Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Devrimin Onuncu Yıldönümünde (6) Amerika Neden, Müslüman Kardeşlerin İktidarından Kurtulma Kararı Aldı?!

Devrimin Onuncu Yıldönümünde (6) Amerika Neden, Müslüman Kardeşlerin İktidarından Kurtulma Kararı Aldı?!

بسم الله الرحمن الرحيم

Devrimin Onuncu Yıldönümünde

(6)

Amerika Neden, Müslüman Kardeşlerin İktidarından Kurtulma Kararı Aldı?! 

Önceki bölümlerde Amerika’nın, kendi çıkarlarını koruyabilmek amacıyla Mısır’da ihtiyaç duyduğu istikrarı sağlayamadığı için Müslüman Kardeşler yönetiminden kurtulmaya karar verdiğinden bahsetmiştik. Burada ise Dr. Mursi’nin iktidarda olduğu dönemde durumun nasıl istikrarsız olduğunu açıklayacağız:

1-      Mursi döneminde, her ay bir milyon kişi olmak üzere 13 milyon kişi Mısır meydanlarına döküldüler.

2-      Mursi kendisine muhalif olanları asimile edemedi ve kendisiyle Kurtuluş Cephesi’ni temsil eden muhalefet arasındaki çatışmayı alevlendirmeye devam etti.

3-      Mursi’nin, hükümetinin karşılaştığı herhangi bir sorunu çözmekte açıkça başarısız olmasına ve açık siyasi zayıflığına rağmen Hişam Kandil’in başbakan olarak kalması konusunda ısrarcı olması. Bunlardan birincisi, pragmatik hesaplamalarıyla topu muhalefet sahasına atmak, onlara hükümet başkanlığını teklif etmek ve her türlü başarısızlığı onların boyunlarına dolamaktı…. Ancak yapamadı.  

4-      Muhalefetin, Mursi’yi devlet kurumlarına ihanet etmekle suçlamaya çalışması ve iktidarı boyunca onun başına musallat olması. Bu ise Müslüman Kardeşlerin dar görüşlülüğünden dolayıdır. Zira onlar bunu, valilerin ve bazı devlet idarelerinin atamaları gibi hiçbir kıymeti olmayan yerlerde yaptılar ve ordu, polis ve yargı gibi yönetimin ana eklemlerini, kendisini devirmekte en büyük etkiye sahip olan eski rejimin kalıntılarının egemenliğine bıraktılar.

5-      Mursi ve cemaatinin, ordunun ve polisin sadakatini kazanamaması. Zira ordu, Abdünnâsır döneminden beri özel olarak Müslüman Kardeşlere, genel olarak da İslami akımlara karşı tarihsel bir düşmanlığa sahip olduğu gibi polis de tüm aparatlarıyla Müslüman Kardeşlere ve İslami akımlardan olan tutuklulara işkence yapma aracı olmuştur. Nitekim Müslüman Kardeşler iktidara geldikten sonra polis onların komutası altına girdi, bu ise onun tarafından kabul edilmedi ve polis teşkilatı güçleri “dört yıllık bir süre için izinli olduklarını”, yani Mursi’nin varsayılan iktidarı dönemi boyunca izinli olduklarını düşündüler, dahası İttihadiye Sarayına yapılan saldırıyı savunmamak da dahil birçok kez ona karşı tuzak kurdular. 

6-      Ordu, Yahudi varlığının güvenliği için Amerika’ya olan bağlılığına istinaden Mursi’nin emriyle Sina’daki cihatçı gruplara karşı (kartal) operasyonu gerçekleştirmesine rağmen ancak bu metaformoz varlık için gerekli olan güvenliği sağlayamadı.

7-      Mursi, medyada güçlü bir etkiye sahip olamadı ve medyayı Mübarek’in yaptığı gibi elinde bir araç haline getiremedi. Zira medya, hiçbir değeri olmayan bazı cılız kanallar dışında tamamen kontrolü dışına çıktı. Dolayısıyla bu medya, özel olarak Müslüman Kardeşlere ve genel olarak da İslami akımlara karşı insanları harekete geçirdi, başkanı ve tüm kararlarını aptalca gösterdi ve İslami akımlarla alay etti. 

Medyanın bu şekilde tahrik edilmesi, insanların şikayetlerinin artmasına ve tahammül edilemeyen açık bir istikrarsızlığa neden oldu.

8-      Mursi ve hükümetinin karar verme konusunda kafasının karışması. Zira sabah almış olduğu karardan akşam geri vazgeçiyordu. Örneğin, fiyatları artırma ve bazı mallara sübvansiyonları kaldırma kararlarında olduğu gibi. Dolayısıyla bir karar alındığında, ardından insanların harekete geçebileceği beklentisiyle hemen donduruluyordu… Özellikle de anayasa referandumu yaklaştığı zamanda. Aynı şekilde kararlarını güçlendiren anayasal bildirgeden de geri çekilmişti. Ardından Başsavcı Abdulmecid’i Mısır’ın Vatikan Büyükelçisi olarak atama kararını da geri çekmişti.  Başsavcı meselesini yönetmekte bile başarısız olması dikkat çekicidir. 

9-      Mahkemeden, kurucu komitenin anayasaya aykırı olmadığına dair beklenen karar yayınlanmadan önce Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı geçirmeye ve güçlendirmeye yönelik kuşatma süreci. Bu ise devletin prestijini düşüren ve Mısır devletinin en önemli kurumlarında istikrarsızlığa neden olan bir eylemdir.

Bunun yanı sıra Mursi ve cemaati son anlara kadar gaflet içerisindeyken ülkedeki gerçek gücü elinde tutanların ve gece gündüz plan yapıp tuzak kuranların amaçladıkları yakıt, elektrik kesintileri ve güvenlik kaosu krizi de meydana gelmiştir.

Amerika, Mısır ordusunun, çıkarlarını korumak için aşılmaz bir duvar olduğunun, hızla dalgalanan Müslüman Kardeşlerin aksine liderlerinin ona sadakatinin garanti olduğunun ve ordunun, kendisine vefa borcu olan ve olay yerinden kaybolmayan Mübarekli devletin araçları yoluyla Müslüman Kardeşleri devirmeye ve dizginleri kontrol etmeye muktedir olduğunun farkındadır. 

Sisi rejimini izleyenlerin, onun bilgilendirmeye, vurgulamaya ve övmeye çalıştığı istikrara rağmen vakıa, rejime karşı sesini yükselten veya yönetim ve iktidardaki kötü durumu ve yolsuzluğu eleştiren herkesin maruz kaldığı zulüm ve baskı gibi insanların hayatlarında çektikleri acıları açıkça görmezden gelen devrimcilerin sapkın zihinleri ve medyaları dışında bu istikrarı kesinlikle sağlayamayacaklarını teyit etmektedir. Ayrıca Mısır ordusunun Yahudi varlığıyla açık bir şekilde koordinasyon kurarak ve iş birliği yaparak cihatçılara karşı şiddetli bir savaş yürüttüğü Sina’da işler daha da kötüye gitmekte ve işler medya ve onun gürültüsünden uzakta gerçekleşmektedir. Hiç şüphe yok ki Sina halkı arasında ayırım yapmayan böyle bir kampanya, onların rejime karşı olan düşmanlıklarını ve nefretlerini daha da artıracaktır. Zira Sina halkının beklediği şey, hakim olan marjinalleşmenin ve ekonomik ve insani durumlarına olan ilgisizliğin ortadan kaldırılarak kendilerine önem verilmesi ve işlerinin gözetilmesidir. Zira onlar, Camp David Anlaşması’nın ardından Yahudilerin Sina’dan ayrılmalarından beri bu marjinalleşme ve ilgisizlik durumundadırlar.

Ayrıca mevcut rejimin, Suudi Dışişleri Bakanı’nın Fox News’e verdiği röportajda ifade ettiği gibi Körfez’in sonsuza dek sürmeyecek mali cömertliğine rağmen her geçen gün daha da kötüye giden ekonomik durumun altında istikrarı sağlaması imkansızdır. Zira Mısır’da birçok fabrika ve büyük uluslararası şirketler kapılarını kapattığı gibi çok sayıda işçi ve memur da işten çıkarılmıştır.

Bazı dar görüşlü insanlar, Trump’ın ayrılışının ve Biden’in gelişinin Sisi rejimine olan koruması ve desteğinin kaldırılmasına yol açabileceğini iddia etse de bu iddia yerinde bir iddia değildir. Zira öldürme, katliam, zulüm ve tutuklama Müslümanlara, özellikle de Mısır’daki İslami proje endişesini taşıyanlara ulaştığı, durumlar kontrol altında olduğu ve Mısır’ın siyasi sahnesinde Amerika’nın etkisini ciddi şekilde tehdit eden hiçbir etkili güç ortaya çıkmadığı sürece bu hususta hiçbir zarar yoktur ve mesele onun için güven vericidir. Dolayısıyla doğru olan iddia, Mısır’daki ümmetin evlatlarının, ümmetin baş düşmanı olan Amerika’nın değil gerçek değişimin aracı olmalarıdır. 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hamid Abdulaziz

1. bölüm | 2. bölüm | 3. bölüm | 4. bölüm | 5. bölüm | 6. bölüm |
7. bölüm | 8. bölüm | 9. bölüm | 10. bölüm | 11. bölüm | 12. bölüm |
13. bölüm | 14. bölüm | 15. bölüm | 16. bölüm

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER