Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Geçici Hükümet, Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti Üyesi İmtiyaz Selim’i Tutuklayarak Utanç Verici Bir Örneklik Sergiledi

4 Ekim 2024 sabahının ilk saatlerinde, geçici hükümet, devrik diktatör Hasina rejimine benzer şekilde, Hizb-ut Tahrir/Bangladeş Vilayeti üyesi kardeşimiz İmtiyaz Selim’i tutukladı. İddialarına göre, suçu Hizb-ut Tahrir’in siyasi faaliyetlerine katılmasıymış. İmtiyaz Selim, zalim Hasina hükümetinin Hizb-ut Tahrir’e getirdiği hukuk dışı yasağı kaldırmak için İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunmuş ve ardından hukuk ekibiyle birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek bu başvuruyu kamuoyu ile paylaşmıştı. Peki ya zalim Hasina hükümetinin doğru ve dürüst siyasi parti Hizb-ut Tahrir’e yönelik haksız emirlerine meydan okumak suç mu? Peki ya Hizb-ut Tahrir adına, zalim Hasina yönetimi tarafından gasp edilen siyasi hakların iadesi talebinde bulunmak suç sayılabilir mi?

Hizb ut-Tahrir / Bangladeş Vilayeti olarak biz, İmtiyaz Selim’in derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Siz de zaten Hasina hükümetinin neden Hizb-ut Tahrir’e hukuksuz bir şekilde yasak koyduğunu biliyorsunuz. Hasina ve Hindistan’ın ortaklığıyla 2009’da Pilkhana’da işlenen vahşi katliamı ilk ortaya çıkaran ve bunu cesurca ve samimiyetle ümmetle paylaşan tek parti Hizb-ut Tahrir olmuştur. Katil Hasina hükümeti, Hizb-ut Tahrir’le siyasi olarak başa çıkamayınca, yasal olmayan ve zalimane kısıtlamalar getirerek, bir basın bildirisi ile, yargı kararı olmaksızın ve hiçbir kanuna atıf yapmaksızın, onun gerçek ve samimi sesini bastırmaya çalıştı. Buna rağmen, Hizb-ut Tahrir faaliyetlerine devam etti, özellikle de Hasina hükümetinin subayları ordudan ihraç etmesi, keyfi tutuklamalar, zorla kaybetmeler ve cinayetlere karşı protestolar düzenledi. Hasina hükümetinin İslam’a, ülkeye ve halka yönelik yürüttüğü faaliyetlere karşı amansız siyasi mücadelesini sürdürdü. Benzer şekilde zalim Hasina 2013 yılında bir kez daha kanunları ve düzenlemeleri hiçe sayarak, zorlayıcı bir yürütme emri ile Hizb-ut Tahrir’i kötü şöhretli terörle mücadele yasası kapsamına aldı.

Hasina hükümetinin düşmesinin hemen ardından, Hindistan rejimi ve medyası, İslam ve Hizb-ut Tahrir’e karşı birçok uydurma, yalan ve kışkırtıcı açıklama ve haberleri dolaşıma koydu. Ve haklı olarak soruyoruz, geçici hükümetin Batılı güçlere ve Hindistan’a bir sadakati var mı? İmtiyaz Selim’in tutuklayarak neyi kanıtlamaya çalışıyorlar? Geçici hükümetten, Hasina gibi Batılı sömürgeci kâfirlere ve bölgesel müttefikleri Hindistan’a bel bağlamayı bırakmasını, ümmetin safına ve samimi duygularına geri dönmesini talep ediyoruz. Kendilerini kanlarıyla iktidara getiren öğrencilerin, Hindistan yanlısı politikasını sert bir şekilde eleştirdiğini unutmamaları gerekir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

لاَّ يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاء مِن دُوْنِ الْمُؤْمِنِينَ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللهِ فِي شَيْءٍ“Müminler, müminleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz.” [Ali İmran 28]

Ve açıkça belirtmek istiyoruz ki, Hizb-ut Tahrir, ideolojisi İslam olan siyasi bir partidir. Amacı, İslam ümmetinin kalkındırmak, Nübüvvet metodu üzere Hilafet kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak ve İslam ümmetini Batılı sömürgeci devletlerin ve bölgesel müttefiklerinin pençesinden kurtarmaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” [Ali İmran 104] Ancak Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulmasıyla yeni Bangladeş adil ve öncü bir devlet haline gelecektir. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir olarak biz, ülkenin tüm samimi ve etkili insanlarını Hizb-ut-Tahrir ile el ele çalışmaya ve Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurmak için yanımızda durmaya davet ediyoruz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra da sustu” [Ahmed]

Devamını oku...

Aksa Tufanının Yıldönümü!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Aksa Tufanının Yıldönümü!

Haber:

07 Ekim 2024, Aksa Tufanının yıldönümüdür.

Yorum:

Aksa Tufanı iki önemli şeyi açığa çıkardı: Birincisi, Allah’ın da Kitabında belirttiği gibi Yahudilerin zayıflık ve alçaklığını.ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُوا إِلَّا بِحَبْلٍ مِنَ اللهِ وَحَبْلٍ مِنَ النَّاسِ  “Allah’tan bir ipe ve insanlardan bir ipe tutunmadıkça, nerede bulunurlarsa bulunsunlar, onlara alçaklık damgası vurulmuştur” [Al-i İmran 112] Dolayısıyla peygamberlerinden sonra Allah’ın ipini kesen Yahudiler için geriye sadece Amerika ve onun yandaşlarının ipinden başkası kalmamıştır. Bunlar savaş ya da zafer halkı değildirler... İkincisi, Müslüman ülkelerdeki yöneticilerin ihanetidir. Sadece olup bitenleri izliyorlar. Onların en olgun ve akıllı olanı ise sadece şehitleri ve yaralıları saymakla yetiniyor.صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ  “Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple akletmezler.” [Bakara 18] Bu iki husus, Müslüman ordular içindeki samimi güç ve kuvvet ehlini, Allah’ın Filistin’i işgal eden Yahudilerle savaş farzını yerine getirmek için genel seferberlik ilan etmeye itmelidir.وَأَخْرِجُوهُم مِّنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمSizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.” [Bakara 191]Böylece Yahudilerin varlıklarını ortadan kaldırabilirsiniz, çünkü onlar, Allah katında savaşta zafer kazanamayacak kadar önemsizdirler. Sonra da Allah’ın vaadi gerçekleşecektir.فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيراً  “İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, önceden Mescid’e girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.” [İsra 7] Hadi Gazze’deki kardeşlerinizin yardımına koşun ve Müslüman ülkelerdeki baskıcı rejimler yolunuza çıkarsa, onları ortadan kaldırın. Onların yerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesini gerçekleştirmek için Allah’ın yönetimi olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet’i ikame edin.ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ“Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” [Müsned-i İmam Ahmed] O zaman Halife, muavinleri ve en üst rütbeden en alt rütbeye kadar İslam askerleri, tekbirlerle zaferden zafere koşacaklar, ümmet de onlarla birlikte tekbir getirecektir. Rableriyle güçlü ve dinleriyle izzetli olacaklardır. Böylece hiçbir düşman, İslam topraklarında bir varlık inşa etmeye cesaret edemeyecektir.

وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ * بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
O gün Allah’ın zafer vermesiyle müminler sevinecektir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-6]

* (Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata İbn Halil Ebu Raşta’nın, Gazze Savaşı Sonrası Planlar ve Çözümler) adlı soru cevabından uyarlanarak aktarılmıştır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulaziz Munîs - Kuveyt

Devamını oku...

Moskova Formatı: Taliban’ı Rusya’nın Siyasi Tuzağına Düşürmek İçin Bir Platformdur!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Moskova Formatı: Taliban’ı Rusya’nın Siyasi Tuzağına Düşürmek İçin Bir Platformdur!

Haber:

Moskova’da düzenlenen ve “Moskova Formatı” olarak bilinen Afganistan konulu altıncı bölgesel toplantıya Afganistan Dışişleri Bakanı ile Pakistan, İran, Çin, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve Türkiye’den temsilciler katıldı. Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova toplantı öncesinde yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu toplantının önceliği Afganistan ulusal uzlaşı sürecini ele almak ve bölge hükümetleri ile Kabil arasındaki siyasi, ekonomik, terörle mücadele ve narkotikle mücadele alanlarında pratik etkileşimi genişletmektir.”

Yorum:

“Moskova Formatının” hedefleri, 2017’deki kuruluşundan bu yana önemli ölçüde gelişmiştir. Başlangıçta bu format oluşturulduğunda ABD ve NATO işgal güçleri Afganistan’daydı, ABD destekli hükümet iktidardaydı ve Taliban rejiminin ülke üzerinde hiçbir kontrolü yoktu.Ancak bugün durum tamamen değişti; zira farklı bayraklar altındaki farklı ülkeler, Afganistan’daki siyasi, istihbarat, ekonomik ve kültürel varlıklarını ve nüfuzlarını güçlendirmeye çalışmaktadırlar. Dolayısıyla Rusya, Çin, Amerika, Avrupa ülkeleri ve Afganistan’ın komşularının, rakiplerini izole etmek için ülkedeki nüfuzlarını artırmaya çalıştıklarını belirtmekte fayda vardır. Bu arada Rusya, Afganistan’ı Rusya’nın bölgesel çıkarlarına ve güvenliğine karşı kullanmayı hedeflediğine inanarak Amerika ve müttefiklerinin Afganistan’da artan etkisinden endişe duymaktadır.Bu nedenle Rusya, “Moskova Formatı” da dahil olmak üzere birçok önlem almaktadır.

Rusya ve ABD gibi bölge ülkelerinin Hilafetin kurulmasından ve İslam’ın Afganistan ve bölgede kapsamlı bir şekilde uygulanmasından endişe duydukları gayet açıktır. Aslında Rusya’nın Hilafetin kurulmasından ve İslam ümmetinin birliğinden korkmasının iki temel nedeni vardır:

1) Rusya’nın Hilafet döneminde ağır darbelere maruz kalması ve acı yenilgilerle karşılaşması.

2) Rusya’nın, bölgedeki İslami uyanışın Orta Asya’daki ajan yöneticilerin, yani yıllardır bu bölgelerdeki halkları yöneten ve insanlar yoksulluk ve yoksunluk içindeyken kamu zenginliklerini ve kaynaklarını kendi kişisel çıkarları için sömüren yöneticilerin düşmesine yol açacağından korkması. Ayrıca Orta Asya halkları, kendilerine sadece yozlaşma ve bağımlılık getiren demokratik, milliyetçi ve komünist rejimlerden bıkmışlardır.

Bölge ülkeleri her toplantıda Afganistan hükümetine, kendi ülkelerinde bağlı kalmadıkları bir talepler paketi sunuyorlar. Örneğin çoğu bölge ülkesinde siyasi otorite belirli sülaleler, aileler, çevreler veya devletler arasında paylaşılırken, kapsayıcı bir hükümet inşa etme çağrısında bulunmaktadırlar.Bununla birlikte laik ve demokratik figürleri Afganistan hükümetindeki ajanlarıyla bütünleştirmek, dolayısıyla mevcut sistemi esas yolundan saptırmak amacıyla Afganistan için tekrar tekrar kapsayıcı bir hükümet sloganı atıyorlar.

Bölge liderleri sadece Afganistan hükümetini İslami hedeflerinden vazgeçmeye teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda 20 yıl boyunca Taliban’ın yanında yer alarak ABD işgaline karşı savaşan ve Taliban’a bağlılık sözü veren göçmen mücahitlere karşı da baskı uygulanmasını talep ediyorlar. Ayrıca “Moskova Formatı” Afganistan hükümetinden, terörizm olarak tanımladıkları cihada hayır demesini ve diğer cihatçı grupların yukarıda bahsedilen kâfir ülkelere karşı cihat yapmasını engellemesini beklemektedir; bu talepler ise onların İslam’a ve Müslümanlara olan düşmanlıklarını yansıtmaktadır.

Rusya ve diğer bölge ülkeleri, siyasi ve ekonomik vaatlerle Taliban'ı kendi çıkarlarına doğru çekmeye, hatta siyasal İslam’ı bastırmak için kendileriyle işbirliği yaptırmaya çalışıyorlar.Buna rağmen Taliban Rusya’nın terör örgütleri listesinde yer almaya devam etmektedir; ancak bu toplantıda Taliban’a, bu listeden çıkarılabileceklerine dair güvence verilmiştir. Hatta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, temmuz ayındaki Şangay İşbirliği Örgütü Devlet Başkanları Konseyi toplantısında, hükümetinin Taliban’ı terörle, özellikle de IŞID ile mücadelede bir müttefik olarak gördüğünü açıklamıştı.

Bu ise; Rusya’nın tarihsel olarak İslam ümmetinin ve Afganistan’daki mücahit halkın doğrudan ve uzun erimli düşmanı olmasına ve bugün bile Orta Asya, Kafkasya, Suriye ve diğer bölgelerde Müslümanları öldürmeye ve hapsetmeye devam etmesine ve her İslami hareketi terörizm olarak etiketlemesine rağmen böyledir.Dolayısıyla böyle bir devletten olumlu ya da iyi bir şey beklemek sadece İslam şeriatına muhalefet etmek değil, aynı zamanda siyasi bir hatadır.

Sonuç olarak bölgesel toplantılar ve konferanslar, aslında sömürgeci güçlerin siyasi hedeflerine ulaşmak için kullandıkları bir tuzak mesabesindedir. Zira siyaset hakkında net bir anlayışa sahip olan biri, Suriye devriminin ve Arap Baharının konferanslar ve bölgesel toplantılarla nasıl raydan çıkarıldığını çok iyi bir şekilde idrak edecektir. Bu nedenle Afganistan hükümeti, bu tür konferanslara katılmak ve Rusya, Çin, Birleşmiş Milletler, ABD ve diğer ülkelerden medet ummak yerine umudunu İslam ümmetine yöneltmeli ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışmalıdır.Bu bağlamda Hizb-ut Tahrir’e güvenmesi gerekir; zira o, siyasi durumu net bir şekilde anlayan ve Müslüman halkı asla aldatmayan siyasi bir partidir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Yusuf Arslan – Afganistan

Devamını oku...

Sigorta Kamuoyunda Öfke Uyandırıyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sigorta Kamuoyunda Öfke Uyandırıyor!

Haber:

Kırgızistan’daki sigorta şirketlerinin geliri son beş yılda iki katına çıktı. Zira bu rakam 2019 yılında 1,6 milyar Soma ulaşırken 2023 yılının sonunda ise 3,8 milyar Soma ulaşmıştır. 2024 yılında ise gelirlerinin daha da artması bekleniyor; çünkü hükümet insanlardan, zorunlu ev ve araba sigortası yaptırmasını talep ediyor. Hatta 1 Eylül 2024 itibariyle 159.331 konut sigortası sözleşmesi imzalanmış olup bu rakam geçen yıla kıyasla çok daha fazladır. Nitekim Başbakan, tehlikeli bölgelerde olanlar da dahil olmak üzere tüm evlerin 2024 yılı sonuna kadar sigortalanması talimatı verdi. Zira zorunlu ev ve araba sigortası bir aydır yürürlüktedir.

Yorum:

Hükümet, halkın protestolarına rağmen insanlara zorunlu sigortayı dayatmaktadır. İnsanları yatıştırmak için ev veya araba sigortası fiyatlarını düşük göstermeye çalışıyorlar ancak sigorta yasaları tam olarak uygulanır uygulanmaz bu miktar her yıl artacak ve insanlar için ağır bir yük haline gelecektir.

Halkın kanını emen kapitalist sistemde ekonomik kalkınma, artan sigorta ödemeleri ve vergilerle sağlanmaktadır.Bu nedenle zorunlu sigorta getiriliyor ve vergilerin türü ve miktarı artırılıyor. Bu arada özel şirketler insanların evlerini sigortalatarak devasa kârlar elde ederlerken hükümet ise sigorta kanunları yoluyla bütçeyi vergilerle doldurmaya ve doğal afetlerden zarar görenlere yardım etme sorumluluğundan kaçmaya çalışıyor.Daha da kötüsü yetkililer, insanları gelecekteki felaketlerle tehdit ederek sigorta yasalarına uymaya zorluyorlar ve kamu ve özel şirketleri aracılığıyla insanlar pahasına servet kazanıyorlar.

En önemli olan ise sigortanın şer’an haram olmasıdır; zira başlangıçta iki taraf arasındaki anlaşma, icap ve kabulü içermektedir; icap sigortalı olan kişi, kabul ise sigorta şirketi tarafından olmaktadır. Bu anlaşmanın şer’an sahih olabilmesi için şerî olan anlaşmanın şartlarını içermesi gerekir. Şer’an anlaşma ise ayni mal veya fayda üzerine olması gerekir. Ancak hükümet tarafından dayatılan ve zorunlu kılınan sigorta sürücülere bir fayda sağlamadığı gibi sürücüler tarafından bir icap da yoktur.

Kırgızistan hükümeti Müslümanların parasını, yağmalamaları için kapitalistlere teslim etmek yerine üretime, sanayiye ve fabrikalar inşa etmeye yönlendirmelidir! Ayrıca sigorta şirketleri, tazminatı vermek için kazanın sözleşmede belirtilen şartları taşımasını şart koştuğu için tazminatı da kolay kolay ödemiyorlar.Bu nedenle sigortanın uygulandığı ülkelerde sigorta şirketlerine dava açan çok sayıda insan olduğunu görürsünüz.

Aslında Allahu Teala yöneticilere, insanların işlerini gözetmeleri için büyük bir çaba sarfetmelerini emretmektedir. Ama bu kapitalist hükümetler, tebaalarının çıkarlarına aykırı olarak hüküm vermekte ve onların tüm paralarını yağmalamaya çalışmaktadırlar.

Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir." [Maide 45]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Harun Abdulhak

Devamını oku...

1 Yıl Geçti 57 Devlet Harekete Geçmedi

Gasıp Yahudi varlığı (İsrail)in mübarek Mescid-i Aksa topraklarını işgalinin üzerinden 76 yıl, işgal, katliam ve soykırıma karşı başlatılan “Aksa Tufanı Harekâtı”nın üzerinden ise tam bir yıl geçti. Aksa Tufanı ile aslında işgalci Yahudi varlığının kâğıttan bir kaplan olduğu ve varlığını işbirlikçi rejimlerin ihaneti ile devam ettirdiği iyice anlaşıldı. Bu rejimler sayesinde oluşan imajı çizildi ve ona verilen “yenilmezlik unvanı” yerle bir oldu. 7 Ekim Aksa Tufanı, Türkiye ve Suudi Arabistan başta olmak üzere gasıp Yahudi varlığı ile iş tutan bölgedeki tüm rejimlerin normalleşme planlarını bozarak hesaplarını alt üst etti.

Kâfir ABD ve diğer sömürgeci Batılı ülkelerin desteğini arkasına alan işgalci varlık, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 100 bine yakın kardeşimizi şehit etti. Bir yılda gerçekleştirdiği 3 bin 650 ayrı katliamda 100 bin ton bomba kullandı. Hastaneler, okullar, üniversiteler, camiiler, sığınma yerleri ve hatta çadırları bile yaktı, yıktı. Gazze’ye uygulanan abluka nedeniyle kardeşlerimizi açlık ve susuzluğa mahkûm etti. Geçen bu 1 yılda Müslüman halklar meydanları doldurdular, konsolosluk ve elçiliklere yürüdüler, harekete geçmeleri için yöneticilere çağrı yaptılar. Gazze ve Filistin’in kurtarılması için orduların harekete geçirilmesi gerekir diyerek âlimler fetva yayınladılar. Ancak İslam beldelerindeki yönetimler ne Müslüman hakların çağrılarına icabet ettiler ne de âlimlerin fetvasına uydular. Sadece kınadılar ve Amerika’nın kendilerine ezberlettiği iki devletli çözüm planını tekrarlayıp durdular.    

Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti olarak geçen bu bir yılda Gazzeli kardeşlerimize destek olmak için yürüyüşler, basın açıklamaları, konferanslar, paneller ve söyleşiler ile birlikte yüzlerce faaliyet gerçekleştirdik. “Ordular Aksa’ya” diyerek işgali bitirecek somut, net ve samimi bir çağrı yaptık. Ancak geçen bu bir yılda Gazze’deki soykırımın durması için hiçbir adım atılmadı. 7 Ekim Aksa Tufanı’nın yıldönümünde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, Adana, Mersin, Hatay ve Şanlıurfa’da, Siverek, Van, Tatvan ve Gaziantep’te, Konya, Karaman, Aksaray ve Düzce’de yine İzmir ve Aydın ile birlikte Türkiye genelinde toplam 16 ayrı şehirde “1 Yıl Geçti 57 Devlet Harekete Geçmedi.” başlıklı yürüyüş ve basın açıklamaları gerçekleştirdik.

Basın açıklamalarımızda yöneticilere bir kez daha seslendik ve şöyle dedik: “Ey Yöneticiler! Şunu sakın unutmayın: İşgalci Yahudi varlığı laftan anlamaz. Müzakere, ateşkes, diplomasi ve boykottan anlamaz. Sadece güç ve savaştan anlar. Bunun için tek çözüm; orduları harekete geçirerek gasp ettikleri mübarek topraklardan işgalcilerin kökünü kazımaktır. Öyleyse iş işten geçmeden Aziz ve hâkim olan Rabbinizin emrine icabet edin!” Müslümanlara da şöyle seslendik: “Ey Müslümanlar!  Gazze bize 57 liderin 1 Halife etmediğini gösterdi. Gazze bize Filistin için Hilafet’ten başka bir kurtuluş yolunun olmadığı gösterdi. Zira Hilafet ümmetin birleşmesi, aralarındaki suni sınırların kaldırılması demektir. Bölünmüş ve parçalanmış İslam ümmetinin vahdetini sağlayacak ve yeniden Müslümanları tek bir çatı altında toplayacak yönetim sistemidir Raşid-i Hilafet! Müslümanların kanlarına, canlarına ve ırzlarına değer veren otoritedir Raşid-i Hilafet! Okyanus ötesinden mazlumların yardım çığlıklarına orduları seferber ederek icabet eden liderliktir Raşid-i Hilafet! Öyleyse yapılması gereken, Yahudi varlığının kökünü kazımak için orduları harekete geçirecek Raşid bir Halifeyi naspetmektir. Şimdi Raşid-i Hilafet'in yeniden kurulması için çalışma vaktidir.”

Yürüyüş ve basın açıklamalarımıza katılan tüm Müslümanlardan, Gazze ve Filistin için hakkı haykıran, yöneticileri muhasebe eden âlim ve kanaat önderlerinden, Gazze’yi gündeminden düşürmeyen cemaat ve kitlelerden, kalbi Gazze ile atan tüm ümmetten Allah razı olsun. Rabbimiz Gazze ve Filistin’i işgalden kurtaracak Raşid-i Hilafet’i ikame etmeyi Müslümanlara nasip etsin, Raşid bir Halife ve cesur komutanlar eliyle nusretini göndersin. Amin.

Devamını oku...

Bangladeş Halkı, Hasina’yı Devirmek ve (Yönetimi) Amerikan Ajanına Teslim Etmek İçin Ayaklanmadılar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Bangladeş Halkı, Hasina’yı Devirmek ve (Yönetimi) Amerikan Ajanına Teslim Etmek İçin Ayaklanmadılar!

Haber:

ABD Başkanı Joe Biden, Bangladeş halkının ayaklanması ve ülkedeki otoriter Hasina hükümetini devirmesinin ardından Yunus’a destek vermek amacıyla yıllık Birleşmiş Milletler zirvesinin oturum aralarında Bangladeş’in geçici yöneticisi Muhammed Yunus ile bir araya geldi.Nobel Barış Ödülü sahibi Yunus, "Sen, ülkesinin gençleri arasında önemli bir konuma sahip olan tanıdığım tek yaşlı adamsın" şeklindeki sözleriyle eski Başkan Bill Clinton’dan büyük övgü aldı; Clinton, Yunus’un geçici yöneticiliğe yükselmesi hakkında mizah yaparak, “Çünkü o hepimizin yapması gerekeni yapmayı başardı; hepimiz gelecekteki çalışmalar üzerinde durmalıyız” dedi. (Daily Sun, 25 Eylül 2024)

Yorum:

Bangladeş’teki kitlelerin Hasina’ya karşı cesurca ayaklanmalarının ve onun rejimini kanlarıyla devirmelerinin nedeni, kendilerini sadece onun zulmünden değil, aynı zamanda Batı’nın yeni sömürgeciliğinden de kurtarmaktı. Hindistan hiç utanmadan Hasina’yı desteklese de ancak Bangladeş halkı,Amerika’nın, jeopolitik kazanımlar ve çıkarlar elde etmek için Hasina’yı onlar pahasına kullandığının farkındaydılar. Bu nedenle Bangladeş’teki geçici hükümet, halkın fedakârlıklarının, iradesinin ve özlemlerinin, ülkeyi Hindistan’ın pençesinden sömürgeci Batılılara aktarmak için olmadığından şüphe etmemesi gerekir. Ancak geçici hükümetin, laik kukla yöneticilerden farklı bir rol oynamaması üzücüdür. Zira bu yöneticiler ve politikacılar, Bangladeş halkının Batı tarafından oynanan oyunun dışına çıkmasına izin vermiyorlar. Bakın işte bizler, ümmetin gerçek değişim ve sömürgeci Batı’dan kurtulma arzusunun gizlice Batı’ya teslim edildiğini görmekteyiz.

Arap Baharı sonrasındaki dönemde gördüğümüz gibi, burada da insanların değişim arzusunun Batı tarafından manipüle ve kontrol edildiğini görmekteyiz. Sanki Amerika bizi tanımadan ayaklarımızın üzerinde duramayacakmışız gibi gençlerimiz Amerika’da çeşitli platformlara sunuluyorlar! Ayrıca gençlerimiz, yıllarca Hasina’nın bir tiran olmasına izin veren sömürgeci Amerika’nın kahramanları gibi takdim ediliyorlar. Buradaki ana gündem, gençlerimizin Amerika’yı düşman olarak görmelerine izin vermemektir; nitekim Bangladeş’in şu anki Cumhurbaşkanı Dr. Muhammed Yunus, yabancı sömürgeci güçlere kelimenin tam anlamıyla yalvarmıştır; zira o şöyle demiştir: “Bu yüzden lütfen onlara (gençlere) yardım edin, hayallerini gerçekleştirebilmeleri için onları destekleyin, bu birlikte taşıdığımız bir sorumluluk ve siz de bizimle olacaksınız.” Tüm bunları ise Bill Clinton’ın elini tutarken söyledi!

Gerçek kurtuluşun gerçekleşmesi için Bangladeş halkının otoritelerini, Batı dünya düzenine meydan okumak, ümmeti sömürgeci kâfirlerden kurtarmak ve İslam’ı kamil bir şekilde uygulamak yoluyla işlerini gözetecek olan bir Halife’ye teslim etmeleri gerekmektedir. Şayet gerçek gözeticimiz Hilafeti kurmada başarısız olursak, insanların değişim konusundaki iradesi, her kitlesel ayaklanmayla birlikte boşa gidecek ve ne yazık ki bizler de başarısızlığa mahkum olup sürekli olarak Batılı laik demokrasi döngüsünün içinde kalmaya devam edeceğiz. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْEy iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasulü’nün çağrısına icabet edin.” [Enfal 24]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Talha Hüseyin - Bangladeş

Devamını oku...

Gazze’deki Halkımızın Günleri, Hâlâ Ağır Bir Şekilde Geçmeye Devam Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Gazze’deki Halkımızın Günleri, Hâlâ Ağır Bir Şekilde Geçmeye Devam Ediyor!

Haber:

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, işgalcilerin Gazze Şeridi'ndeki ailelere yönelik 3 katliam gerçekleştirdiğini, son 24 saat içinde hastanelere 14 şehit ve 50 yaralının ulaştığını bildirdi. (Ma’an Ajansı)

Yorum:

Gazze’deki halkımız için her türlü eziyetin, amansız katliamların, açlık savaşının ve akıl almaz aşağılanmanın yaşandığı ağır günler geçmeye devam ediyor. Sahneye aşina olmamız bunların etkisini hafifletmiyor, sabah dokuz haberlerini izlemek ve sadece duruma içerlemek bizden onların yükünü düşürmüyor; bu yüzden aşağılanma elbisesini giyiyoruz, sadece onlar için dua ediyoruz ve uluslararası sistemin ve şerrin başı kafir Batı’nın kan şelalesini durdurmasını bekliyoruz!

Filistin meselesi her Müslümanın akidesinde canlı olması gerekir; birçok Müslüman ülkeye kafa tutan bu mutant varlığı kökünden söküp atmadıkça bizim için huzur ve güzel bir yaşam yoktur. Sayı veya teçhizat eksiğimiz mi var? Müslümanların başındaki yöneticilerin, Müslümanların parasıyla stokladıkları en ölümcül silahlardan oluşan cephanelik yeterli değil midir?!

Bugün eksik olan şey, etrafında toplanabileceğimiz Müslüman bir liderdir; zira İran’ın zayıf girişimi karşısında bile Müslümanların sevinci tüm ülkeye yayıldı ve kalpler bundan dolayı sevinçle doldu. Peki ya ordular harekete geçse, Müslümanlar dinlerini, namuslarını ve topraklarını savunmak için koruyucu kalkanlarının etrafında toplansa, böylece güç ve kuvvet sahibi olsalar ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in nitelendirdiği gibi Müslümanların kanları her yerde değerli olsa nasıl olurdu acaba?! İbn Ömer Radıyallahu Anh’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَطُوفُ بِالْكَعْبَةِ وَيَقُولُ: مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ! مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ! وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللهِ حُرْمَةً مِنْكِ؛ مَالِهِ وَدَمِهِ وَأَنْ نَظُنَّ بِهِ إِلَّا خَيْراًAllah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Kâbe’yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu:Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur. Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Allah (c.c) onun malını, kanını haram kılmış ve bize mümin hakkında ancak hayır düşünmemizi emretmiştir.” [İbn Mace tahric etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Ahmed Asaf – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

İran'ın Füzeleri Sosyal Medyada Bölünmeye Yol Açtı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

İran'ın Füzeleri Sosyal Medyada Bölünmeye Yol Açtı!

Haber:

İran’ın işgal altındaki Filistin topraklarına doğru füze fırlattığını duyurur duyurmaz İran’ın Yahudi varlığına yönelik saldırısının etkileri hızla Arap sosyal medyasına aktarıldı. Sosyal medya platformları, saldırıyla ilgili fotoğraf ve videoların yanı sıra bölgede hız kazanan olaylarla ilgili yüzlerce yorumun yer aldığı tepkilerle dolup taştı. (Şarku’l Avsat)

Yorum:

Bakın işte bugün Müslümanlar medya tarafından oyalanıyor ve sanki zafer onlardan ve medyadan gelecekmiş gibi Müslümanların dikkatlerini ekranlara ve siyasi analizlere yönlendiriyorlar. Bu arada ümmetin düşmanları, onların adamlarının altındaki halıyı çekiyorlar, başarılarını gerçekleştiriyorlar, genişliyorlar ve kontrolü ele geçiriyorlar!

Herkes kendi gecesine göre şarkı söylüyor ve herkes kendi arzusuna göre analiz yapıyor; Müslümanlar çalışmayı terk etmiş bilerek ya da bilmeyerek kesinlik ve inanç olmaksızın siyasi analizlerle dikkatlerini dağıtıyorlar ki buradaki tehlike, insanların analize ilgi duymasında, bunu kesinlik ve zafere bağlamamasında, kendilerinden talep edileni yapmaması ve buna göre hareket etmemesinde ve böylece Müslümanların meselelerinin askıda kalmasında ve zafere giden yolun zaman almasında yatmaktadır.

Müslümanların İran’ın eylemlerine, onun kendisine dikte edileni uyguladığına ve bunu kendisine bağlı partiler yoluyla yaptığına yakından bakmaları ve İran’ın, yöneticileri aracılığıyla Batı'nın fikirleri ve kısıtlamaları tarafından kontrol edilmesi nedeniyle bağımsız bir İslam ülkesi olmadığının farkına varmaları gerekiyor. ssDiğer Müslüman ülkeler gibi İran da aynı sorunun acısını çekiyor ve onun halkı da aynı talepte bulunuyor ki bu da; tahtların yıkılması, orduların harekete geçirilmesi, ardından İslam ve tevhid sancağı altında cihat edilmesidir.

Allahu Teala, kafirlerin gözetleyip bekledikleri, eylemde bulundukları ve işte onların da aynı şekilde yaptıkları konusunda uyardığı gibi Müslümanları da gözetleyip durması ve bunun için çalışması için uyarmaktadır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: فَارْتَقِبْ إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَÖyleyse sen gözleyip bekle; elbette onlar da gözleyip bekliyorlar.” [Duhan 59] İbn Kesir’de bu ayet-i kerimenin tefsiri hakkında şöyle geçmektedir: فَارْتَقِبْÖyleyse sen gözleyip bekle”; yani bekle demektir. إِنَّهُمْ مُرْتَقِبُونَElbette onlar da gözleyip bekliyorlar.” Yani onlar, dünya ve ahirette yardımın, zaferin ve kelimenin üstünlüğünün kimin için olacağını bilecekler; bunlar, Senin, peygamber ve nebilerden olan kardeşlerin ve sizlere tabi olan mümin için olacak ey Muhammed demektir. Tıpkı Allahu Teala’nın şöyle buyurduğu gibi:كَتَبَ اللهُ لَأَغْلِبَنَّ أَنَا وَرُسُلِي إِنَّ اللهَ قَوِيٌّ عَزِيزٌAllah: Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir.” [Mücadele 21] Ve Subhanehu ve Teala’nın şöyle buyurduğu gibi: إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ * يَوْمَ لَا يَنفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِMuhakkak ki Resullerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edeceği o günde yardım ederiz.O gün zalimlere mazeretlerinin hiçbir faydası olmaz. Lânet onlaradır, kalınacak yerin en kötüsü de onlar içindir.” [Mümin 51-52]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ümmü Fatıma Sebatin – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER