Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Devrimin Onuncu Yıldönümünde (5) 25 Ocak Devrimi… Haberlerde mi?

Devrimin Onuncu Yıldönümünde (5) 25 Ocak Devrimi… Haberlerde mi?

بسم الله الرحمن الرحيم

Devrimin Onuncu Yıldönümünde

(5)

25 Ocak Devrimi… Haberlerde mi?

Sisi, Amerika’nın emriyle devrimci hareketine popüler bir ivme kazandırmak istedi. Zira istihbarat servisleri, sıkı bir tertiple 30 Haziran 2013’te insanları sokağa döktüler, sonra bazılarını kandırdılar ve yaptıklarının bir darbe değil, 25 Ocak devriminin seyrini düzeltmek için yeni bir devrim olduğunu söylediler. Dolayısıyla bazıları onlara inandılar ve Mısır’dan Amerika’nın nüfuzunu kaldırmak istiyoruz diyerek onları kandırdılar. Böylece yaptıkları birçok işlerini tebrik ettiler, sonra potansiyel terörizme karşı savaş açacağız ve bunun için bize yetki verildi dediler. Bunun üzerine birçoğu, Ssi’ye istediği yetkiyi vermek için sokağa döküldüler ve bunun sonucunda Sisi’nin baskıcı mekanizması, protestoculara ve oturma eylemleri yapanlara işkence etmeye başladı. Bunlar, Rabia ve Nahda katliamlarıydı. Nitekim yaşananların iğrençliği nedeniyle Sisi medyası, Müslüman Kardeşlerden olan protestocuların ve onların destekçilerinin mağdurlar imajında görünmek için birbirlerini öldürdüklerini iddia etti. Böylece Mısır medyası, medyada eşi görülmemiş en düşük seviyede haber yapma uygulamasına girdiler. Böylece de insanlar, aşağılık medya mensupları ve nefsini Şeytan’a satmış bazı şeyhlerden, insanların öldürülmesine yönelik aşağılık çağrılar işittiler. Ardından Mübarek ve zebanilerini aklama süreci başladı. Öte yandan hapishaneler aşırı kalabalıktı, çoğunluğu İslami hareketlerden olan muazzam sayıda muhalifi barındırmak için yeni hapishaneler inşa edildi ve zorla kaçırma ve yargısız infaz süreci başladı.  

“Adil ve onurlu” yargı, Mısır halkına karşı otuz yıldır suç işleyen Mübarek tarafına beraat verirken Mursi ise göstericileri öldürme suçlamasıyla yargılandı. Nitekim sözde öldürme aracı olan İçişleri Bakanı Muhammed İbrahim, uzun süre darbe-devrim hükümeti altında görevde kalmıştır. Hiç şüphe yok ki bu, işleri 25 Ocak öncesine geri döndürmek için sistematik bir plandı. Dolayısıyla bu, 25 Ocak devrimine katılan herkese ya ölüm ya tutuklama ya da işkenceyle toplu cezaları uygulayan sistematik bir plandı. Aynen Cezayir rejiminin, İslami Kurtuluş Cephesine yönelik darbenin ardından yaptığı gibi. Zira darbeciler, milletvekili seçimlerinde oylarını cepheye veren bölgeleri özellikleri bunun ardından ortaya çıkan kirli istihbarat çalışması için kiraladığı ölüm mangaları aracılığıyla cezalandırmıştı. Hatta Cezayir istihbarat servisleri, terör eylemleri gerçekleştirmişler ve öldürme ve tutuklamalarına gerekçe oluşturmak için de bunları İslamcılara atfetmişlerdir.

30 Haziran, 25 Ocak devriminin sağladığı “özgürlük” alanına ve insanların nefesini sayan, tüm hareketleri ve evlerini gözetleyen ve hazır ve uydurma suçlamalar hazırlayan istihbarat polis devletinin kaba geri dönüşüne karşı gerçek bir cevap olmuştur. Zira o, kötü bir itibara sahip olağanüstü hal yasalarıyla yönetilen bir devlet olduğu gibi Yahudilere inanan, onlarla koordinasyon kuran, ümmetin evlatlarının öldürülmesi söz konusu olsa bile onlarla işbirliği yapan ve herhangi birinin bunun helal ve haram olduğunu tekrarlayıp durmasından korkmayan bir devlettir. Dolayısıyla bu, insanları gözü kapalı bir şekilde istedikleri şekilde yönlendiren, insanların zihinlerini saçma ve batıl inançlarla dolduran, liderleri kutsayan, yel değirmeniyle savaşıyor olsa bile onu “ulusal” bir kahraman yapan ve sahte kahramanlıklarını şüphe götürmez gerçekler olarak gösteren yönlendirilmiş medyanın durumuna bir geri dönüştür! Belki de en büyük paradokslardan birisi Sisi’nin, ölmüş darbe lideri Abdünnâsır’a benzemesidir. Zira daha önce Sina, Batı Şeria, Gazze Şeridi, Golan ve Sudan'ı elleriyle kaybetmesine rağmen Nâsır’ın medyası, Abdünnâsır’ın hayatıyla ilgili tezahüratlar atmaları ve ihmalinden dolayı yargılanmasını talep etmek yerine istifa etmemesini talep etmeleri için insanları sokağa dökmüştür! İşte Sisi, Tiran ve Sanafir adalarından feragat ederek ve Mısır’ın ekonomik ve Nil sularında ihmalkâr davranarak Mısır’ın yetenekleri noktasında aşırıya kaçmasına rağmen İstihbarat servislerinin ele geçirdiği medya, Sisi’nin kendileri dışında kimsenin göremediği başarılarından bahsetmiştir. Bunun da ötesinde darbecilerin medyası, darbedeki ortakları olan Dr. El-Baradey’i vatana ihanet eden bir hain olarak nitelendirmiştir. Çünkü o, oturma eylemlerinin böylesi bir vahşetle dağıtılmasını ve Arap Müteahhitleri Şirket Müdürü’nün görevden alınmasını reddetmişti. Çünkü o, gösteriler sırasında şirketin Ramses'teki merkezinin yanmasına, ordu güçleri tarafından vurulan bir gazetecinin tutuklanmasına ve cürümlerine sessiz kalmayıp gizlemediği için meslektaşının arabasında ölmesine neden olanların onlar olduğunu ifade etmişti.

Daha dün sahnede kendilerini devrimci olarak nitelendirenlerin, katliamı kutsadıklarını, geçici hükümeti gördükleri halde sanki dağılan ulusal partinin politika komitesinin hükümetiymiş gibi kıllarını dahi kıpırdatmadıklarını, devrimcilerin özgür olduklarını ve yolculuğu tamamlamaya kararlı olduklarını söylediklerini gördük! Kendilerini ziyafet masalarında gördüğümüzde ise onların sevgilerini talep ediyorlar ve onların hayatları üzerine yemin ediyorlar! Oysa onlar, devrimci olmadıkları gibi özgür de değillerdir. Tamamlamak istedikleri yolculukları ise, devletin Laikleşmesini tamamlamak ve “terörizmle” savaş bahanesi altında İslam’a karşı savaşa katılmaktır.

Darbe sonrası gördüğümüz bu komik sahne, bir yıl boyunca medya özgürlüğüne saygı duyduğunu, kalemi bombalamayacağını ve herhangi bir kanalı kapatmayacağını söyleyip duran Dr. Mursi’nin iktidarda olduğu dönemden ayrı olarak okunamaz. Oysa onu iktidardan düşüren, parmaklıkların arkasına atan ve devlet kurumlarını Mübarek’in düştüğü çukuru kazmaya terk eden işte bu medyadır. Ardından bir yıl sonra, İslam’ın hükümlerinden birini dahi uygulamadığı, dahası devletin Laikliğini derinleştirdiği ve onu İslam’ın ve davet kampanyasının karşısında korkunç bir gulyabani yaptığı iktidardan ayrıldı!

Bu darbecilerin Mısır halkının evlatlarının büyük bir kesiminin davet kampanyasının imajını çarpıtmayı başardıklarını da inkar edemeyiz. Nitekim insanlar akıllarını başlarına alana, aldatıldıklarını anlayana ve evlatlarının, erkek ve kız kardeşlerinin, babalarının ve annelerinin suç işlemedikleri halde öldürüldüklerini veya hapsedildiklerini ya da zorla kaybedildiklerini görüp kendilerine gelinceye kadar darbelerinin süresini aşamalı olarak uzatmalarına yardımcı olan şey işte budur. 

Ara sıra yalan söyleyen bir kişi, her zaman yalan söyleyemez. Zira darbeyi destekleyenlerin çoğu tutumlarının yanlış olduğunu anlarlarken onlardan bazıları ise Sisi ve rejimi tarafından ödüllendirildi. Hatta Demokratik oyuna giren ve bunun iktidara ulaşmanın en iyi yolu olduğunu zanneden İslamcılar, kaybolup gittiklerini ve serapları gerçek olarak hayal ettiklerini anlamak için kendilerine gelecekler ve buradaki yolun, Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in siretinden olması gerektiğini anlayacaklardır. Nitekim kendilerine defalarca gösterdiğimiz ancak kafaları dank edinceye kadar bize bir cevap vermedikleri işte bu yoldur. Yine onlar, Hilafet’in bir sığınak ve kurmaları gereken bir nizam olduğunu ve 3 Temmuz’da meydana gelenlerin, onları kendilerine ve Rablerinin şeriatına geri döndüreceğini anlayacaklardır. Zira öldürme, yakma ve tutuklamanın olduğu o günden sonra figürlerin, akademisyenlerin ve hareketlerin skandalı ifşa olmuştur. Nitekim Allahu Teala, şöyle buyurmuştur:  لِيَم۪يزَ اللّٰهُ الْخَب۪يثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَب۪يثَ بَعْضَهُ عَلٰى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَم۪يعاً فَيَجْعَلَهُ ف۪ي جَهَنَّمَۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ۟“Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” [Enfal-37]   

25 Ocak devrimi onuncu yıldönümünü haberlerde olabilir. Ancak yeniden kendisinden öncekinden farklı bir devrim doğacak, ümmet izzet ve onuruna geri dönecek, küfür rejimlerini silip süpürecek, bu rejimleri uçsuz bucaksız bir vadiye fırlatacak, artık bundan sonra insanlar alternatif bir yönetim olarak Hilafet ve Allah’ın şeriatından başkasından asla razı olmayacaklar ve işte o zaman ümmet de doğru bir yolda olacaktır.   

Bizler, Allah’ın zaferinin gelmekte olduğunun farkında olduğumuz gibi Allah’ın zaferinin ihlas, çalışma ve fedakârlık olmadan gelmeyeceğinin de farkındayız. Ayrıca Allah’ın, bizlerden daha hayırlı olan peygamberleri Aleyhimi’s Selam’ı ve Allah onlardan razı olsun peygamberlere tabi olanları imtihana tabi tuttuğunun da farkındayız. Nitekim peygamberimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ve sahabesinin başlarına gelenler bizlere çok uzak değildir. Zira onlar, Allah İslam’ın ve Müslümanların izzetli olacağı ve tüm insanlar için gerçekten rahmet olan bir devlet ikram edinceye kadar hak yolda sebat gösterdikleri için çekmeleri gereken acıları çekmişler ve acıların en ağırını tatmışlardır.  

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hamid Abdulaziz

1. bölüm | 2. bölüm | 3. bölüm | 4. bölüm | 5. bölüm | 6. bölüm |
7. bölüm | 8. bölüm | 9. bölüm | 10. bölüm | 11. bölüm | 12. bölüm |
13. bölüm | 14. bölüm | 15. bölüm | 16. bölüm

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER