-ut Tahrir'i Lahor patlamalarına karıştırmakla tehdit etmişti.

Bu bağlamda ajan yöneticilere aşağıdaki hususları vurgulamak isteriz:

1- Tüm dünya, Hizb-ut Tahrir'in siyasî bir hizb olduğunu bilmektedir. Dolayısıyla bu tür girişimler, birer beyhude girişimdir.

2- Daha önce de taviz vermesi için Hizb-ut Tahrir'e baskı yapmıştınız da ağır bir başarısızlığa uğramıştınız. Bu durum bu şekilde devam edecektir.

3- Hizb-ut Tahrir, Nebi [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna bağlı bir hizb olup Hilafet Devleti'ni kurmak için kuvvet sahiplerinden nusret talep etmekte ve sizden tüm cürümlerinizin hesabını tek tek soracaktır.

4- Hizb-ut Tahrir, her türlü ucuz davranışları şiddetle kınar, reddeder ve Hilafeti kuruncaya dek bir an bile durmayacağını teyit eder.


İmrân Yûsufzây
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir

Resmi Sözcü Yardımcısı
Pakistan Vilâyeti

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Ey Lübnan Yöneticileri! Bre Gafiller! İnsanların Öfkesinden Kurtulacağınızı mı Sanıyorsunuz?!

Lübnan'da çekişen guruplar arasındaki süregelen iğrenç didişmelerle birlikte geçim şartları da kötüleşmeye devam etmektedir. Fiyatlar yükselmekte, insanların genelinin alım gücü düşmekte, elektrik krizi ağırlaşmakta, baskıcı güvenlik birimleri, yargılanmadan veya siyasî ve otoriteyi parselleyen siyasilerin derin sessizliği altında haksız yargılamalarla tutuklananlara zulmetmede ısrar etmektedir... İnsanların maslahatlarının alaya alındığı sahnelerden sonuncusu, benzin fiyatlarının belirlenmesinde yaşanan didişmedir. Bu da ülkedeki zalim yöneticilerine koyduğu haksız vergiler yüzünden insanların fahiş fiyatlara almasına rağmen temel bir yakıt olan benzinin kesilmesine yol açmıştır. Ardından benzin fiyatını kat kat yükselttikten sonra fiyatı 5 bin liraya indirmekle övünenler bunu başımızı kalkıyorlar!

Şayet bu ve diğer İslam beldelerinde İslam şeriatı tatbik edilmiş olsaydı hırsızların, petrol mafyalarının, siyaset ve fırkacılık tacirlerinin yasallaştırdığı bu zulmü görmezdik. Buna en uygun örnek mütekamil bir ekonomik nizama sahip olan İslam şeriatının, her türlü yakıt çeşidini kamu mülkiyetinden sayması ve herhangi bir ferdin veya özel şirketin bunları mülk edinmesini veya işletmesini tekeli altına almasını haram kılmasıdır. Nitekim Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: الناس شركاء في ثلاث: الماء والكلأ والنار "İnsanlar şu üç şeyde ortaktırlar: Su, ateş ve mera." Bu hadiste geçen ateşle kastedilen, petrol, doğalgaz ve kömür gibi insanların yaktığı ve ihtiyaçlarını gidermek için yakıt ürettikleri ürünlerdir... Dolayısıyla gerek çıkarma gerek ticaret gerekse üretme olsun bu sektörün işletme mülkiyetinin herhangi bir ferde verilmesi caiz değildir. Devlet, üzerine hiçbir vergi koymadan sadece petrolü çıkarma ve arıtma maliyetini almalıdır... Binaenaleyh -şu ana kadar- hiçbir petrol ürününe sahip olmayan Lübnan hükümetine düşen, bu ürünü sadece maliyet fiyatına insanlara temin edip dar gelirli insanların aylık gelirlerinin yarısını yakıta harcayacakları derecede benzine fahiş vergiler koyarak insanların mallarını organize bir şekilde çalmamalıdır. Ayrıca Lübnan otoritesi, tüketicilerin yakıt maliyetlerini büyük oranda düşüren doğalgazla veya mazotla çalışan arabaların ithal edilmesini yasaklayarak yakıtla ilgili başka kanunlarla da insanları bunalttıkça bunaltmaktadır.

Ey Tüm Lübnan Yöneticileri!

Sizden bir gurup, hakikat ve adalet sloganlarının arkasına gizlenerek insanları, maslahatlarını, geleceklerini pazarlayıp yönetim ve ekonomide fesat saçarken ikinci gurup, direnişi ve silahlarını koruma sloganları, "İsrail" ve Batı karşıtı olan devletlerle koalisyon kurma kılıfı altında bu cürümlerin aynısını işlemektedir. Oysa bu devletlerin insanları köleleştirme, servetlerini yağmalama ve kimliklerini yok etme bakımından tarihin çöplüğüne giden Tunus, Mısır ve Libya'daki rejimlerden hiçbir farkı yoktur. Hatta gerek Batıya ajanlıkları veya onunla gizli ittifakları gerekse "İsrail'i" zımnen veya fiilen tanımaları ve onunla barış yapmaya hazır olmaları bakımından da hiçbir farkı yoktur. Şimdi bundan sonra 27 Şubat Pazar günü emareleri görünmeye başlayan insanların öfkesinden kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz ey Lübnan yöneticileri?!

Müslümanıyla Gayrimüslimiyle Ey Tüm Lübnan Halkı!

İnsanların maslahatlarının yeni bir hükümetin kurulmasını bekleyen bir rehine olması bakımından ülkenizde gelişmekte olan bu siyasî sahne, Fransa'nın inşa ettiği, İngiltere ve Amerika ile üzerinde çekiştiği, bölgesel ve yerel tarafların içerisinde oynadığı Lübnan varlığının başarısız bir varlık olduğunu bir kez daha teyit etmektedir. İnsanların işlerini gözetmenin bir aracı olmak yerine devleti fırkaların liderlerinin makamı ve malları üzerinde çekiştiği bir çiftliğe çeviren üzerine kurulu olduğu fırkacı yapısı da bu başarısızlığını ağırlaştırmıştır. Lübnanlı liderler, bu fırkacı yapının içine saplandılar. Dolayısıyla Müslümanlar ile Nasraniler ve Sünniler ile Şiiler arasındaki fırkacı fitnede akan kanlar, kişisel ve gurupsal amaçlarını gerçekleştirmek ve okyanus ötesindeki efendilerine hizmet etmek için kullandıkları en ucuz araç oldu. Bu liderlerin peşinden sürüklenmeniz, bir gün olsun size zilletten, aşağılanmaktan, beladan ve felaketten başka bir şey kazandırmadı ve kazandırmayacakta. Bu kişilerden ve fasit rejimlerinden kurtulmanın yolu ne laiklikten ne ithal kapitalist Batılı laik anayasanın tatbikinden ne de yeniden düzenlenmesinden geçmektedir. Bilakis kurtuluşun yolu Lübnan ve diğer bölge halklarının, kokuşmuş Batılı hadaratın ve ülkemizde uygulanan bozuk kanunlarının karşısında tek başına duracak olan insan için elverişli yegane siyasî hadaratsal bir projeyi benimsemesinden geçmektedir. Bu da İslam'ın hadaratsal ve siyasî projesi olup güzel bir şekilde uygulandığında tüm insanların işlerini en güzel şekilde gözetecek olan İslam Nizamı'dır. O halde bu azim projenin gerçekleşmesi için bu küresel İslamî hareketin bir parçası olun.

يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ "Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir." [Yunus 57]

 

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - "Gelmekte Olan Değişim Rüzgarı... Tagut Rejimlerin Yıkımı ve İslamî Hilafetin İkamesi Olacaktır" Başlıklı Siyasi Forum

İslam ümmeti, bugün Batının birinci dünya savaşı sonunda Hilafet Devleti'ni yıkmasından, Allah'ın indirdikleriyle yönetimi siyasî, iktisadî, içtimaî, haricî ve öğretim siyaseti olmak üzere hayatın tüm alanlarından uzaklaştırmasından, İslam'ı salah, zekat, oruç ve hac gibi bireysel ibadetlerle sınırlandırmak üzere bunların yerine kapitalizmin sistemlerini getirmesinden bu yana maruz kaldığı zulmün doğasının bir sonucu olan olayların içerisinden geçmektedir.

Bin Ali'nin kaçmasına ve Mübarek'in yönetimi bırakmasına neden olan Tunus ve Mısır'da yaşananlar ve bugün Yemen, Libya ve Bahreyn'de dönen olaylar bir son olmayacaktır. Bugün bunların dışındaki diğer insanların sessiz kalması ise sadece Müslümanları bastırmaları, aşağılamaları, bazen gericilik, bazen de terör iftirasında bulunmaları amacıyla Batının desteklediği, silahlandırdığı, finanse ettiği ve bir gün olsun onu hoşnut etmekten geri kalmayan güvenlik birimlerinin savaş süngülerini altında olmalarından dolayıdır. Hatta Batı, küçük Bush'un iddiasına göre on yıllarca devam eden haçlı savaşı altında İslam ve Müslümanlarla savaşmak için ordularını teçhiz etti. Nitekim Mısır'daki son olaylarda ordu komutanlarının sürekli Amerikan yönetimi ile bağlantı içerisinde olduğu gibi Yemen Genel Kurmaya Başkanı Ali Eşval'in de Amerikan ordusunu dost olarak nitelendirmesi hiç de şaşırtıcı değildir.

İşte tüm bonlar, İslam'ın ve Müslümanların şerefinin hamisi Hilafet Devleti'nin yokluğu ve Batının İslam beldelerini taksim etmesi altında gerçekleşmektedir. Yemen üzerindeki açık Amerikan-İngiliz çatışmasının altında Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, açıktan açığa değişime ve Ali Abdullah Salih'in değiştirilmesine çağırabilmiştir. Ali Abdullah Salih'i ve rejimini gözeten İngiltere, Mübarek'i yönetimden eden Batılı istihbarat servislerinin Ali Abdullah Salih'e nasihatlerde bulunacağını öğrenince dışişleri bakanının Yemen'i ziyaret etmesi, Yemen anayasasının demokratik bir anayasa olduğunu ve kendisini halkın seçtiğini söylemesi için İngiliz Lordlar Kamerası Üyesi Emme Nicholson'un Ali Abdullah Salih'le görüşmesi ile buna karşılık vermiştir.

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti, Hilafet Devleti'nin Yahudi Mustafa Kemal tarafından yıkılmasının 87. elim yıldönümü münasebetiyle 03.03.2011 perşembe günü sabah saat 9:00'da İcil otelinde "Gelmekte Olan Değişim Rüzgarı... Tagut Rejimlerin Yıkımı ve İslamî Hilafetin İkamesi Olacaktır" başlıklı siyasî bir forum düzenledi. Bu forumun amacı, insanlara Hilafet Devleti'nin yıkılmasının tehlikesinin boyutunu ve Hilafet Devleti'ni kurarak İslamî hayatı yeniden başlatmak için çalışmanın Müslümanlara vacip olduğunu açıklamaktı.

Not: Ayrıca Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti, aynı gün ve aynı münasebetle ikindi vakti saat 15:00'da Umran şehrindeki Umran salonunda "Geleceğin Gücü Hilafet" başlıklı bir forum düzenlendi.


Mühendis Şefik Hamîs
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti Medya Bürosu Başkanı

Devamını oku...

Kenyalı Fasit Yöneticiler, Birer Uyuşturucu Taciri ve Öldürücü Katildir! Peki, Bunların Elinden Nasıl Kurtuluruz?

  • Kategori Doğu Afrika
  •   |  

"Wikileaks" internet sitesi, geçenlerde Nairobi'deki Amerikan büyükelçiliği ile Amerikan dışişleri bakanlığı arasındaki gizli diplomatik yazışmaları ortaya çıkardı. Bu yazışmalarda ABD'nin Kenya büyükelçisi, Kenya'daki önde gelen siyasilerin yolsuzluğun unsurları olduğunu, hükümetin önemli görevlilerinin uluslararası uyuşturucu ticaretine karıştığını ve görevlerini kötüye kullandıklarını ifade etti. Yine söz konusu sızıntılarda, Devlet Başkanı Kibaki'nin ve Başbakan Raila Odinga'nın bencil özel çıkarlarına zarar vermesi bakımından "reformların" önündeki en büyük engel olduğu belirtildi. Ayrıca Uluslararası Suç Mahkemesi Savcısı Luis Moreno-Ocampo, 2007 Aralık seçimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından patlak veren toplu katliam eylemlerinin akabinde 5'i hükümetin ileri gelenleri olmak üzere insanlık suçlarına karışan 6 kişinin yargılanmasına karar verdiğini ilan etti! Bunun üzerine Kibaki, Odinga ve bakanları açıkça buna tepki gösterdiler. Zira bu iddiaların hepsini yalanladılar, kendilerinin tüm bu suçlamalardan uzak olduklarını, yeni anayasayı geçirerek reform projelerine öncülük etmekle gurur duyduklarını iddia ettiler ve bunu Kenya halkını kurtaracak en büyük projeymiş gibi gösterdiler!

Kenya'daki insanlar, gerçek kurtuluşun nerede yattığını bilmeliler ve ortaya atılan belirli meseleleri ele almazdan önce şu anda haber başlıklarına konu olan diplomatik yazışmalarla ilgili önemli üç noktadan başlamalıyız.

Birincisi: Bu sızıntılar, apaçık şekilde Batılı devletlerin doğalarında hala sömürgecilik olduğunu ve büyükelçilikleri de dahil tüm kurumlarını, saptırıcı şekilde bizlerin uzun bir zamandır bağımsızlığımızı elde ettiğimizin reklamını yapmalarına rağmen stratejik çıkarlarını korumak için ülkemize karşı casusluk yapmaları için kullandıklarını göstermektedir!

İkincisi: Aslında bu sızıntılar, bir sırrı ifşa etmemiştir. Zira vatandaşlar, uzun bir zamandır işlerin dizginlerini elinde bulunduran liderlerin bu habis gerçek yapılarının farkındadırlar. Zira onlar, birer şerir fasitlerdir ve insanlık görüntüsüne bürünmüş birer siyasi şeytanlardan başka bir şey değildirler!

Üçüncüsü: Birer ajan yönetici olan aptal siyasiler, görünürde destek veriyor göründükleri halde Batılı milletlerin kedilerine gizlice ihanet etmelerine rağmen yönetimlerine destek vermeleri için Batıya güveniyorlar. Diğer yönden sıradan insanlar bile uzun zamandır liderlerdeki şerrin farkındadırlar ve onlar, Tunus ve Mısır'da olduğu gibi her an kendilerine karşı bir halk ayaklanmasının baş göstermesinden kaygılanmaktadırlar.

Yolsuzluk sorunu itibarıyla Kenya'nın sözde Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu [KACC], yeni atanan genel müdürü ile tüm bakanlıklardaki yolsuzluğu bitirdi gibi görünüyor. Ancak aslında yolsuzluğun temel unsurlarının kendisinin desteklediği büyük kapitalist işadamlarından ve bu komisyonun müdürlerinden oluşan yolsuzluk şebekelerinin olduğu hakikatini göz ardı etmektedir! Mesela bazı ileri gelen liderler, Godenberg ve Anglo Leasing gibi büyük yolsuzluk skandallarına karışmışlardır. Bundan dolayı bazıları kısmî çözüm olduğunu ifade etmelerine rağmen onlara dokunulmamıştır! Zira kamu mallarını yağmalamalarından dolayı hapse atılan kaç tane bakan var? Kamu arazilerini ele geçirmelerinin arından hapse atılan kaç tane milletvekili var? Mısır veya eğitim fonları skandalı yüzünden hapiste olan önde gelen işadamlarından kim var?!

Kenya'nın elde ettiği yalan bağımsızlığından şu ana kadar yolsuzlukla mücadele edilmesi için komisyon üzerine komisyon kurulmuştur. Buna rağmen "liderler", her gün güpegündüz kamu mallarından milyarları çalmaktadırlar. Bu da bu komisyonların insanları uyutma maksatlı bir vehimden başka bir şey olmadığı gerçeğini göstermektedir.

Uyuşturucu açısından olana gelince; gerçek şu ki birçok lider, bu "ticaret" sayesinde dünya çapında zenginler haline geldi. Zira bazı araştırmalar, bu ticaretin petrol ve silahtan sonra dünyanın üçüncü en büyük karlı ticareti olduğunu göstermiştir.

Tabiatıyla bu gelişmiş suçlar, polis, ulusal istihbarat, denizci ve havacı gibi birçok devlet kurumlarındaki üst düzey hükümet yetkililerinin katılmasını gerektirmektedir. Bu da sözde "uyuşturucuyla mücadele operasyonları" yoluyla torbacılar ve içiciler yakalanırken neden milyarları götüren bilindik büyük balıklara dokunulmadığını açıklamaktadır. Bu da ülkedeki gençliğin yok edilmesine yardımcı olmaktadır. Bundan dolayı hiçbir kimse, mevcut bozuk rejimden insanları geçici olarak aldatmaya dönük göstermelik tutuklamalar dışında herhangi elebaşı uyuşturucu tacirini tutuklamasını beklememelidir. Buna mukabil Müslümanların sözde terör "şüphesiyle" nasıl tutuklandıklarını, işkence edildiklerini ve götürüldüklerini görmekteyiz. Güvenlik birimlerinin aceleyle yaptıkları bu davranışlar, hükümetin Amerika Birleşik Devletleri'ni hoşnut etmek üzere çalıştığı içindir. Buna rağmen subaylar, uyuşturucu yüklü konteynırların nerden nereye ihraç ve ithal edilmesi olayının arkasında kimlerin olduğunu bilmediklerini iddia ediyorlar! Bundan daha kötü olanı ise uyuşturucu ticareti soruşturmasında işbirliği yapmayı reddeden güvenlik subaylarının kurşunlanarak öldürülmesi ve ölmeleri nedeniyle soruşturmaların boşa gitmesidir. Tüm bunlar ise "onurlu milletvekillerinin" ticareti içindir. Bu, hükümet içerisindeki bariz ellerin bu şerir ticareti desteklediğine dair kanıt olarak yetmez mi?! Açıkça ve kararlılıkla uyuşturucuya karşı olduğunu iddia eden Amerika Birleşik Devletleri büyükelçisine gelince; şimdi sahiden o, Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyanın uyuşturucu tüketen birinci ülkesi olduğunu ve hükümetinin bu ticareti engellemeyi başaramadığını bilmiyor mu? Aynı şekilde Amerika, Afganistan'a yönelik acımasız işgali sırasında uyuşturucu üretimine baskı yapmak yerine Taliban yönetimi dönemindeki duruma kıyasla uyuşturucu ticaretini arttırmıştır. Şimdi bu casus büyükelçi, bunu görmüyor mu? Ancak ciddi tehlike şudur ki sözde Müslüman bir liderin, bu casusu övmeye düşkün olduğunu ve açıkça Amerika Birleşik Devletleri'ne yardım etmeye çalıştığını görmemizdir. Halbuki bizzat Amerika Birleşik Devletleri, İslam karşıtı küresel azgın ve iğrenç haçlı saldırısına öncülük etmektedir. Hal böyleyken Kenya'da uyuşturucu tehlikesiyle mücadele edilmesi Amerika'nın umurunda olur mu?

Ey lider hatırlamazmısın ki Allahu [Subhânehu ve Te'alâ], düşmanlarımızı dost edinmemizi bizlere haram kılmıştır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri dost, sırdaş edinmeyin! Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar ve hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür." Âl-i İmrân 118]

Batılı devletlerin hakim olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gelince; çok partili demokrasiyi ülkelerimiz için bir kurtarıcı olarak pazarlamaya çalışmaktadır. Ancak gerçekte ise 2007'de yapılan demokratik seçimler, toplu ölümlere ve ülkenin yıkımına neden olmuştur. Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi, "tek gözlüdür." Zira Irak ve Afganistan'da binlerce insanı katleden operasyonları işleyen büyük Batılı devletlerdeki şerir savaş suçlularını görmemekte ve kendi nazarında dünyanın efendileri olmalarından dolayı onları sorgulamamaktadır! Bu mahkemenin, gerçeğe ve adalete hizmet etmesi imkansızdır. Bilakis Batının sömürgeci politikalarının dayatılması için bir silah olarak kullanılmaktadır. Oysa açıktır ki tepeden tırnağa kadar Kenya'daki siyasilerin hepsinin 2007 yılı seçimlerinden sonra meydana gelen kaos ve öldürme eylemleriyle bağlantısı vardır. O halde neden Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu şerir siyasileri cezalandırmıyor?

Yeni anayasaya gelince; çıkarılmasının üzerinden sadece birkaç ay geçti ve fiilen bir serap olduğu ortaya çıktı. Ona bağlı kalacaklarını ve koruyacaklarına dair yemin eden aynı siyasiler, şimdi utanmadan açıkça onu çiğnemektedirler. Açlık milyonlarca insanı tehdit etmesine ve hükümetin üzerine dayandığı destekler olan uyuşturucu çete liderleri ve yolsuzluk hala sınırsız bir şekilde kol gezmesine rağmen bu anayasanın vatandaşlara yardımcı olması imkansızdır. Bilakis bu güne kadar kurban olanlar hala vatandaşlardır! Aslında bunun nedeni bu anayasanın bir insan yapımı olmasıdır. Oysa insanlık, insanın yaratıcısının katından olan adil bir anayasaya muhtaçtır. Dolayısıyla sahih çözüm, sömürgeci kapitalizmin ve şerir siyasilerin tecrübelerinin ve düşüncelerinin bir ürünü olan bu anayasanın yerini alemlerin Rabbinin anayasasının almasıdır.

 

Ey Kenya Halkı:

Hala bu vakıa karşısında gözlerinizi açmayacak mısınız? Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ismini zikrettiği altı kişinin kamu mallarını götüren fasit rejimin payandalarından olduğunu ve hükümetin mahkemedeki hukukî masrafları karşılamak için kamu mallarını kullanarak hala sizlere kötü muamele ettiğini görmez misiniz? Şöyle buyuran Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], ne kadar da doğru söylemiştir:

إِذَا لَمْ تَسْتَحْيِ فَاصْنَعْ مَا شِئْتَ "Haya etmiyorsan dilediğini yap!"

Bu siyasiler, işleri daha da kötüleştirmek için ülkede bir kez daha iç savaşı tetikleyecek kabilevî koalisyonlar yoluyla 2012 yılı seçim projelerine dönük fiili planlar yapmaktadırlar. İşte tüm bunlardan sonra isimleri, partileri ve koalisyonları ne kadar değişirse değişsin bu siyasilerin aranızda nefreti körükleyecek ve bencil amaçlarını gerçekleştirmek uğrunda tereddüt etmeden herkesi harcayacak birer şeytan olmaya devam edeceklerini görmelisiniz.

Artık demokratik politikadaki mugalataları ve yalanları fark etmenizin zamanı gelmiştir. Siyasilerin hepsi, aynı tiniyete sahiptirler. Onların daimi dostları veya düşmanları yoktur. Çıkarları birleştiğinde bir araya gelirler ve çıkarları ihtilaf ettiğinde dağılıp giderler. Onlar, Batılı efendilerinin bozuk akidelerine inanırlar ve onların birer ajanıdırlar. Buna rağmen bizzat Batı bile aynı kapitalist düşünceyi kullanarak ekonomik ve siyasi krizleri çözmeye muktedir değildir. Dolayısıyla isteyen de istenilen de acizdir!

Hizb-ut Tahrir / Doğu Afrika, İslamî fikri taşımakta olup hayatın tüm işlerine dair çözümlere ve gerçek kurtuluş yoluna sahiptir. Hizb-ut Tahrir, onulmaz fakirlik, kabilecilik tehlikesi, yıkıcı yolsuzluk ve şerir siyasiler sorunlarını çözmeye muktedirdir! Dolayısıyla yaratıcınızın sizler için razı olduğu ideolojiye yönelmeniz için kendinizi Batıyı ve sömürgecileri körü körüne taklit etmekten kurtarmanızın zamanı gelmiştir. Zira O, sizi ve sizin durumlarınıza neyin uygun olduğunu bilendir ve hikmet sahibidir.

أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنْ اللَّهِ حُكْمًا لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ "Yoksa onlar hala cahiliye hükmünü mü istiyorlar. İnanan bir kavim için Allah'tan daha iyi hüküm veren mi vardır?" [el-Maide 50]

 

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER