Cuma, 23 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/14
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- Sayın Yemen El-Yevm Gazetesi'nin Editörü Kardeş

"Yemen el-Yevm" Gazetenizin, 07.12.2012 Cuma günkü 204. sayısında yazar Faysal es-Sofi'ye ait sütunda "Radfani'nin Görüntüsü Savaş Nedenidir" başlıklı bir makale yayınlanmıştır. Makalede, Savunma Bakanı Müsteşarı Yarbay Fadl Muhammed Cabir Radfani'nin, 25.12.2012 Salı günü Sana'a'daki Yemen kapısında bulunan Savunma Bakanlığı'nın binalarından birinin önünde öldürülmesi olayından bahsedilmektedir. Nitekim konuşmasına, ordu ve güvenlik hakkındaki şu sözleriyle son vermiştir: "Bu ikisi, İslamî Hilafet'i kurmak için mevcut devleti devirmekle ilgisi olan diğer çevreler tarafından hedef alınmadığı anlamına gelmez."

Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti olarak bizler, gazetenizde yayınlamanız amacıyla Hilafet meselesi hakkındaki cevap hakkımızı gönderiyoruz. Hilafet, İslam'daki Yönetim Sistemi olup o, kendisinden önceki ve sonraki diğer yönetim şekillerinden tamamen farklıdır. Zira onun hakkında deliller varit olmuştur. Nitekim  İmam Ahmed'in Müsnedi'nde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur:

تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعَها، ثم تكونُ خلافةٌ على منهاج النبوة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعُها إذا شاء اللّه أن يرفعَها، ثم تكون ملكا عاضا فيكون ما شاء الله أن يكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون ملكًا جبريّة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها، ثم تكون خلافة على مِنهاج النبوة ثم سَكتَ "Allah'ın olmasını dilediği kadar aranızda Nübüvvet olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra Allah onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra ısırıcı Hanedanlık olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde Allah onu da kaldıracaktır. Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra onu kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." Sonra sustu.

El-Buhari ve Muslim Sahihlerinde, Ebu Hazım'dan şöyle dediğini rivayet ettiler. Ebi Hureyra ile beş yıl oturdum ve ondan Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Selem]'in şöyle buyurdu dediğini işittim: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الأوَّلِ فَالأوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları, nebiler tarafından siyaset ediliyordu (yönetiliyordu). Bir nebi vefat edince, bir diğer nebi ona halef oluyordu. Artık benden sonra nebi yoktur. Halifeler olacak da çoğalacaklardır." Dediler ki: "Öyleyse bize ne emredersiniz?" Dedi ki: "İlk olana, ilk olana biatinize sadakat gösterin. Muhakkak ki Allah size karşı görevlerini yerine getirip getirmediklerini onlardan soracaktır."

Yine İbn-u Hıbban, Sahihinde Ebu Seleme'den o da Ebu Hurayra'dan Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: سيكون بعدي خلفاء يعملون بما يعلمون ويفعلون ما يؤمرون ثم يكون من بعد خلفاء يعملون بما لا يعلمون ويفعلون مالا يؤمرون فمن أنكر عليهم فقد بريء ولكن من رضي وتابع "Benden sonra Halifeler olacak. Bildikleri ile amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapacaklar. Sonra yine Halifeler olacak. Bilmedikleri şeylerle amel edecekler ve emrettikleri şeyleri yapmayacaklar. Kim onlara karşı çıkarsa beri olur. Ama kim razı ve tabi olursa o başka!"

Sahabe, Ebu Bekir'in Müslümanların Halifesi görevini üstlendikten sonra ihtilaf etmemişler ve Hilafet, 88 yıl önce yıkılıncaya kadar 1300 küsur yıl baki kalmıştır. Nitekim Hilafet, "dini korumak ve onunla dünyayı siyaset etmek üzere tüm Müslümanların genel başkanlığı" olarak tarif edilmiştir. Dolayısıyla Hilafet, dahilde ve hariçteki işlerini İslam ile yürütmek üzere Müslümanları tek bir devlet altında toplayan siyasi varlıklarıdır. Zira siyasî, iktisadî, içtimaî, eğitim, dış siyaset ve hayatın diğer tüm alanlarında İslam'la hükmetmek ancak Hilafet Devleti'nin gölgesi altında mümkündür ki şeri kaide şudur: "Vacibin kendisi ile tamamlandığı şeyde vaciptir". Ayrıca İslam ümmetinin bugünkü durumu, İngilizlerin ve Fransızların kendileri dışındaki diğer Batılıların desteğini de alarak "Sykes-Picot"  anlaşması ile inşa ettikleri sınırlar yoluyla parçalanması ve onların sistemlerine ve fikirlerine mahkum edilmesidir.

Hilafet Devleti'nin kurulması yoluyla İslamî hayatın yeniden başlatılmasına gelince; 1953 yılında kurulan Hizb-ut Tahrir'in ulaşmaya çalıştığı gayesi işte budur. Bu ise İngiltere'nin, İttihat ve Terakki'nin üyesi Yahudi Mustafa Kemal'in eliyle 1924 yılında Hilafet Devleti'ni yıkmasının ardından olmuştur. Dolayısıyla hizib, İslam ile yönetmek için Hilafet'i yeniden kurmak, İslam ülkelerini birleştirmek ve İslam'ı davet ve cihat yoluyla dünyaya taşımak için çalışmaktadır. Zira Hizb-ut Tahrir, siyasî bir hizib olmasının yanı sıra Hizb-ut Tahrir'in ameli de "gözetimin İslam'ın fikir ve hükümlerine göre olması ve bunların da siyasî amellerin üzerine indirilmesi" şeklindeki siyaset olduğu gibi onun ideolojisi de "yönetim, ekonomi, içtimaî, uluslar arası ilişkiler, öğretim ve benzeri hususlarda İslam akidesinin cinsinden olan ve hayat sorunlarına çözüm getiren İslamî sistemleri belirleyen" İslam'dır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, Allahuteala'nın şu kavlinden dolayı kurulmuştur: وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ "Aranızda hayra (İslam'a) davet eden, marufu emredip münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi bir hizb) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." [Âli İmran 104]

Hilafet'i kurma metodunu şu üç merhale ile özetlemiştir: Birincisi; amel edecek bir kitle oluşturmak. Bu merhale, İslamî kültürle kültürlenme ve onu yabancı fikirlerden temizleme anlamına gelmektedir. İkincisi; hatasını izhar etmek ve onun yerine İslam fikirlerini ibraz etmek amacıyla İslam dışı fikirlerle fikrî çatışmada bulunmak ve Batı ile ajanlarının, istenilen değişime ulaşmak için olan ayaklanmalara düşük yaptırmak gibi İslam'a ve Müslümanlara karşı kurmuş oldukları planları ve komploları ifşa ederek ve insanları bunları ve bunların başarısızlıklarını anlamaya davet ederek siyasî mücadele bulunmak, ardından da Hilafet'in kurulması için yönetimin teslim edilmesi olan üçüncü merhaleye ulaşmak amacıyla Müslümanların içindeki güç ve kuvvet ehlinden nusret talebinde bulunmak. Resul Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine-i Münevvera'da ilk İslamî Devleti kurduğundaki metodu işte budur. Dolayısıyla Hilafet Devleti'ni kurmak için bunun dışındaki bir metot, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metoduna muhalefet etmek sayılır. Nitekim ensar, Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] ile olan İkinci Akabe Biatı'nda Mekke halkı ile savaşma hususunda izin istediğinde İmam Ahmed'in Müsnedi'ndeki şu hadis varit olmuştur: والذي بعثك بالحق لئن شئت لنميلن على أهل منى غدا بأسيافنا قال فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم لم أؤمر بذلك "Seni hak ile gönderen Allah yemen ederim ki eğer istersen biz yarın kılıçlarımızla Mina halkına hücum ederiz deyince Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmuştur: Henüz bununla emrolunmadık."

Mina halkından kasdedilen; Kureyş Müşrikleridir. Peki o halde bugün Müslümanların hayatındaki hedefi nasıl olmalıdır?

Hizb-ut Tahrir, İslam ile hükmedecek ve şeri hükümler ile bunların hayat vakıasına indirilmesine bağlı kalarak ümmetler arasındaki onurunu geri iade edecek olan Hilafet Devleti'ni kurmak amacıyla İslam ümmetiyle birlikte çalışmakta ve Hilafet Devleti'nin tuğlaları olacak olan İslam ümmetinin evlatlarına dönük güveni yeniden kazandırmaya hırs göstermektedir.

Sonuç olarak Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti olarak bizler, Yemen'deki gazete ve medyadan talep ettiğimiz üzere "Yemen el-Yevm" Gazetesi olarak sizlerden de Hizb-ut Tahrir'e dayatılan karartma rolünden vazgeçmenizi talep ediyoruz. Zira Hizb-ut Tahrir olarak bizler, Hizb-ut Tahrir'in muhtelif siyasî ameller vakıasına indirmiş olduğu hükümler ile benimsemiş olduğu fikirler hakkında söylediklerini insanların öğrenmeleri amacıyla geçmişte de olduğu gibi bizim tarafımızdan Yemen ve dünyadaki muhtelif olaylar hakkında yayınlananların tamamını gazetenizin sahifelerinde yayınlanması için sizlere ulaştırmaya devam edeceğiz.


Dr. Muhammed Et-Taşî
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Medya Bürosu Başkanı
Yemen Vilâyeti

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Müslümanların, Şam Ayaklanmasına Destek Kampanyası Mücrim Suriye Rejiminin Büyükelçiliği Önünde Cuma Namazı

(Müslümanların Şam Ayaklanmasına Destek) kampanya faaliyetleri kapsamında Hizb-ut Tahrir / Ürdün Vilayeti sizleri, kampanya faaliyetlerine katılmaya davet eder. Bu ise 04.01.2012'de mücrim Suriye rejiminin Büyükelçiliği önünde Cuma namazının eda edilmesi şeklinde olacaktır.

Şam-Suriye'deki Müslümanlar sizlerden, izzetli bir tutum sergilemenizi ve hak sözü söylemede kendilerine cimri davranmamanızı beklemektedirler.

عَنْ أَبِي أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ مَنْ أُذِلَّ عِنْدَهُ مُؤْمِنٌ فَلَمْ يَنْصُرْهُ وَهُوَ قَادِرٌ عَلَى أَنْ يَنْصُرَهُ أَذَلَّهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى رُءُوسِ الْخَلَائِقِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ "Umame İbn-u Huneyf, babasından Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Her kimin yanında bir mümin zillete düşürülür de yardım etmeye gücü yettiği halde ona yardım etmezse, Allah Azze ve Celle de kıyamet günü mahlukatlar arasında onu zelil eder."

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Pakistan Dışişleri Bakanı'nın Suriye Tagutunun Devrilmesinin Yaklaşmasıyla Birlikte Suudi Arabistan'ı Ziyaret Etmesi, Tağutların Başı Kopmuş Bir şekildeki Çırpınışı Mesabesindedir

Pakistan Dışişleri Bakanı, Suriye meselesine yönelik komplo kurmak amacıyla 01 Ocak 2013'de Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ile bir görüşme yapacak olup Dışişleri Bakanı bu görüşmeyi, Suriye'nin uluslar arası öncelikli bir sorun haline geldiği bir vakitte Pakistan'ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Başkanlığı'ndaki rolünü üstlenmesi münasebetiyle New York'a doğru yol aldığı bir sırada düzenleyecektir.

Dışişleri Bakanı'nın bu hummalı hareketi, Pakistan yöneticilerinin (Amerikalı) efendilerine hizmet etmesi içindir. Nitekim sömürgeciler, Suriye'deki Müslümanların her türlü Batılı müdahaleyi reddettikleri gibi Batı'nın ajanlarını, Batılı fikirleri ve demokrasiyi de reddetmeleri, Müslümanların Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'dan başkasının önünde  eğilmeyi reddetmeleri, İslam ile yönetimi talep etmeleri ve meydanlarda Hilafet'e davet seslerini yükseltmelerinin onları korkutması yüzünden başarısız olmuşlardır. Zira Amerikalılar, Suriye'de çok yakında Hilafet Devleti'nin kurulmasından korktukları gibi bunun diğer İslam ülkelerine genişlemesinden de korkmaktadırlar. Çünkü onlar Hilafet Devleti'nin, bütün Müslümanların tek devleti olacağını ve Halife'nin de bütün Müslümanların tek yöneticisi olacağını çok iyi bilmektedirler.

Pakistan'daki tagut yöneticiler, şimdiye kadar Müslümanların Suriye hakkında ürettikleri Hilafet'e davet gösterilerinin yapıldığı video kasetlerinin yasaklanması da dahil medyanın Suriye'deki gerçek vakıayı karartması yoluyla Beşar tagutuna yardım etmişlerdir. Ayrıca Pakistan yöneticileri, Batı'nın Suriye'ye gönüllü olarak cihat etmek için gidenlerin yasaklanması noktasındaki tutumuna da destek vermişlerdir. Dolayısıyla Pakistan'a nüfuz edecek olan Hilafet'e davetin gücünden korktukları için Pakistan yöneticileri, Pakistan Silahlı Kuvvetleri'ndeki İslam ile yönetimi destekleyen subaylara zulmetmekte ve Hilafet'e davet eden siyasileri de takip etmektedirler. Nitekim bu hıyanet, Pakistan'ın dört bir tarafında "Raymond Davis" gibi Amerikalı teröristlere güvenli sığınaklar sağladıkları ve ihanet içerisinde onlara katılmalarının yanı sıra Amerikan savaşını destekleyen medya kampanyalarına katılan herkesi hediyelere boğdukları bir sırada İslam'a ve Müslümanlara karşı çalışan Keyâni, Zerdâri ve tabiilerinden beklenen bir hıyanettir!

Şam'daki Hilafet için olan mücadele, böylesi bir kritik anda Batılı sömürgecilere karşı tüm ümmetin mücadelesidir. Dolayısıyla hain yöneticilerin seferber olması, onların karşı karşıya kalacakları akıbetlerinin yakın olduğunun kanıtı olup yüzlerini ise hıyanetlerinden dolayı kendilerini muhasebe edecek olan Hilafet mahkemelerine doğru çevirmişlerdir. Ancak biz onlara, seferber olmalarının kendilerine hiçbir faydası olmayacağını vurgularız. Çünkü bu, kıyamet gününde onlar için bir vebal olacak olmasının yanı sıra onların seferber olması da başı kopmuş birinin çırpınışından öte bir şey değildir. Zira İslam ümmeti, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın yardımıyla nusret bulacaktır.

يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلاَّ أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ، هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ "Allah'ın nurunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlamaktan asla vazgeçmez." [et-Tevbe 32]

Devamını oku...

- Basın Açıklaması - Kafir Batı İle Günahkar Demokratik Sisteminin Akidesi, Zulüm ve Fesattır

El-Anbar ili ile ülkenin diğer şehirlerindeki kitleler, "Malikî hükümetinin" uygulamaları ile kıvılcımı güvenlik güçlerinin Maliye Bakanı'nın muhafızlarını ve korumalarını tutuklamalarına kadar ulaşan "tartışmaları politikalarına" karşı gösteri yapmaya davet edilmiştir. Nitekim çok fazla geçmeden el-Anbar, Ninova ve Salahaddin gibi üç ilde yoğunlaşan gösteri noktaları genişlemiştir. Ayrıca Bağdat, Vasıt, Babil ve Zikar'dan bir takım heyetler, ön saflarda din alimlerinin, aşiret şeyhlerinin ve hukukçuların yer aldığı yüz binlerce öfkeli Iraklıya ulaşmak için bazı haber ajanslarını dolaşmışlardır. Ancak bu çeşitliliğe rağmen göstericilerin talepleri, neredeyse aşağıdaki hususların dışına çıkmamıştır:

1-Özellikle kadınlar olmak üzere yıllardan beri tutuklu bulunanların serbest bırakılması.

2-Marjinalleşme ve dışlama politikasının iptal edilmesi.

3-İnsanların boyunlarına bir kılıç gibi musallat olan terörizmin (4.) maddesinin iptal edilmesi.

4-Gizli muhbirler yoluyla gelişigüzel baskın ve tutuklama kampanyalarının durdurulması.

5-Kötülüğüyle ün yapmış sorgulama ve adalet yasasının iptal edilmesi.

Ey Irak Halkı!

Bu gibi meşru talepler için sokaklara dökülmeniz ve gösteri yapmanız ve bunlar gerçekleşinceye kadar da oturma eylemlerini sürdürmede ısrarcı olmanız, damarlarınız ve akıllarınızdaki yaşam enerjisinin sağlıklı ve etkili olduğunun kanıtıdır. Bu ise işlerinizin güzel bir şekilde gözetilmesi, başınıza dikilen yöneticilerin önceliklerinden biri olması içindir! Bu da ancak müntesibi olmakla onur duyduğunuz Allahuteala'nın şeriatının öğretilerinden kaynaklanmaktadır. Aynen Rabbiniz Azze ve Celle'nin şu kavlinde olduğu gibi:

فَلَوْلاَ كَانَ مِنَ ٱلْقُرُونِ مِن قَبْلِكُمْ أُوْلُواْ بَقِيَّةٍ يَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْفَسَادِ فِى ٱلأَرْضِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّنْ أَنجَيْنَا مِنْهُمْ "Sizden önceki asırlarda yeryüzünde (insanları) bozgunculuktan alıkoyacak faziletli kimseler bulunsaydı ya! Fakat onlardan, kurtuluşa erdirdiğimiz az bir kısmı müstesnadır (bunlar görevlerini yaptılar)." [Hud 116]

Ancak çok iyi biliniz ki sefaletinizin ve kötü halinizin nedeni, Tahir Irak topraklarını kirlettikleri sırada işgalci kafirlerin gerçekleştirdiği sözde "siyasî sürece" dönmektedir. Bu da kendisinden iğrenç demokratik rejimlerinin çıkmasının yanı sıra doğal yapıları fesat ve kendilerini harekete geçiren de arzuları olmasına rağmen "halk temsilcilerini" helal ve haram yapma hususunda bir araç kılan (dini hayattan ayıran) bir akideye dayalı olduğu içindir... Dolayısıyla sapmaktalar, saptırmaktalar ve ülkeyi de başarısızlık ve savaş atmosferine sürüklemektedirler... Nitekim Allah Celle ve Âla şu kavlinde ne kadar da doğru söylemiştir:

وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلْحَقُّ أَهْوَآءَهُمْ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَاوَاتُ وَٱلأَرْضُ وَمَن فِيهِنَّ "Eğer hak, onların arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökte, yeryüzünde ve bunların arasında bulunanlar bozulur giderdi." [Muminun 71]

Dolayısıyla bu, Allahuteala'nın kitabında ve Resulü Mustafa [Salavatullahi ve Selamuhu Aleyh]'in sünnetinde gelen İslam şeriatıyla hükmedilmesini gerektiren [لا إله إلا الله، محمد رسول الله] akidesi olan bağışlayıcı ve lekesiz akidenize aykırı olan iğrenç bir akidedir.

Ey Irak'taki Müslümanlar!

Bizler; Allahu Subhânehu'nın en hayırlı bir ümmet kıldığı, emri bil maruf ve'n nehyi anil münker için seçilmiş, hayattaki ölçüsü haram ve helal olan ve gayesi de Allah'ın rıdvanına nail olmak olan mübarek azim bir ümmetiz... O halde siyasî, ekonomik, içtimai ve kültürel olmak üzere hayatın her alanında Allahuteala'nın şeriatının tatbik edilmesine dönük ısrarlı talepleriniz göklere ulaşsın ve bunun, anlık çıkarların ve elleri kelepçeli politikacıların kırıntılarının gerçekleşmesi seviyesine inmesinden de sakının. Dahası İslam'ın, Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'in gölgesinde yönetime ulaşması için muhlislerle birlikte güçlü bir şekilde çalışın. İşte bu şekilde Rabbinizi razı edecek, düşmanınızı korkutacak ve gerçek bir izzeti tadacaksınız.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem kılıp içlerinden de bir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükme tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Mermiler Onları Asla Kurtaramayacak... Zira Müslümanlar, Hasina, Halide ve Demokratik Sistemi Kaldırıp Atacaklar ve Hilafet'i Talep Edeceklerdir

Hasina hükümeti polise, göstericilerin üzerine plastik mermi sıkmasını emretmiştir. Nitekim mermi, bir kişinin göğsüne isabet etmiş ve onlarca Müslüman da tutuklanmıştır. Bu ise Hizb-ut Tahrir'in bugün Dakka'daki Ulusal Basın Kulübü'nün dışında düzenlemiş olduğu yürüyüşe katılan yüzlerce kişiyi dağıtmak için olmuştur. Zira hizib, halkın Amerika ile Hindistan'ın ajanları olan Hasina ile Halide'yi ve bu tür ajanları doğuran demokratik sistemi reddettiğini ifade etmek amacıyla bir yürüyüş düzenlemiştir. Nitekim göstericiler yürüyüşte, "Hasina ve Halide Reddedilmektedirler", "Ajanlar Reddedilmektedirler", "Demokrasi Reddedilmektedir" ve "Halk Hilafet İstiyor" gibi sloganlar atmışlardır.

Kafir rejim kurum, bu sloganları işitmesinin ardından tir tir titremiş ve bu rejimi korumanın bir aracı olarak vahşî bir şekilde güç kullanmaya başvurmuştur. İşte bu araç, aynen dünyanın dört bir tarafındaki şerir hedeflerini gerçekleştirmek için silahsız masum sivillere karşı şiddet kullanan Amerika, İngiltere ve Hindistan'ın olduğu bu rejimin liderlerinin araçları gibidir.

Nitekim kafir yönetim rejimi, zulmüne rağmen Hilafet davetinin insanların kalplerine ve akıllarına kadar ulaştığını, yani geri dönüşü olmayan bir noktaya kadar ulaştığını fark etmektedir. Bunun içindir ki rejim, halkı susturmak amacıyla umutsuz bir şekilde hareket etmektedir. Hizb-ut Tahrir olarak bizler; rejimin asla başarılı olamayacağını, bilakis bunun aksine rejimin zulmünün halkın azimetini artıracak olmasının yanı sıra Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın yardımıyla bu rejimin düşmesini gerçekleştirmek için çalışanların çabalarını daha da artıracağı gibi Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın izniyle bu rejimin koruyucularını çok şiddetli bir cezayla  muhasebe edecek olan Hilafet Devleti'nin çok yakında kurulacağını vurgularız.

الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "Bir kısım insanlar onlara (müminlere); "Düşmanlarınız olan insanlar size karşı (bir ordu ile) toplandılar, aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını daha da arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!" dediler." [Âl-i ‘İmrân 173]

Devamını oku...

Fasit Rejimler ile Fasit Yöneticilerin Tek Alternatifi Hilafet'tir

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Müslümanlar, Pakistan'ın sivil ve askerî liderliklerindeki hainlere eşi benzeri görülmemiş bir şekilde öfkelenmektedirler. Ekonomik sefalet açısından olana gelince; bizler, yakıt, enerji, gıda ile işlerin sağlanması ve sağlık ve eğitimin gözetimi için şiddetli acılar çekmekteyiz. Dış politika açısından olana gelince; bunun adresi zillettir. Zira Amerika, Abbottabad, Salale ve benzeri hususlarda Silahlı Kuvvetlerimize bir şamar indirdiği bir sırada Amerikan savaşı nedeniyle bizler de canlarımız ve mallarımızdan büyük kayıplar verdik. Nitekim maddî kaynaklarımızın bolluğuna, Silahlı Kuvvetlerimizin güçlü olmasına ve halkımız da Allahu [Subhânehu ve Te'âla] ile Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sevdiği canlı ve aktif asil bir halk olmasına rağmen General Keyâni, Devlet Başkanı Zerdâri ve bu ikisinin tabiileri ülkemizi felç etmek için çalışmaktadırlar. Nitekim Subhânehu ve Te'âla, şöyle buyurmaktadır:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُوا نِعْمَةَ اللَّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّوا قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ "Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?" [İbrahim 28 ]

Görünen o ki yakında bir patlama olacaktır. Zira yaklaşan seçimler, sadece bazı yeni yüzlerin yanı sıra bazı eski yüzlerin gelmesi için olacaktır. Ancak insanların sefalet ve aşağılanma içerisinde yaşamalarının gerçek nedeni, halen tatbik edilen demokratik kapitalist sistem olup bu sistem kalmaya devam ettiği sürece de bu sefalet devam edecektir. Ayrıca diktatörlüğün durumunda olduğu gibi bizzat demokrasi de fesat, sefalet ve aşağılanma üretmektedir. Zira demokraside egemenlik halka ait olduğu gibi neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu belirleyen de halk olup onda egemenlik Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya ait değildir. Buda sadece demokratik sistemde seçilmeyi bilen bireylerin kişisel çıkarlarına hizmet etmek içindir. Zira demokratik sistem onlara, kendi çıkarlarına hizmet eden kanunlar çıkarma imkanı vermekte olup her bir fasit, seçimler yoluyla bir temsilci olabilmek için milyonlarca rupi "yatırım" yapmaktadır. Nitekim bu "yatırım", büyük bir maddî menfaat olarak kendisine geri dönecektir. Zira bu seçimler, halkın maslahatlarının gözetilmesi için değildir. Ancak seçimler, gerek fasit unsurların işlerinin gerekse kendilerini yönetim için seçen sömürgecilerin işlerinin gözetilmesi için pratik bir yoldur.

Sömürgecilerin, çıkarlarını garantilemesi ve ülkemizi baltalaması için arka kapıdan ülkemize girmesine izin veren bizzat bu demokrasidir. Çünkü yasama egemenliği, seçilen meclislerin ellerinde gizli olup sömürgeciler de ülkeyi ve kaynaklarını sömürmek için sisteme egemen olmaktadırlar. Dolayısıyla diktatörlükte sömürgecilerin, kendi çıkarlarına hizmet eden kanunları ve politikaları belirlemek için diktatörleri ve maiyetlerini koruması gerekmektedir. Demokraside ise gerek ajan yöneticiler gerekse politikacılar da aynı şeyi garantilemektedirler. Bunun içindir ki demokrasi yoluyla, ister ekonomide olsun ister dış siyasette olsun isterse de diğer herhangi bir meselede olsun sömürgeciliğin politikalarını uygulamak amacıyla kanunlar çıkarılmaktadır. Nitekim Pakistan anayasasının on yedinci maddesinde yapılan değişiklik, Amerikan savaşının garantilenmesine dair bir örnek olup Ulusal Uzlaşma Yasası ise Amerikan ajanlarının, daha fazla suç işlemeleri için yönetime gelmeden önce işlemiş oldukları suçlarını "temizlemek" içindir. Ayrıca anayasanın yirminci maddesinde yapılan değişiklik de siyasi partilerin tüm üyelerini, Amerikan ajanlarının politikalarıyla birlikte yürümeleri için bir araya toplamaktır. Bu, uzun bir listesi olan örneklerden sadece üç tanesidir. Zira bu, Keyâni, Zerdâri ve geçmişteki kanunlar sayesinde İslam'a ve Müslümanlara hıyanet etmeye devam eden bunların zümrelerinin yoludur. Gelecek açısından olana gelince; demokraside sadece yüzler değişecek olup fesat olduğu gibi kalmaya devam edecektir.

 

Ey Pakistan'daki Müslümanlar!

Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

لا يُلدغ المؤمن من جحر واحد مرتين "Mümin bir delikten iki defa sokulmaz."

Dolayısıyla bu demokratik sistemin gölgesinde yapılan birçok seçimler, sefalet ve zilletin kapılarını asla kapatamayacaktır. Zira yöneticiler ve seçilen parlamenterler, alenen Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın hükümlerine çiğneyen yüzlerce kanunların ve politikaların çıkarılmasına izin vermektedirler. Bunun içindir ki bizlere düşen, bu fasit demokratik sistemden uzaklaşmak için ona sırtımızı dönmektir. Zira fasit yöneticileri ve sanki bir fabrika gibi fasit kanunları doğuran işte bu sistemdir. Aynı şekilde diktatörlükten de uzaklaşmak için de tamamen ona sırtımızı dönmeliyiz. Nitekim demokraside hainler, hem kendi arzu ve isteklerini karşılamak hem de sömürgeci efendilerinin çıkarlarını karşılamak için başkalarına kölelik yapmaktalar ve Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın kitabı ile Resulü [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in sünnetini ise göz ardı etmektedirler.  Nitekim [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:

وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ "Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet! Sakın onların hevalarına tabi olma ve Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın!" [el-Mâide 49]

Bizler, nefsimizi demokrasiden kurtarıp Hilafet'in olduğu yönetim sistemini tatbik etmek yoluyla İslam'ı tatbik etmedikçe asla rahat ve güven bulamayacağız. Zira sömürgeciler ile onların ajanlarının yüzüne kapıları kapatacak olan sadece Hilafet olduğu gibi o, anayasa ve kanunların Kur'an, sünnet ve sadece bu ikisinin irşat ettiklerinden çıkarılmasını farz kılmaktadır. Bundan dolayı ümmet meclisine seçilen erkek ve kadınlar, kendi maslahatları için kanunlar çıkaramayacaklar, bilakis onların işleri İslam esası üzere meşveret ve yöneticileri muhasebe etmek olacağı gibi sistemin gölgesindeki egemenlik de sadece Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'ya ait olacaktır. Dolayısıyla Halife'nin, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın emirleri ve nehiylerinden istinbat edilen kanunlar dışındaki herhangi bir kanunu tatbik etme hakkı yoktur.

Hakeza bizim üzerimizdeki sefaleti, fesadı ve aşağılanmayı kaldıracak olan da sadece Hilafet'tir. Zira Hilafet'te yöneticiler, kanunlar çıkaramayacaklar, bilakis tüm tebaa gibi Allah'ın kanunlarına boyun bükeceklerdir. Dolayısıyla Hilafet'in gölgesinde, yönetime atandığında valilerin kişisel servetleri taktir edilecek olup görevleri sona erdiğinde -şayet meydana gelirse- yönetimleri döneminde kazanmış oldukları şeyler bundan fazla olursa alınacaktır. Bu yüzden bizim üzerimizden elektrik gücü, doğalgaz, dizel, gazyağı ve benzin eksikliğinin acılarını kaldıracak olan sadece İslam'dır. Çünkü Hilafet Sistemi'nde, yakıt ve enerjileri kapsayan kamu mülkiyetlerinin özelleştirilmeleri caiz olmadığı gibi bilakis insanlar, bu mülkiyetlerin gerçek sahipleri olup devletin rolü ise sadece insanların bunlardan faydalanmalarına imkan sağlamaktır. Bunun içindir ki Hilafet, bu kamu mülkiyetlerini özel çıkarları için sömürmeyecek, bilakis tüm toplumun bundan faydalanmasını garantileyecektir. Ayrıca mevcut sistemin gölgesinde insanları felce uğratan vergilerin meşakkatine karşı bizim imdadımıza yetişecek olmasının yanı sıra bizleri dış borçların yükünden kurtarmaya başlayacak olan da Hilafet'tir. Aynı zamanda Hilafet, ülkede devasa kaynakları yatırım yapmak için insanların karşısına çıkacaktır. Zira İslam'da, devletin kaynaklarını taktir edecek olan Allahu [Subhânehu ve Te'âla] olup yoksulların üzerine vergiler dayatmayacaktır. Dolayısıyla doğalgaz, petrol, bakır ve altın gibi kamu mülkiyeti gelirleri, öşür ve harac gibi tarım gelirleri ve ticaret kaynaklar üzerindeki zekatlar yoluyla sanayi gelirleri de dahil gelirleri tahsil etmede yegane sistemi olan İslam'dır. Dış siyaset açısından olana gelince; yabancıların Müslümanlar üzerindeki hegemonyasının kökünü kazıyacak olan Hilafet'tir. Çünkü o, fiili savaş durumundaki kafir ülkelerle olan ilişkileri kesecek olmasının yanı sıra onlara bağlı büyükelçilikleriyle askerî üslerini ve özel askerî kuruluşların konutlarını da kapatacaktır. Ayrıca silah ve mallar hususunda kafirlere güvenmek yerine onların askeri ve siyasi yetkilileriyle ilişkileri kesecektir. Çünkü Hilafet, tüm İslam ülkelerini tek bir devlet altında birleştirmek için çalışacak olmasının yanı sıra İslam davetini taşımayı kolaylaştırmak için muharip olmayan ülkelerle ilişki kuracağı gibi muharip ülkeleri izole etmek için de çalışacaktır. Bu, Hizb-ut Tahrir'in Allah'ın izniyle Hilafet'in kurulduğu ilk andan itibaren tatbik edilmesi için saydığı sadece birkaç örnekten ibarettir.

Tüm çabalarımızı, İslam'da yönetim sistemini tatbik etmek ve Hilafet Devleti'nin olduğu devletimizi kurmak için harcamamız gerektiği gibi hepinizin, dünyanın dört bir tarafında Hilafet'i kurma yönünde ciddî olarak çalışan Hizb-ut Tahrir'li kardeşlerinizin ve bacılarınızın yanında yer almanız gerekmektedir. Yine bizlerin, işlerimizin efendisi olabilmemiz için sefalete ve aşağılanmaya karşı susmak yerine sessizliğimizi kırmamız gerekmektedir. O halde evlerde, okullarda, kolejlerde, mescitlerde, ofislerde, sokaklarda, pazarlarda ve genel mekanlarda Hilafet talebi çağrısının yükselmesini sağlayınız.

Ey Pakistan Silahlı Kuvvetleri İçerisindeki Subaylar!

Keyâni ve diğer hainlerin olduğu Amerikan ajanları, akıllarını yitirmişlerdir. Zira onlar, İslam'ın ve Hilafet Devleti'nin olduğu devletinin kalkınmasını ertelemek için hiçbir çabadan kaçınmamaktadırlar... Dolayısıyla bu, ister bu fasit demokratik sistemin gölgesindeki yeni seçimler yoluyla olsun isterse de sizin aranızda Hilafet için çalışanlara zulmetmek yoluyla olsun fark etmez. Çok iyi biliniz ki; ister Hilafet'in ilk olarak Pakistan'da kurulması şeklinde olsun isterse Suriye veya Mısır veya başka herhangi bir yerde, yani her nerede kurulursa kurulsun Hilafet'e katılmanız şeklinde olsun Amerikalılar sizlerden korkmaktadırlar. O halde kendinizi, bugünün ensarları olmakla onurlandırınız. Aynen Medine-i Münevvera'da ilk İslam Devleti'nin kurulması için nusret veren kimseler gibi. Öyleyse Hilafet'in kurulması sayesinde ümmetin kurtuluştan dolayı ferahlaması için Hizb-ut Tahrir'e nusret veriniz. Zira Allahu  [Subhânehu ve Te'âla], şöyle buyurmaktadır:

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ (4) بِنَصْرِ اللَّهِ يَنصُرُ مَن يَشَاء وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ "İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır. Allah dilediğine nusret, zafer verir. O, Azîz'dir, Rahîm'dir." [er-Rûm 4-5]

Devamını oku...

Navid Butt'a Özgürlük "Müslüman Bacıdan Samimi Bir Mesaj"

  • Kategori Pakistan
  •   |  

Bismillah er-Rahman er-Rahim

Beşeriyet tarihi boyunca hem Allah Subhanehu ve Teala hem de Peygamberler yalanlanmıştır. Bugünün zalimleri, geçmişteki zalimler gibi aynı şeyleri ifade etmektedirler.

((قَالُوا إِنَّا تَطَيَّرْنَا بِكُمْ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهُوا لَنَرْجُمَنَّكُمْ وَلَيَمَسَّنَّكُم مِّنَّا عَذَابٌ أَلِيم))

Dediler ki: "Şüphesiz biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer vazgeçmezseniz, sizi mutlaka taşlarız ve bizim tarafımızdan size elem dolu bir azap dokunur." [Yasin: 18]

Buna karşın Peygamberlerin cevabıyla, günümüz Müslümanlarının cevabı aynıdır:

َ((قَالُوا طَائِرُكُم مَّعَكُمْ ۚ أَئِن ذُكِّرْتُم ۚ بَلْ أَنتُمْ قَوْمٌ مُّسْرِفُون ))

Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler. [Yasin: 19]

Hak sözden başka bir şey söylemeyen, hiç kimseyi tehdit etmeyip, korkutmayan Navid Butt yedi ay önce kaçırılmış ve şuana kadar nerede olduğu hakkında hiç bir bilgi bulunmamaktadır. Bütün dünyada bu durumu sessizce izlemektedir.

Hainlere zalimlere karşı hakkı söyleyen Navid Butt'a yapılanların hiçbir gerekçesi yoktur. Allah'in vaadi gerçekleşinceye kadar daha fazla ve yeni Navid Butt'lar zuhur edecektir. Allah'in vaadi hilafeti engellemek icin atılacak her adım, yapılacak her mücadele boşunadır. Hiç şüphesiz ki Allah vaadini gerçekleştirecektir.

وَعَدَ اللَّـهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا ۚ يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا ۚ وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَـٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ

"Allah, sizlerden îmân edip sâlih amel işleyenleri, kendilerinden öncekileri yeryüzünde Halîfe kıldığı gibi onları da yeryüzünde Halîfe kılacağını, onlar için seçtiği dinlerini (İslam'ı) yeryüzünde hâkim kılacağını, (geçirdikleri) bu korku durumlarını güvene çevireceğini vaâdetti. Zira onlar yalnız Bana ibadet ederler ve hiçbir şeyi Bana ortak koşmazlar. Her kim de bundan sonra inkâr ederse işte onlar fâsıkların ta kendileridir." [Nur: 55]

Sadak-Allahul azim!

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Üyesi

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Natenyahu-İkinci Abdullah Görüşmesi Devamedegelen Komplolar Serisinin Bir Halkasıdır

Bazı haber ajansları ve gazeteler, Kral İkinci Abdullah ile Natenyahu arasında Amman'da gizli bir görüşmenin olduğunu aktarmışlardır. Nitekim bu görüşme,-medya organlarının yayınlara göre- Suriye'deki durumları ele almak amacıyla gerçekleşmiştir. Dolayısıyla (bu ikisi, coğrafî haritaları yüklenmek için bir araya gelmişlerdir.) Zira  Yahudi varlığının Stratejik İşler Bakanı Moşe Ya'alon, şöyle bir açıklamada bulunmuştur: ""İsrail" ve Ürdün'ün birçok ortak çıkarları bulunmakta olup bu ikisi, Suriye'deki durumun bozulmasından dolayı endişelenmektedirler."

Ürdün rejimi ile İslam ülkelerini ve mukaddesatlarını gasbeden Yahudi varlığı arasındaki her türlü ortak çıkar, Müslümanların maslahatlarını vurmaya, onların ülkelerine komplo kurmaya, Müslümanların özlemlerini öldürmek için hazırlık ve plan yapmaya ve onların bağlılık, despotizm ve zulümden kurtulma noktasındaki özlemleriyle savaş açmaya yönelik işbirliği çıkarından öte bir şey değildir. Dolayısıyla Ürdün rejimi, Yahudi varlığını korumak için olan ortaklığının çökmesinin, Şam'daki ayaklanmacıların talep ettiği İslam Devleti projesiyle sonuçlanmasından endişe duymaktadır.

Ürdün rejimi ile Filistin gaspçısı olan varlığın her ikisi de ikisinden birinin ortadan kalmasının diğerinin de ortadan kalkacağı anlamına geldiğini ve her ikisinden birinin tehdit altında olmasının diğerinin de tahdit altında olması anlamına geldiğini fark etmektedirler. Ayrıca Şam'daki İslamî ayaklanmanın başlamasından bu yana, ayaklanma ile ayaklanmacıların hırslarının Esad rejimi düşünceye, dahası fürunun aslına geri dönmesine kadar durmayacağını ve bunun da Yahudi varlığı ile onların varlıklarını korumak için bulunan rejimlerin ve varlıkların yok olması anlamına geldiğini de fark etmişlerdir.


Ey Ürdün'deki Müslümanlar!

Görüşmenin gizli olması ve ele alınan konuların şiddetli bir şekilde gizlenmesi, Suriye ve tüm Şam ülkesindeki Müslümanlara karşı kurulan komplolar ile Ürdün rejimi ile Yahudi varlığının Şam konuları hakkındaki anlayışların çok büyük olduğuna delalet etmektedir. Dolayısıyla her ne şekilde olursa olsun bu anlayışlar, Ürdün rejiminin Allah'a, Resulüne ve müminlere dönük hıyanet sicili ile Müslümanlar ile ülkelerine yönelik komplo kurmada kaydettiği yeni bir hıyanetten öte bir şey değildir.


Ey Ürdün'deki Müslümanlar!

Şam'daki kardeşleriniz, Haçlı Yahudilerinin İslam dünyasındaki mevcut zalim rejimlerle birlikte hem ümmetin hem de izzet ve onur ayaklanması olan İslamî ayaklanmalarına yönelik komplolarının büyüklüğü karşısında sizlerin yardımını beklemektedirler. O halde tüm gücünüzle onlara yardım ediniz, Allah'a içinizde bir hayır olduğunu gösteriniz ve Nebiniz [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlini hatırlayınız:

ما من امرئ يخذل امرءا مسلما في موطن ينتقص فيه من عرضه وينتهك فيه من حرمته إلا خذله الله تعالى في موطن يحب فيه نصرته، وما من أحد ينصر مسلما في موطن ينتقص فيه من عرضه وينتهك فيه من حرمته إلا نصره الله في موطن يحب فيه نصرته "Irzının kınandığı ve hurumatının çiğnendiği bir yerde bir Müslümanı yardımsız bırakıp rezil eden bir kimse yoktur ki, kendisine yardım edilmesini arzu ettiği yerde Allahutela onu rezil rüsvay etmesin. Buna mukabil ırzının kınandığı ve hurumatının çiğnendiği bir yerde bir Müslümana yardım eden bir kimse yoktur ki, kendisine yardım edilmesini arzuladığı yerde Allahutela ona yardım etmesin." [Ahmed ve Ebu Davud rivayet etti]

وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yusuf 21]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER