Salı, 20 Cumade’l Ûlâ 1447 | 2025/11/11
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

-Basın Açıklaması- El-Ahdar El-İbrahimî'nin Görevi: Rejimi Pekiştirmek ve Sadece Yüzleri Değiştirmek İçin Çalışan Amerika'nın Komplo Serisi Zincirlerinden Başka Bir Zincirdir

Annan'ın, Suriye'de meydana gelenleri, Amerika'nın kendisine bağlı yeni bir rejim oluşturmak ve ajanı mücrim Beşar'ın güvenli bir şekildeki çıkışını garantilemek için kendi görüşünü dayattığı siyasî çözümü yoluna koymaya dönük Amerikan misyonunda başarısız olduğu ilan edilmiştir. Bunun üzerine Amerika, kendi görevini yerine getirmesi için alternatif daimi ajanı olarak el-Ahdar el-İbrahimî'yi seçmeye hız vermiştir ki böylece şayet Amerika'daki başkanlık seçimleri öncesinde uygun bir çözüm ortaya çıkaramaz ise çözüm sürecini ve zaman kesintisini içerikli bir şekilde elinde tutmaya devam edebilsin... Bunun üzerine mücrim Beşar da başını Müslümanların öfkesinden kurtarmanın sevinciyle hızla İbrahimî'nin görevini selamlamıştır. Nitekim Amerika ile başta kendisini değişim sürecinde Amerika'nın çıkarı için eklemleme rolünü yerine getirmeye hazırlamış olan simsarı Erdoğan olmak üzere Amerikan ajanlarının kendisi için çalıştığı şeyde işte budur. Şimdi de Amerika, Suriye Müslümanları üzerindeki komplo zincirlerini tamamlamak için Annan'ın üzerinde olduğu görevden daha tehlikeli olan İbrahimî'yi göreve getirmektedir. Çünkü İbrahimî, Müslüman ülkelerin halkından olup bir takım farklılıkları olsa da onların içlerini çok iyi bilmektedir. Buda doğrudan doğruya onun, Amerikan çözümünün çıkarı için onlar arasındaki mücadelesini etkinleştirmek içindir...

Yeni uluslar arası elçi el-Ahdar el-İbrahimî'ye deriz ki; sen ne yapıyorsun Allah aşkına? Zira bir ayağın çukurda olan ömrünü, Batı'ya hizmet ederek ve İslam'a ve Müslümanlara savaş açarak mı geçireceksin?! Ama artık sen ve senin gibilerin, ölçülü olmalarının ve Allah'a tevbe etmelerinin zamanı gelmedi mi ki bir de sen Müslümansın? Ayrıca Afganistan ve Irak'taki yaptıkların ve gösterdiğin bütün çabaların ise sadece mazlumlara savaş açmak ve bu iki ülkede Amerikan işgalini pekiştirmek için olması yetmez mi artık? Yoksa sana, Afrika, Avrupa, özellikle de Srebrenitsa ve şu ana kadar hala Müslümanları zulme maruz kalan Bosna'daki karanlık ellerini mi hatırlatalım?! Yada o vakit Amerikan nüfuzunu pekiştirmek için tagut Hafız Esad'ın yanında yer aldığın Lübnan'daki uluslar arası görevini mi? Dahası Yemen, Sudan, Nijerya ve mevcut durumları, "senin iyi niyet misyonuna" tanıklık eden diğer ülkelerde cabası!

Ey Nusret Şam'ındaki Ayaklanan Müslümanlar!

Amerika ile size dönük tuzaklarına karşı çok ama çok dikkatli olun. Zira o, yılanın başıdır. Nitekim sizlerin ayaklanmasına dönük komplo zincirlerini; Amerika ve Avrupa'nın isteklerine buyun büken Birleşmiş Milletleri'nin, aynı şekilde kendilerini devirecek olan ayaklanmanız başarılı olacak diye yöneticilerinin korku ile kıvrandığı Arap ülkelerinin, ayaklanmanızı durdurmak ve değişim ve İslam dalgalarının boş tahtlarına ulaşmasını engellemek için şüpheli fonları ve silahları satın almak için elinden geleni yapan mücavir devletlerin arasında yoğunlaştırmaya çalışmaktadır. O halde ayaklanmanızı İslam üzere muhafaza ediniz ve liderliğinizi ne bir haine nede bir ajana veriniz. Ama onu, ona ehil olan birine veriniz ve şöyle deyiniz: "Bizim liderimiz, ebedi olarak efendimiz Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'dir." O halde onun üzengine sarılınız ki Rabbiniz sizi kurtarsın, size nusret versin, göğüslerinize şifa versin ve düşmanlarınızı da rezil etsin. Nitekim Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:

إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ  كَتَبَ اللَّهُ لأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌ "Allah'a ve Resulüne düşman olanlar, işte onlar en aşağılıkların arasındadırlar. Allah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah Kavî'dir, Aziz'dir." [Mücadele 20 21]

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Halep'teki Tevhid Livası Komutanı'nın, Basın Konferansında Yaptığı Konuşmasında Hizb-ut Tahrir Hakkında Geçenlere Bir Cevap

El-Cezira üzerinden canlı olarak yayınlanan basın konferansında, Halep'teki Tevhid Livası Komutanı Kadir Salih, Hizb-ut Tahrir'in özgür ordu içerisindeki varlığını reddetmiş ve silahlı terörist çetelerin varlığının propagandasını yaptığı için de rejimin bunu suç saydığını söylemiştir...

Bizler burada, Sayın Abdulkadir Salih'in konuşmasının başlangıcındaki nitelemesinde isabet ettiğini ancak konuşmasının sonunun ise bizleri rahatsız ettiğini açıklarız. Nitekim cevabının sonunu, amaçları hizbin terörizme yaklaşımıyla ilgili soru sormak olan habis medya organları için gerçekleştirmiş oldu! Ancak bizler, Sayın Abdulkadir ve istedikleri ile ilgili hüsnü zan besliyoruz. Çünkü bizler, bu soruyu kasıtla olarak soran habis medya organlarının güdülerini biliyoruz. Dolayısıyla bizler, Tevhid Livası Komutanı'nın askerî eylem, fedakarlık ve cesaret noktasında şanslı olduğu kadar medyanın "tuzaklarına" karşı uyanık ve bilinçli olma noktasında da şanslı olmasını istiyoruz. Ancak kanlı fedakarlığın meyvesi, bu şekilde olmamalıydı...

Bununla birlikte Hizb-ut Tahrir'in hakikati, her hangi bir karalamanın etkileyemeyeceği ve herhangi bir şaibenin de örtemeyeceği şekilde açık ve nettir. Dolayısıyla kesinlikle güneş balçıkla sıvanmayacaktır! Zira Hizb-ut Tahrir, bilinmekte olup meçhul değildir. Nitekim o, devletin ikamesinde Resul [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in metodunu benimsediği gibi devletin inşasında da A'dan Z'ye şeri metodu benimsemektedir. Dolayısıyla metodun içerisinde ne silahlı çetelere nede terörizme bir yer vardır. Çünkü Aleyhi's Salatu ve's Selam onu, helak olmuş bir kimseden başkasının sapmayacağı gecesi gündüzü gibi olan kar beyaz bir şekilde getirmiştir. Ayrıca terörizm, müminlerin sıfatlarından da değildir. Dolayısıyla terörist olan, aşağılık niteliklerini onurlu bir şekilde dağıtan ve bunları ayaklanan insanlara yamalayan mücrim Beşar'ın rejimidir.

Hizb-ut Tahrir şebâbı, bu ümmetin ve hareketinin bir parçası oldular ve olmaya da devem etmektedirler. Dolayısıyla Suriye'de onlar, açık bir şekilde etkin siyasi unsurdurlar. O halde el-Cezira, bu tür bir soruyu kendileri tarafından sitesi, başkanı ve iletişim araçları bilinen medya büromuza değil de bu kişiye yöneltmekle neyi hedeflemektedir? Çünkü onlar, Hizb-ut Tahrir'in güçlü bir etkisinin olduğunu, açık, meydan okuyucu, sabırlı, karşılığını Allah'tan bekleyen, gözetici ve güvenilir bir şekilde davet taşıdığını ve onun, bu dinin nusret bulmasını ve aynen Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in Medine'de kurduğu gibi Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasını arzulayan destekçilerinin olduğunu çok iyi bilmektedirler. Hakeza Suriye ayaklanmasına karşı tuzak kuran sömürgeci kafirin planlarının, doğrudan Hizb-ut Tahrir'in faaliyetlerini hedef alması, ayaklanmanın Rabbine yönelmesinden ve Şam halkının Allahuteala'nın izni ve yardımıyla kendi ülkesinde İslamî Hilafet Devleti'ni kurmaya dönük azminden dolayı endişeye kapılması hiç şaşırtıcı değildir.

Rabbimiz Celle ve Alâ'nın kavli bize yeter:

وَمَكَرُوا مَكْرًا وَمَكَرْنَا مَكْرًا وَهُمْ لا يَشْعُرُونَ  فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ مَكْرِهِمْ أَنَّا دَمَّرْنَاهُمْ وَقَوْمَهُمْ أَجْمَعِينَ "Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de onlar farkında olmadan bir tuzak kurmuştuk. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu. Onları da (kendilerine uyan) kavimlerini de (nasıl) toptan helak ettik!" [Neml 50 51]

Sevgili peygamberimiz Muhammed [Alayhi's Salatu ve's Selam]'ın metodu üzere sebat göstermeye devam etmemiz ve istenilen İslam Devleti'ni kurmak için Kavî ve Aziz olan Allah'ın nusretine güven duymamız için bu bize yeter. Zira ittika edenlerin velisi Allah'tır.

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Vâ Halifatah [Yetiş Ey Halife]: Amerikan Serserileri Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e Saldırmaktalar ve Müslümanların Yöneticileri ise Bu Serserilerin Gözeticisiyle Olan İlişkileri Bile Kesmeye Cüret Edememektedirler

Allah'ın yarattıklarının en rezili, güneşin üzerine doğduklarından daha hayırlı olan bu ümmetin Nebisi Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e işte bu şekilde kolayca saldırarak insanları şaşkına çevirmiştir! Nitekim kendi Kıptilerinin bile dışladığı Amerika'daki Kıpti bir gurup, İslam'a, nebisine ve ehline kin besleyip geçen Nisan ayında Kur'an-il Kerim'in nüshalarını yakan Amerikalı papaz mücrim "Terry Jones'e" katılmalarının yanı sıra... Irak ve Afganistan'daki Müslümanların kasabı Amerikan rejiminin yasal gözetimi sayesinde yüz Yahudi donör ile diğer kindarların finanse edilmelerine de katıldıkları gibi tüm bunlar, Kerim Nebi [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'e yönelik iftira, saldırganlık ve saldırılarla dolu cürümsel sinema filminin yapımına da katılmışlardır. كَبُرَتْ كَلِمَةً تَخْرُجُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ إِن يَقُولُونَ إِلا كَذِبًا "Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Yalandan başka bir şey de söylemiyorlar." [Kehf 5]

Ey Müslümanlar!

Bu, Avrupalı ve Amerikalı İslam düşmanlarının Müslümanların mukaddesatlarına yönelik ilk saldırıları değildir. Bilakis Kıpti olan küfür devletleri, bu ümmete ve mukaddesatlarına saldırganlıkta bulunmak ve saldırmak için fırsat kollamaktadırlar. Zira İslam'a kin besleyen, Allah'a, resulüne ve onun risaletini taşıyanlara öfke duyanlar, açık, gizli ve yasal bir şekilde ve çeşitli adlandırmalar altında İslam'a ve onunla ilişkisi olan her şeye saldırmaları için İslam'a kin besleyenlere kapılar, hatta platformlar açmaktadırlar. Çünkü onlar, alemlerin Rabbine, Kur'an-il Kerim'e, İslam akidesine ve bu ümmetin Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'e karşı devam eden gerçek bir savaşın içerisindedirler.إِنَّ الَّذِينَ يُحَادُّونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ أُولَئِكَ فِي الْأَذَلِّينَ "Allah'a ve Resulüne düşman olanlar, işte onlar en aşağılıkların arasındadırlar." [Mücadele 20]

Onlar düşmandırlar. O halde onlardan sakının... Zira aha işte onlar, ülkeleri işgal etmekteler, masum ter temiz kanları akıtmaktalar, servetleri yağmalamaktalar, Müslümanları zayıflatmak ve onlara egemen olmak için Müslümanların arasında fitne ve fırkacılık ateşini tutuşturmaktalar, insanların en hayırlısı sevgili peygamberimiz [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'e saldırmaktalar ve Allah'ın kitabı Kur'an-il Kerim'in nüshalarını yakmaktadırlar. Nitekim onlar hakkında şöyle buyuran Kavî ve Aziz olan Allah ne kadar da doğru söylemiştir:  قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyorsanız, ayetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz." [Âl-i İmrân 118]

Aynı şekilde Aliyyul Kadîr olan şöyle buyurmaktadır: يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ "Onlar Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler kerih görse de Allah, nurunu mutlaka tamamlayacaktır." [Saf 8]

Sözüne Allah'tan daha sadık olan kim vardır?!

Ey Müslümanlar!

Şayet Müslümanların içerisinde bulunduğu musibetler ve aşağılanmışlıklar olmasaydı, onları durdurmak imkansız olurdu. Şayet ortada bir Hilafet Devleti olmuş olsaydı, Allah'ın düşmanları bu ümmetin Nebisi [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'e saldıramazlardı. Zira İslam'ın ve Müslümanların izzetini koruyacak olan bizzat Hilafet Devleti olup o, bir savunma kalkanı ve müstahkem bir kaledir... Sanki tarih, başka bir yolla aynen tekerrür etmektedir. Zira 19. asrın son zamanları olan 1890 yılında da "Marche de Bourez" adındaki Fransız bir yazar, Francis Komedi Tiyatrosu'nda oynanması için içerisinde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'e hakaret içeren bir şeyin olduğu bir oyun sunmuş, bunun üzerine Müslümanların Halifesi Abdulhamid de Fransa'ya, tiyatronun sadece Francis Tiyatrosu'nda değil bilakis Fransa'da bulunan bütün tiyatrolarda oynanmasını engellemesi haberini göndermiş, Fransa da buna icabet ederek bu kararı kabul etmiş ve Sultan'a, içerisinde şu ifadelerin geçtiği bir mektup göndermiştir: "Sultan Hazretlerinin isteklerine karşılık olarak kabul ettiğimiz bu kararın, aramızdaki kalbi ilişkilerimizi güçlendireceğinden eminiz..." Yine bir tiyatro yazarının, bu oyunun İngiltere'de gösterilmesi girişiminde bulunup tiyatronun gösterimi için meşhur Allseyoum Tiyatrosu'nda hazırlıklara başladığını öğrenen Sultan, tiyatronun engellenmesi haberini göndermiş ve bunun üzerine engellenmiş ve hatta o vakit oyunun gösterimini tamamlayıp çok büyük hazırlıklar yapmış olan İngiltere de özür dilemiştir... Hem de tiyatronun gösteriminin hemen öncesinde!

Ey Müslümanlar!

Bir komutan, halkına asla yalan söylemez. Bundan dolayı Hizb-ut Tahrir sizleri, sakındırıp uyarmaktadır:

Batı, tekrar tekrar, defalarca ve her fırsatta İslam'a ve ehline haçlı savaşı açtığını ilan etmiştir. O halde bu dinin, nebisinin ve ümmetinin ensarları olunuz ve bu işin, daha önceki gibi Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet olmadıkça da düzelmeyeceğini çok iyi biliniz. O zaman bu ümmete yada onun mukaddesatlarından herhangi birine saldırma girişiminde bulunan bütün herkese Şeytan'ın vesveselerini bile unutturacak Hilafet'i kurmak için Hizb-ut Tahrir ile birlikte çalışın...

Şayet kendisiyle korunulan ve arkasında savaşılan bir Halife'yi ortaya çıkarmada başarısız olursanız, İslam'a ve Müslümanların mukaddesatlarına dönük bu saldırı daha uzun bir süre devam edecek, saatler yada günler içerisinde duygularınız sarsılacak, sonra sarsıntı gidecek ve sakinlik geri dönecektir... Ardında da Allah'ın ve Resulünün düşmanları, İslam'a ve Müslümanlara saldırmaya devam edeceklerdir. O halde ibret alın ey akıl sahipleri!

إِنَّ فِي هَذَا لَبَلاَغًا لِقَوْمٍ عَابِدِينَ

"Şüphesiz bunda, [Allah'a] kulluk edenler topluluğu için bir bildiri vardır." [el-Enbiyâ' 106]


Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Suriye'deki Müslümanlar, Ayaklanmalarında Batılı Demokrasinin Hiçbir Yeri Olmadığını Allah İçin İlan Etmişlerdir

Suriye'deki Müslümanlar, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursî'nin, Tahran'da düzenlenen Bağlantısızlar Konferansı'nda yaptığı, Suriye ayaklanmasıyla dayanışmanın "ahlakî bir görev" olduğunu ilan ettiği ve "ona eksiksiz olarak tam bir şekilde destek verdiğini" ifade ettiği konuşmalarını izlemiştir. Sonra o, aynı tonda yeni bir Suriye'nin inşası için muhalefeti birleşmeye davet edip "demokratik bir yönetim sistemine" barışçıl bir şekilde geçiş dileğinde bulunarak Amerika üzerine oynamış ve isimlendirildiği şekilde "bu sıkıntıdan çıkmak için" yapılan Mekke Zirvesi'nde Mısır'ın sunduğu girişime dikkat çekmiş ve şöyle demiştir: "Suriye'deki kan kaybı, hepimizin boynundadır" ve "Bizden, aktif müdahale dışında bir şey beklenmesin..."

Suriyeli olarak bizler, sürekli İslam ümmetini savunan, tarih boyunca Şam'dan Trablus-Şam ve Bey-il Makdis'e kadar haçlı kırıntılarını püskürten bir ordunun en üst komutanı sayılan kahramanların toprakları Kenane-Mısır gibi bir İslam ülkesinin Cumhurbaşkanına çok şaşırdık ki bu ordu, tarih boyunca Hilafet Devleti'nin gölgesinde İslam'a ve Müslümanlara dönük kahramanlıklara ve savunmalara tanık olmuştur... Ayrıca bu Cumhurbaşkanın, "Barışçıl bir geçiş istemesi, akan kanlara seyirci kalması ve demokratik bir rejime, yani Beşar tagutu ve zebanilerinin akıttığı kanları seyreden Amerika'nın yoluna davet etmesi" şeklindeki tutumuna da çok şaşırdık...! Halbuki Mısır Cumhurbaşkanı'nın öncelikli olarak yapması gereken, ahlakî bir görev iddiasıyla Şam topraklarında akıtılan kanlar için ağıt ve gözyaşı dökmek yerine bu bağlantısızlar kürsüsünden Suriye'deki Müslümanları kurtarması için Mısır ordusunu harekete geçireceğini ilan etmesidir. Bundan daha önemlisi ise elini Şam'daki katil rejime her türlü ölümcük araçlar sağlayan ve oradaki Müslümanları istismar eden mücrim Nejad'a uzatmaktan imtina etmesi gerekirdi. Dahası onun, solana girmeden önce Suriye heyetinin kovulmasını talep etmesi ve şebbiha heyetinin kendisini protesto etmesi için salona gelmesini beklememesi gerekirdi!

Açıkça söylemek isteriz ki Cumhurbaşkanı Mursî'nin konuşmasında demokratik devletten bahsetmesi ve onu bize ve ayaklanmamıza yamalamak istemesi, kiralık Arap uydu kanallarının Batı'yı hoşnut etmek için iğrenç demokrasi ile nefret dolu sivilliği yalan ve iftirayla bize yamalamaya çalışmasından daha kötü olup bu devletin, Allah'ın izniyle Şam'da hiçbir karar verme yetkisi olmayacaktır. Bilakis hayır ve bereket dolu Şam'da, kerim Resul [Aleyhi's Salatu ve's Selam] ile halifeleri Ebi Bekir, Ömer, Osman ve Ali [Radıyallahu Anhum]'un Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'ten başkasının kurulması doğru olmayacaktır. Nitekim Resul Aleyhi's Salatu ve's Selam konuşmasında halifelerine, yegane model olarak kendi devletlerine uyulmadıkça bunun doğru olmayacağını söylemiştir ki buda; Allahuteala'nın izniyle nusret Şam'ında kurulmasına karar verdiğimiz Nübüvvet Minhacı Üzere Raşidi Hilafet'tir. Evet, Şam'da Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla olan bir yönetimin kurulmaması gerekmektedir. Buda Allahuteala'nın şu kavline:

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine ant olsun ki onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda Seni hakem kılıp içlerinden de bir sıkıntı duymaksızın verdiğin hükme tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkları sürece iman etmiş olmazlar." [en-Nîsa 65]

Ve Resul [Sallallahu Aleyhi ve Âlihi ve Sellem]'in şu kavline icabet edilmesinden dolayıdır:

عقر دار الخلافة بالشام "Hilafet Dârı'nın merkezi Şam olacaktır."

Bizler bu hususta şunu ifade etmek isteriz ki; yönetimde tedriciliği reddettiğimizi vurgularız. Çünkü bu, tedricilik adı altında İslam ile küfrün ve hak ile batılın arasını karıştırmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla "tedricilik" aslında, İslam'ın hakim olmasından asla razı olmayacak olan Batı ile küfür ehlinin kollarına "yuvarlanmaktır." Bizler ise, sadece ukab râyesi altındaki Mısır ve Şam'ın değil bilakis bir gün üzerinde Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem]'in livasının da dalgalandığı bütün İslam topraklarının dahil olduğu Hilafet Devleti'ni beklemekteyiz. Nitekim Aleyhi's Salatu ve's Selam, şöyle buyurmaktadır:

لَيَبْلُغَنَّ هَذَا الْأَمْرُ مَا بَلَغَ اللَّيْلُ وَالنَّهَارُ، وَلا يَتْرُكُ اللَّهُ بَيْتَ مَدَرٍ وَلا وَبَرٍ إِلا أَدْخَلَهُ اللَّهُ هَذَا الدِّينَ، بِعِزِّ عَزِيزٍ أَوْ بِذُلِّ ذَلِيلٍ، عِزًّا يُعِزُّ اللَّهُ بِهِ الْإِسْلامَ، وَذُلا يُذِلُّ اللَّهُ بِهِ الْكُفْرَ "Muhakkak ki bu iş, (İslam) gece ve gündüzün ulaştığı yerlere ulaşacaktır. Allah ne bir kerpiç ev ne de bir keçe çadır bırakmayacak; azizi aziz ederek, zelili zelil ederek, bu dini ona dahil edecektir. Allah'ın bu işte aziz edeceği İslam'dır. Allah'ın bu işte zelil edeceği küfürdür." [Ahmed tahriç etti]

Devamını oku...

Konferans Şanlıurfa: Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz ne Yapmalıyız? (video)

  • Kategori Türkiye
  •   |  

Köklü Değişim Dergisi’nin Türkiye genelinde başlattığı ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz ne Yapmalıyız?’ konulu konferans serisinin Şanlıurfa ayağı gerçekleştirildi. Yoğun katılımın gözlendiği etkinlikte katılımcılar ‘Eş Şa’b yurid Hilafe İslamiyye’‘Lailaheillallah ve’l Hilafe va’dullah’ gibi Arapça sloganlar attılar. İnternetten canlı olarak verilen konferans, Mustafa Küçük’ün sunumu ve Remzi Özoruç’un Kur’an tilavetiyle başladı. Köklü Değişim yazarlarından Cevher Kara,   ‘Suriye Halkı Ne İstiyor? Biz Ne Yapmalıyız?’ konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmadan sonra Suriye’de gelinen noktayı anlatan bir sinevizyon gösterisi gerçekleşti. Salih Yaşar’ın ayakta yaptığı duayla etkinlik sona erdi.

 

 

Devamını oku...

-Basın Açıklaması- Ürdün Rejimi, Cürümünde Beşar'ın Ortağıdır!

Ürdün rejiminin, Şam halkından olan kardeşlerimizin üzerindeki komplosunun boyutunu ifşa eden bir adımı da bu rejim ile fasit zümresinin, tüm yaradılış ve dine aykırı bir şekildeki utanç verici bir eylemde bulunmaları olmuştur. Zira onun sahte kahramanları, (Esad) rejiminin zulmünden kaçıp iltica eden masum birçok akraba ve kardeşimizin Ürdün halkımızdan olan akrabalarının ve kardeşlerinin arasına yerleşme taleplerine binaen, kanunlara muhalefet ettikleri gerekçesiyle dahası bir de övünerek onları sınır dışı etmişlerdir! Şayet bu iddia edilen doğruysa, sana yazıklar olsun ey Ürdün rejimi! Bombardıman ve yıkım altında yaşayan Müslümanların evlatlarından olan felaketzedelerden senin yanında kalmayı tercih edenlerin kamplarını, tutuklama, gözaltı ve pasif cinayet kamplarına çevirmen ise sen daha da kötü bir şeydir.

Ey Ürdün'deki Müslümanlar!

Nebiniz ve sevgili peygamberiniz Muhammed [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], şöyle buyurmaktadır:

المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ، لاَ يَظْلِمُهُ، وَلاَ يُسْلِمُهُ "Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu (düşmana) teslim etmez. "

Ürdün rejimi, sizlere zulmetmesinin ötesinde Şam halkından olan kardeşlerinizi de zulmetmiş ve onları ölüme ve helaka teslim etmiştir. Bu iğrenç fiili ise; Batı'nın çizdiği ve Şam ülkesi ile Müslümanların ülkelerini ayırdığı sınırları kutsadığını vurgulayarak Sykes-Picot Anlaşması'nın 94. yıldönümünde Batı'ya bir hediye olarak sunmuştur. Ey güç ve görüş sahipleri, ya sizler ne yapıyorsunuz? Kıyamet gününde Rabbinize ne diyecek ve işlediğiniz hangi özrü beyan edeceksiniz?!

Ey Allah'ım! Bizler ve Ürdün Müslümanları, bu rejim ile kuyruklarının yaptıkları ve yapmakta olduklarından dolayı Sana sığınıyoruz!

Ey Şam'daki halkımız! Sizler çok iyi biliyorsunuz ki Ürdün rejimi, sadece kendisini ve helak olmuş zümresini temsil etmektedir. O halde Ürdün halkı için hayırdan başka bir şey düşünmeyin. Zira onlar, sizin aileniz ve kardeşlerinizdir. Nitekim onlar da sizlerin imtihan edildiği gibi fasit rejimle imtihan edilmektedirler. Dolayısıyla bizler, sizlerin mübarek ayaklanmasını bütün tagutların ve diktatörlerin devrilmesinin başlangıcı kılması için Allah'a dua ediyoruz.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ

"İşte o gün, müminler de Allah'ın nusretiyle, zaferiyle ferahlayacaklardır." [er-Rûm 4]

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER